Mektup: 171
Eklenme: 12/27/2023 12:00:00 AM

Alamescid Köyü hocası İbrahim Edhemin hlisne mektubuyla, ehemmiyetli ve Nurun msum şakirtlerinin o mübarek hocanın dersinden tam hisse alan ve Nur dairesine giren altı küçücük msumların kendi kendilerine düşünüp hocalarına söyleyerek, altı pusula kendi kalemleriyle yazarak, bu ihtiyar, hasta Saide, o msum mübarekler, ömürlerinden herbiri bir kısmını vermesi, hakikaten gayet medar-ı hayret ve takdir bir hadise-i Nuriyedir. Ben dahi o msumların o mübarek hediyelerini kabul edip, yine o küçücük Saidlere hediye ederek, benim yerimde çalışmak için bağışlıyorum. Cenb-ı Hak, onları muvaffak eylesin. O küçücük Saidler ise, işaretlerinden, İbrahim, dokuz yaşında, Mustafa on bir yaşında, Halil İbrahim on iki yaşında, Emin Yılmaz on dört yaşında, Mehmed on bir yaşında, Abdullah on iki yaşlarındadır.

Medrese-i Nuriye kahramanlarından ve o medresenin üstad-ı mübareki, merhum Hacı Hafızın mahdumu ve vrisi Hafız Mehmedin, o medresenin umum şakirtleri namına yazdığı mektubunda Nurla iştigalin, ölümden başka her belya, hastalıklara bir ilç olduğu gibi, dehşetli ölümü de, Cennetin kapısı gösterip, ehl-i imanı heyecanla şevke getiriyor diye fıkrası hakikat olduğuna pek çok hadiseler var. Msum mahdumu da hafızlığa başlaması, inşaallah muvaffak olacak, ceddinin ve pederinin mübarek hafızlık ünvanlarını daimileştirecek.

Medrese-i Nuriyenin elmas kalemli kahramanlarından Mustafa Yıldızın, sureten kısa ve mnen uzun ve kıymetli mektubunda, medrese-i Nuriyenin kahramanlarına havale edilen Sikke-i Gaybiyenin yağlı kğıda yazılmasını üç dört hüdhüdün mnen alkışlaması gösteriyor ki, inşaallah Sikke-i Gaybiye medrese-i Nuriyede parlak bir tarzda çıkacak ve güzel fütuhat yapacak.

Kahraman Tahirnin gönderdiği kısa münct, sıhhatlidir. Fakat yalnız baştaki kısmın tercümesi var. Şimdi tam tercüme etmeye halim müsaade etmiyor; aynen yazılsın. Bu kısacık münct gösteriyor ki, enaniyet-i nefsiye ve hissiyat-ı hayatiye, Risale-i Nurun telifi zamanında hükmetmemişler, Nurların ihls ve safiyetini bulandırmamışlar. Eski Harb-i Umumde, daima şehid olmaya muntazır olduğumdan, İşrtül-İcz tefsiri tam, hlis yazıldığı gibi, bu müncttaki tam rabıta-i mevtin kuvvetli tezahürü dahi, Nurların sfi ve hlis bir mahiyet almasına vesile olmuş, inşaallah hissiyat-ı nefsaniye karışmamış.

Nurların birinci medresesi olan ve ben ruhen çok alkadar olduğum Barlanın ehemmiyetli genç şakirtlerinden, aynen Denizliden bana gelen Ahmed gibi, Mehmed gibi, bir Ahmed ve Mehmed buraya geldiler ki, o eski zamanda en ziyade alkadar olduğum ve bana sekiz sene sadakatle hizmet eden Muhacir Hafız Ahmed, Mustafa çavuş hesabına; merhum Mustafa çavuşun mahdumu Ahmed, merhum pederi hesabına ve berber Mehmed ise, kayınpederi merhum Muhacir Hafız Ahmed bedeline ve Barladaki Nur şakirtleri namına yanıma geldiler. Hakikaten ben, Barlaya ve o zamana gitmiş kadar sevindim. Mşaallah, Barla, birinci medrese-i Nuriye olduğunu hissetmeye başlamış. Cidd bir intibah, bir alkadarlık gösteriliyor. Hatt eskiden Onuncu Sözü tab eden Hacı Bekir, benim orada oturduğum odayı, herbir masrafını deruhte edip, satmaktan men etmiş. Nur şakirtlerinin bir misafirhanesi hükmünde muhafaza edilmesini Barlaya haber göndermiş.

Nur santralı kardeşimiz Hoca Sabrinin, eskiden beri onun gibi Nurcu refikasının ve mübarek mahdumu Nureddinin (Yaşar) küçük bir mektuplarını aldım. Cenb-ı Hak onlara sıhhat ve fiyet ve saadet ihsan eylesin. min.

Gariptir ki, müstesna olarak her tarafta yağmura ihtiyaç varken, bu Emirdağına mahsus şiddetli bir yağmur ve emsali görülmemiş fındık kadar taneleri büyük ve ekinlere çok fideli bir dolu geldi. Şimdi yanımda iki Nurcu kardeşler diyorlar ki: Hem mucizatlı Kurnın gelmesi ve Afyondan bir nüsha Zülfikarın müsaderesi münasebetiyle ehemmiyetli bir hücum beklenirken, takdirle Emniyet Müdürü tarafından okunmuş. Ve üçü İsmail namında üç ehemmiyetli memurun aynı vakitte Nurlara tam şakirt ve nşir olmaları bu yağmura vesile oldu.

çünkü şimdiye kadar çok tecrübelerle, Risale-i Nurun serbest intişarıyla belların refi ve ona ilişmek ve susturulmakla belların gelmesi sabit olmuş, hatt mahkemede ispat edilmiş. Anlaşılıyor ki, bu bahar fırtınasında iki haric, iki dahil dört cereyan, herbiri bir maksada göre ve Nurcuların şevkine ve saylerine ilişmek ve yüzlerini dünyaya ve siyasete çevirmek istemelerinden kuraklık başladı, inşaallah yakında ref olur.

Mektup: 172

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bütün tarih-i beşeriyede, katiyen misli görülmemiş ve kavm-i Ltun başına yağan semav taşlardan daha müthiş taşlar, dinsizlik hesabına milyonlarla ehl-i imanı ve msumları edyn-ı semaviye ve kavnin-i İlhiye haricine dehşetli vasıtalarla sevk eden bir memleketi semav taşlarla tokatlamasının bir mukaddemesi olarak, resm gazetelerin kat haber verdikleri bir hadise-i semaviyeyi, detime muhalif olarak bir Nur şakirdi bana haber verdi. Dedim: Yirmi beş sene gazetelerin havdislerini merak etmedim. Fakat bu taşlar, Risale-i Nurun dinsizlere mnev tokatlarını temsil ettiği cihette ve beş-altı sene evvel ondan haber verdiği için o şakirde dedim: Git, yalnız o hadiseyi tamamıyla oku, tahkik et. O tahkik etti, geldi. Diyor ki: Bu baharda, Rusyanın Vladivostok Ormanlarına, zemin yüzünde hiç emsali görülmeyen büyüklükte semadan taşlar düşmüş. Ve en büyüğü, yirmi beş metre uzunluğunda ve on metre boyundadır. Düştüğünde etrafındaki ağaçları devirmiş ve otuz kadar büyük çukurlar husule getirmiş. Tetkik edilen parçalarında demir, çelik ve başka maddeler, karışık olarak mizansız bulunmaktadır.

İşte resm gazetelerin kat verdikleri bu haber, bin üç yüz altmış (1360) sene evvel Sre-i Flin mucizne Onlara taşlar atıyorlardı. Cümlesiyle bin üç yüz elli dokuz (1359) tarihinde dünyayı dine tercih eden ve dinsizliği esas tutan, bir nevi medeniyet hesabına beşeri yoldan çıkaranların başlarına, ebbil kuşları gibi, semav tayyarelerden bombalar başlarına inecek ve semav taşlar yağdırmasına mukaddemesi olacak diye haber veriyor.

Ve Dallet içinde aynen bin üç yüz altmış (1360) tarihini gösterip, dalletin cezası olarak kavm-i Ltun başına gelen ahcar-ı semaviyeyi andıran semav taşlar o tarihlerden sonra geleceğini haber verip tehdit ediyor. Ve Risale-i Nurun Sre-i Fl nüktesine ait beyanatı içinde haşiyeli bu cümle var:

Evet, bu tokatlardan pürşer beşer, şirkten şükre girmezse ve Kurna tarziye vermezse, melike elleriyle de ahcr-ı semaviye başlarına yağacağını bu sre bir mn-yı işr ile tehdit ediyor.

İşte bu fıkra doğrudan doğruya bu taşlara işareti olmasına iki emre var.

Birincisi: Şimdiye kadar gelen semav taşlar bir iki karış oldukları halde, böyle yirmi beş metre uzunluğunda ve on metre genişliğinde dağ gibi taşlar, elbette semavatın dinsizliğe karşı bir almet-i hiddetidir. Sre-i Fl mucizne ona bakması, onun tefsiri, ona işaret etmesi, hakikattir. O hadisenin o ihbara liyakati var. çünkü emsalsizdir.

İkinci emresi: Bütün zemin yüzünü ve nev-i beşeri tehdit eden dehşetli bir dinsizliğin merkezlerine gelmesidir. Ve dinsizler bunu hissetmişler ki, küçücük hadiseleri ehemmiyetle neşrettikleri halde, bir iki aydır bu acip, dehşetli hadiseyi, ellerinden geldiği kadar şşaalandırmamaya çalışmışlar.