Kahraman Nazifin ve Ykub Cemalin, şiml-i garbde, üç devletin Kurnı kabul etmesi Zülfikarın intişarına tevafuku; ve geçen sene, Zülfikar çıkarsa, dahilen ve haricen büyük fütuhata vesile olacak hükmünü tasdik etmesi büyük bir fal-i hayırdır diye, biz de o iki kardeşimizin kanaatine iştirak ediyoruz. Bu fırtınalı ve ilhadlı asırda, biri gizli Alman, üçü şikr devletlerin, beşerin bu asırda Kurna şiddet-i ihtiyacını hissetmesi ve bilfiil kabul etmesi büyük bir hadise-i Kurniyedir. Değil üç devlet, belki yalnız on meşhur adam, on feylesof dahi, birden, uzak memleketlerde Kurnı tasdik etmesi, bizlere ve lem-i İslma büyük bir müjde ve avam-ı ehl-i imana büyük bir kuvve-i mneviye temin eder.
MEKTUP 167 -
Risale-i Nurun Yirmi Dokuzuncu Mektubunda Hücumat-ı Sitte ve Zeyli ve İşrt-ı Seba ve Telvhat-ı Tisa gibi risalelerin rumuzt-ı Kurniye ve tevafukat-ı Nuriyeye karışık bir surette bulunmasının hikmeti, mahkemeler ve ehl-i vukufun susturulmasına ve bizi onlarla mesul etmemesine bir vesile olmaktı. Güya o rumuzt, o derin ince meseleler, lisan-ı hal ile onlara demiş: İnsaf ediniz, Kurnın bu derece esrarına çalışanlara ilişmeyiniz. Şimdi ise o karışık vaziyeti hiç münasip değil. çünkü o rumuzt ve tevfukata, yirmiden ancak birisi muhtaç olur, anlar. İçindeki öteki risalelere yirmiden on dokuzu muhtaç olup anlayabilir.
Buradaki Nur şakirtleri diyorlar ki: Mucizeli Kurnımıza üç sene Denizlili kardeşlerimiz baktılar. Onlar müsaade etsinler, biz de üç ay bakacağız. Hem buradan İstanbula muhabere edip fotoğrafla Hizb-i Nuriye, Hizb-i Kurniye gibi tabına çalışacağız.
İstanbuldaki Amerika Sefiri vasıtasıyla Amerikadaki Müslüman heyetine Zülfikarı ve bir As-yı Msyı göndermesini isteyen o dostumuz ve kardeşimize deyiniz ki: Sefirlerin kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risale-i Nur, siyasetle alkası olmadığından, siyas bir kafa çabuk takdir edemiyor.
Hem Risale-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika, buranın en küçük bir havdisini merakla takip ettiği halde, buranın en büyük bir hadisesi olan Risale-i Nuru elbette arayacaktır. Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nurun şahs-ı mnevsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.
Umum kardeşlerimize binler selm ve selmetlerine dua eden ve dualarını isteyen kardeşiniz...
* * *
- 168 -
Cenb-ı Hakka hadsiz şükür ediyoruz ki, Medresetüz-Zehranın erknları, hakik bir tesanüd ve sarsılmaz bir ittihad kerametiyle, bütün müşkilta ve mnialara galebe edip Nurun elmas Zülfikarlarını ve harika mucizatlı hüccetlerini muhtaçlara yetiştirmeye muvaffak oluyorlar. Bu neticeye mukabil çektiğimiz zahmet bin derece ziyade olsa da ucuzdur, ehemmiyeti yoktur.
Kardeşimiz Refetin mektubunda Münevvere, Nazmiye, Saim namında üç msumun üç ayda eliften başlayıp Kurn-ı Hakmi hatmetmeye muvaffak olmalarından ve Kurn dersiyle beraber Nur hakikatlerini ve hakaik-i imaniyeyi msumne, müştakane dinlemeleri için onları ve üstadlarını ve peder ve validelerini tebrik ediyoruz. Münevvere ve Nazmiye, Abdülbaki ve Mehmed Cellin Nur hizmetinde noksan kalan vazifelerini inşaallah tekmil edecekler.
Bizi ve Risale-i Nuru çok minnettar eden kahraman Burhanın mektubunda yazılan hastaya Cenb-ı Hak şifa versin ve kardeşimiz Zekinin vefat eden validesine çok rahmet eylesin. min.
Nurun erknından ve hocalar kısmının yüzünü ak eden Nurun santralı Sabrinin mektubunda, merhum Hafız Ali, Hasan Feyzi ve onların halefi ve vazifelerini gören Ahmed Fuadın, ihtiyar ve vazifesi bitmek üzere olan bu biçare Üstadlarına bedel ömrünü feda etmek, onun yerinde çabuk berzaha gitmek gibi, Sabri kardeşimiz de dördüncü olmak üzere ve ömrünü kabilse bana vermek, nefis ve kalbini ikna edip bana yazıyor. Ben, bu pek eski ve sarsılmaz ve Nurlar için hayatı çok fideli kardeşime binler brekllah deyip, bana verdiği ömrünü kabul edip, ona aynen Ahmed Fuad gibi, o bki kalan iki ömrümü, o iki kardeşime ve o iki yeni Saide emanet verip benim bedelime hizmet-i imaniyede ve Nuriyede hizmet etsinler.
Ve onun mektubunda, Barla medrese-i Nuriyenin baş ktibi Şamlı Hafız Tevfikin halka-i tedrisinde, Sıddık Süleymanın mahdumu Yusuf ve merhum Mustafa çavuşun ve Ahmedin oğulları gibi Kurn dersiyle Kurn yazısını ve Nurları öğrenmesi; ve Hulsi ve Hafız Hakkının Nurları şevk ile yazmaları, Barlaya karşı benim ümidimi kuvvetlendirdiler ve derince bir ferah ve sürur verdiler. Cenb-ı Hak muvaffak eylesin. min. Ve Tevfike tevfik refik eylesin. min.
Sabrinin mektubu içinde, ben Barlada iken bana çok hizmet eden ve çok defa hatırıma gelen Sıddık Süleymanın hemşirezadesi Hüseyinin mektubu beni çok sevindirdi. Hem onun hakkındaki merakımı izale eyledi. Mşaallah, tam Sıddık Süleymanın mahiyetinde eski alkadarlığını muhafaza ediyor.
Hem, Sabrinin mektubuyla beraber Eğirdir Cire Köyü Risale-i Nur talebelerinden Şükrü, Süleyman, Osman çavuşun samim ve cidd alkalarını Nurlara karşı gösteren mektuplarına karşı, Brekllah, Cenb-ı Hak sizleri muvaffak etsin deriz.
Kastamonunun Hüsrevi ve Rüştüsü olan Mehmed Feyzi ve Eminin gönderdikleri benim Kastamonuda kalan bir kısım risaleler emanetlerini aldım. Size gönderdiğim As-yı Msnın lgatnamesini hasta olduğu halde çok güzel ve limne yazan, lgatnamenin başında güzel bir fıkra derceden ve bana da ayrı mektup yazan Risale-i Nurun serktibi Mehmed Feyzinin, oraca çok müşkilt ve mnialara rağmen harika sadakatini ve Nurlara fik alkasını, sarsılmadan imana hizmetini bir kaç cihette yapması gösteriyor ki, o küçük bir Hüsrev olduğu gibi, tam bir Hasan Feyzidir. Fakat, ben orada iken, çok ehemmiyetli ve enaniyetli bir sofi-meşrep eski memurlardan bir zt ve gayet mühim malmatlı, dünya ile çok alkadar ve siyas tüccar bir hoca, bana karşı ilişmedikleri için, ben de onları daire-i Nura celbetmeye çalışmadım, onlara da ilişmedim. Şimdi Mehmed Feyzi ise, Kastamonuyu onların nüfuzundan kurtarıp Denizli gibi muvaffak olamıyor. Hilmi, Sadık ve Ahmed Kureyş gibi Nurun kahramanları da köylerde bulunduğundan, Feyzinin hizmeti bir derece husus kalıyor. İnşaallah, bir vakit tam muvaffak olurlar.