Mektup: 151’in Devamıdır
Eklenme: 5/23/2024 12:00:00 AM

Bir mesele daha var; o da çok ehemmiyetlidir. Hükm-ü Kurna göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin icabatından olarak hct-ı zaruriye dörtten yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle ve itiyadla, hcat-ı gayr-ı zaruriye, hct-ı zaruriye hükmüne geçmiş. hirete iman ettiği halde, Zaruret var diye ve zaruret zannıyla dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı hirete tercih ediyor.

Kırk sene evvel, bir başkumandan beni bir parça dünyaya alıştırmak için bazı kumandanları, hatt hocaları benim yanıma gönderdi. Onlar dediler:

Biz şimdi mecburuz. Zaruretler haramı hell derecesine getirir kaidesiyle, Avrupanın bazı usullerini medeniyetin icaplarını taklide mecburuz dediler.

Ben de dedim: çok aldanmışsınız. Zaruret su-i ihtiyardan gelse, katiyen doğru değildir; haramı hell etmez. Su-i ihtiyardan gelmezse, yani zaruret haram yoluyla olmamışsa zararı yok. Mesel Bir adam su-i ihtiyarıyla haram bir tarzda kendini sarhoş etse ve sarhoşlukla bir cinayet yapsa, hüküm aleyhine cri olur, mzur sayılmaz, ceza görür. çünkü, su-i ihtiyarıyla bu zaruret meydana gelmiştir. Fakat bir meczup çocuk cezbe halinde birisini vursa, mzurdur. Ceza görmez. çünkü ihtiyarı dahilinde değildir.

İşte, ben o kumandana ve hocalara dedim: Ekmek yemek, yaşamak gibi zarur ihtiyaçlar haricinde başka hangi zaruret var? Su-i ihtiyardan, gayr-ı meşru meyillerden ve haram muamelelerden tevellüd eden hareketler haramı hell etmeye medar olamazlar. Sinema, tiyatro, dans gibi şeylerde tiryaki olmuşsa, mutlak zaruret olmadığı ve su-i ihtiyardan geldiği için, haramı hell etmeye sebep olamaz.

Kanun-u beşer de bu noktaları nazara almış ki, ihtiyar haricinde zaruret-i katiye ile, su-i ihtiyardan neşet eden hükümleri ayırmıştır. Kanun-u İlhde ise, daha esaslı ve muhkem bir şekilde bu esaslar tefrik edilmiş.

Bununla beraber zamanın ilcaatıyla zaruretler ortalıkta zannederek bazı hocaların bidalara taraftarlığından dolayı onlara hücum etmeyiniz. Bilmeyerek Zaruret var zannıyla hareket eden o biçarelere vurmayınız. Onun için kuvvetimizi dahilde sarf etmiyoruz. Biçare, zaruret derecesine girmiş, bize muhalif olanlardan hoca da olsa onlara ilişmeyiniz. Ben tek başımla daha evvel aleyhimdeki o kadar muarızlara karşı dayandığım, zerre kadar fütur getirmediğim, o hizmet-i imaniyede muvaffak olduğum halde, şimdi milyonlar Nur talebesi olduğu halde, yine müsbet hareket etmekle onların bütün tahkiratlarına, zulümlerine tahammül ediyorum.

Biz dünyaya bakmıyoruz. Baktığımız vakit de onlara yardımcı olarak çalışıyoruz. syişi muhafazaya müsbet bir şekilde yardım ediyoruz. İşte bu gibi hakikatler itibarıyla, bize zulüm de etseler hoş görmeliyiz.

Risale-i Nurun neşri her tarafta kanaat-i tamme verdi ki, Demokratlar dine taraftardırlar. Şimdi bir risaleye ilişmek, vatan, millet maslahatına tamamen zıttır.

Bir mahrem risale vardı ki, o mahrem risalenin neşrini men etmiştim. Öldükten sonra neşrolunsun demiştim. Sonra mahkemeler alıp okudular, tetkik ettiler, sonra beraat verdiler. Mahkeme-i Temyiz o beraati tasdik etti. Ben de bunu dahilde syişi temin için ve yüzde doksan beş msuma zarar gelmemesi için neşredenlere izin verdim. Said, meşveretle neşredebilir dedim.

Üçüncü mesele: Şimdi küfr-ü mutlak, öyle cehennem-i mnev neşrine çalışıyor ki, kinatta hiçbir kfir ona yanaşmamak lzım geliyor. Kurnın rahmeten lillemn olduğunun bir sırrı budur ki: Nasıl Müslümanlara rahmettir; hirete iman, Allaha iman ihtimalini vermesiyle de, bütün dinsizlere ve bütün leme ve nev-i beşere rahmet olmasına bir nükte, bir işarettir ki, o mnev cehennemden dünyada da onları bir derece kurtarmış. Halbuki şimdi fen ve felsefenin dallet kısmı, yani Kurnla barışmayan, yoldan çıkmış, Kurna muhalefet eden kısmı, küfr-ü mutlakı komünistler tarzında neşre başladılar. Komünistlik perdesinde anarşistliği netice verecek bir surette münafıklar, zındıklar vasıtasıyla ve bazı müfrit dinsiz siyasetçiler vasıtasıyla neşir ile aşılanmaya başlandığı için, şimdiki hayat, dinsiz olarak kabil değildir, yaşamaz. Dinsiz bir millet yaşamaz hükmü bu noktaya işarettir. Küfr-ü mutlak olduğu zaman, hakikat-i halde yaşanmaz. Onun için, Kurn-ı Hakm, bu asırda bir mucize-i mneviyesi olarak Risale-i Nur şakirtlerine bu dersi vermiş ki, küfr-ü mutlaka, anarşistliğe karşı sed çeksin. Hem çekmiş. Evet çini, hem yarı Avrupayı ve Balkanları istil eden bu cereyana karşı bizi muhafaza eden Kurn-ı Hakmin bu dersidir ki, o hücuma karşı sed çekmiş, bu suretle o tehlikeye karşı çare bulmuştur.

Demek bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip, ya Hıristiyan ve Yahudi, hususan bolşevik gibi olmak... çünkü, bir İsevi, Müslüman olsa, İs Aleyhisselmı daha ziyade sever. Bir Msev, Müslüman olsa, Ms Aleyhisselmı daha ziyade sever. Fakat bir Müslüman, Muhammed Aleyhissaltü Vesselmın zincirinden çıksa, dinini bıraksa, daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemlta medar hiçbir hlet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir olur.

Onun için, Cenb-ı Hakka şükür, Kurn-ı Hakmin işrt-ı gaybiyesi ile, kahraman Türk ve Arap milletleri içinde lisan-ı Türk ve Arab ile bu asrı kurtaracak bir mucize-i Kurniyenin Risale-i Nur namıyla bir dersi intişara başlamış. Ve on altı sene evvel altı yüz bin adamın imanını kurtardığı gibi, şimdi milyonlardan geçtiği sabit olmuş.

Demek Risale-i Nur, beşeri anarşistlikten kurtarmaya bir derece vesile olduğu gibi, İslmın iki kahraman kardeşi olan Türk ve Arabı birleştirmeye, bu Kurnın kanun-u esaslerini neşretmeye vesile olduğunu düşmanlar da tasdik ediyorlar.

Madem bu zamanda küfr-ü mutlak Kurna karşı çıkıyor. Küfr-ü mutlakta Cehennemden ziyade dünyada da daha büyük bir cehennem var. çünkü, ölüm madem öldürülmüyor. Hergün beşerde otuz bin cenaze ölümün devamına şehadet ediyor. Bu ölüm küfr-ü mutlaka düşenlere, yahut taraftar olanlara, hem şahsın idam-ı ebedsi ve bütün geçmiş, gelecek akrabalarının da idam-ı ebedsi olarak düşündüğü için, Cehennemden on defa daha fazla dehşetli cehennem azbı çeker. Demek o cehennem azbını küfr-ü mutlakla kalbinde duyuyor. çünkü, herbir insan akrabasının saadetiyle mesut, azabıyla muazzep olduğu gibi Allahı inkr edenlerin itikadlarınca bütün o saadetleri mahvoluyor, yerine azaplar geliyor. İşte bu zamanda, bu dünyada bu mnev cehennemi insanların kalbinden izale eden tek bir çaresi var. O da Kurn-ı Hakmdir. Ve bu zamanın fehmine göre onun bir mucize-i mneviyesi olan Risale-i Nur eczalarıdır.

Devam edecek