Mektup: 139
Eklenme: 5/15/2024 12:00:00 AM

Reis-i Cumhura ve Başvekile,

Kabir kapısında ve seksen küsur yaşında, birkaç hastalıkla hasta bulunan ve ölüme kendini yakın gören bir biçare garip ihtiyar der ki:

Size iki hakikati beyan ediyorum:

Evvel: Sizlerin Pakistan ve Irakla gayet muvaffakiyetkrne ittifakını, bu millete keml-i samimiyetle, sürr ve ferah ile kazanmanızı bütün ruh-u canımızla tebrik ediyoruz. Bu ittifakınızı, inşaallah dört yüz milyon İslmın sulh-u umumiyesine ve selmet-i mmenin teminine kat bir mukaddeme olarak ruhumda hissettim. Ve namaz tesbihatındaki kuvvetli bir ihtar ile bunu size yazmaya mecbur kaldım.

Otuz kırk seneden beri dünyayı ve siyaseti terk ettiğim halde, şiddetli bir alka ile bu ihtar-ı kalbnin sebebi: Elli seneden beri imanı kurtarmak için gayet kısa bir yolu bulan ve Kurnın bu zamanda bir mucize-i mneviyesi olan Risale-i Nurun Arabistan ve Pakistanda her yerden daha ziyade tesiratı olduğu ve makbul olması, hatt aldığımız habere göre, mahkemece tesbit edilen miktarın üç misli Risale-i Nurun talebelerinin o havalide bulunmalarıdır. Bu sır için hir hayatımda kabir kapısında bu netice-i azmeyi görmek ve beyan etmeye ruhen mecbur oldum.

Saniyen: Irkçılık fikri, Emevler zamanında büyük bir tehlike verdiği ve hürriyetin başında kulüpler suretinde büyük zararı görülmesi ve Birinci Harb-i Umumde yine ırkçılığın istimaliyle mübarek kardeş Arapların mücahid Türklere karşı zararı görüldüğü gibi, şimdi de uhuvvet-i İslmiyeye karşı istimal edilebilir ve istirahat-i umumiye düşmanları gizli dinsizler, yine o ırkçılıkla büyük zarar vermeye çalıştıklarına emareler görünüyor. Halbuki, menf hareketle başkasının zararıyla beslenmek ırkçılığın seciye-i fıtrsi olduğu halde, evvel başta Türk milleti dünyanın her tarafında Müslüman olduğundan onların ırkçılıkları İslmiyetle mezc olmuş, kabil-i tefrik değil. Türk, Müslüman demektir. Hatt Müslüman olmayan kısmı, Türklükten de çıkmışlar. Türk gibi Araplarda da Araplık ve Arap milliyeti İslmiyetle mezc olmuş ve olmak lzımdır. Hakik milliyetleri İslmiyettir. O kfidir. Irkçılık, bütün bütün bir tehlike-i azmdir.

Sizin bu defaki Irak ve Pakistanla pek kıymettar ittifakınız, inşaallah bu tehlikeli ırkçılığın zararını def edecek ve dört beş milyon ırkçıların yerine, dört yüz milyon kardeş Müslümanları ve sekiz yüz milyon sulh ve müsalemet-i umumiyeye şiddetle muhtaç Hıristiyan ve sir dinler sahiplerinin dostluklarını bu vatan milletine kazandırmaya tam bir vesile olacağına ruhuma kanaat geldiğinden, size beyan ediyorum.

Salisen: Altmış beş sene evvel bir vali bana bir gazete okudu. Bir dinsiz müstemlekt nzırı Kurnı elinde tutup konferans vermiş. Demiş ki: Bu İslmların elinde kaldıkça, biz onlara hakik hkim olamayız, tahakkümümüz altında tutamayız. Ya Kurnı sukut ettirmeliyiz veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız.

İşte bu iki fikirle, dehşetli ifsat komitesi bu biçare fedakr, msum, hamiyetkr millete zarar vermeye çalışmışlar. Ben de, altmış beş sene evvel bu cereyana karşı, Kurn-ı Hakmden istimdat eyledim. Hakikate karşı kısa bir yol ve bir de pek büyük bir Drülfünun-u İslmiye tasavvuru ile, altmış beş senedir, hiretimizi kurtarmak ve onun bir fidesi olarak hayat-ı dünyeviyemizi de istibdad-ı mutlaktan ve dalletin helketinden kurtarmaya ve akvam-ı İslmiyenin mbeynindeki uhuvvetini inkişaf ettirmeye iki vesileyi bulduk.

Birinci vesilesi: Risale-i Nurdur ki, uhuvvet-i imaniyenin inkişafına kuvvet-i iman ile hizmet ettiğine kat delil, emsalsiz bir mazlumiyet ve cizlik hletinde telif edilmesi ve şimdi lem-i İslmın ekseri yerlerinde ve Avrupa ve Amerikaya da tesirini göstermesi ve ihtillcilere ve dinsiz felsefeye ve otuz seneden beri dehşetli bir surette maddiyun ve tabiiyun gibi dinsizlik fikrine karşı galebe çalması ve hiçbir mahkeme ve ehl-i vukuf dahi onları cerh edememesidir. İnşaallah bir zaman da, sizin gibi uhuvvet-i İslmiyenin anahtarını bulan zatlar, bu mucize-i Kurniyenin cilvesini lem-i İslma işittireceksiniz.

İkinci vesilesi: Altmış beş sene evvel Cmiül-Ezhere gitmek istiyordum. lem-i İslmın medresesidir diye, ben de o mübarek medresede bir ders almaya niyet ettim. Fakat kısmet olmadı. Cenb-ı Hak rahmetiyle bir fikir ruhuma verdi ki:

Cmiül-Ezher Afrikada bir medrese-i umumiye olduğu gibi, Asya Afrikadan ne kadar büyük ise, daha büyük bir darülfünun, bir İslm üniversitesi Asyada lzımdır. T ki İslm kavimlerini, mesel: Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistandaki milletleri, menfi ırkçılık ifsat etmesin. Hakik, müsbet ve kuds ve umum milliyet-i hakikiye olan İslmiyet milliyeti ile Müminler ancak kardeştirler Kurnın bir kanun-u esassinin tam inkişafına mazhar olsun. Ve felsefe fünunu ile ulm-u diniye birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti, İslmiyet hakaikiyle tam musalha etsin. Ve Anadoludaki ehl-i mektep ve ehl-i medrese birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye, vilyt-ı şarkiyenin merkezinde hem Hindistan, hem Arabistan, hem İran, hem Kafkas, hem Türkistanın ortasında, Medresetüz-Zehra mnsında, Cmiül-Ezher üslbunda bir darülfünun, hem mektep, hem medrese olarak bir üniversite için, tam elli beş senedir Risale-i Nurun hakaikine çalıştığım gibi ona da çalışmışım. En evvel bunun kıymetini (Allah rahmet etsin) Sultan Reşad takdir edip yalnız binasını yapmak için yirmi bin altın lira verdiği gibi, sonra ben eski Harb-i Umumdeki esaretimden döndüğüm vakit, Ankarada mevcut iki yüz mebustan yüz altmış üç mebusun imzası ile yüz elli bin lira, o zaman paranın kıymetli vaktinde, aynı o üniversite için vermeyi kabul ve imza ettiler. Mustafa Kemal de içinde idi. Demek, şimdiki para ile beş milyon liraya yakın bir tahsisat vermekle, t o zamanda böyle kıymetdar bir üniversitenin tesisine herşeyden ziyade ehemmiyet verdiler. Hatt dinde çok lkayt ve garplılaşmak ve ananattan tecerrüd etmek taraftarı bulunan bir kısım mebuslar dahi onu imza ettiler.

Devam edecek