Mektup: 212
Eklenme: 1/15/2024 12:00:00 AM

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Lüzumu olmayan erzak ve elbiselerimi satıp gayet mübarek yüz lirayı, hem Drül-Hikmetten aldığım maaşlaki, onunla hacca gidecektimhem yirmi iki sene hisse-i erzakiyemin bakiyesi olan on lirayı da üstünde suret bulunduğu için tekrar o mübarek on lirayı da Lemalar mecmuasının fiyatı olarak beraber gönderiyorum.

Mektup: 213

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nurun, Haremeyn-i Şerifeynce makbuliyetine bir almet şudur ki:

Denizli kahramanı Hafız Mustafa, İstanbuldan aldığı Zülfikar ve As-yı Ms ve Siracün-Nuruki Hindistan ulemasına gönderilecektionları alıp, yolda bazı hacılara okutup, beraber Medine-i Münevverede Keşmirli gayet meşhur bir lim ve Türkçe de güzel bilen zata teslim etmiş. O zatın da çok takdir edip kat teminatla Hindistan ulemasının merkezine göndereceğini ve Medine-i Münevvereye mahsus olan mecmualar da yetiştiğini ve sair yerlere de gönderilen mecmualar selmetle yetiştiğini Denizlili Hafız Mustafaya beraber arkadaş olup ve yolda Nurları okuyarak giden hem genç, hem Nurcu iki Afyonlu hacı ve başka hacılar, bu müjdeli haberi bana getirdiler ve hariçte Risale-i Nurun ehemmiyetli revacını ve makbuliyetini müjdelediler. Yalnız Cmiül-Ezhere gidecek üç mecmuadan Zülfikar burada kaldı, gönderemedik; ikisi gitmişler. Bunun hikmeti şudur ki:

Zülfikar ilm bir geniş derstir. lem-i İslmın medrese-i kübrsı olan Cmiül-Ezhere ders suretiyle göndermek münasip olmadığı gibi, hem orada kolera hastalığının istilsıyla, elbette Zülfikar, lyık olduğu dikkat-i nazara bu sırada alkadarane mazhar olamayacaktı.

Mektup: 214

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Evvel: Nurun ehemmiyetli kahramanlarından Nurun ehemmiyetli mecmualarını Mekke-i Mükerremeye götürüp gayet büyük bir Hindli lim Ahmed Ali Şimşirye teslim edip, hem Hintçe tercüme etmeye ve Hinde de göndermeye teminat alan kardeşimiz Hafız Mustafaya binler brekllah ve mşaallah ve esadekllah deriz. Medresetüz-Zehra, Mekke-i Mükerremedeki o büyük ztla muhabere etsin. Adresi şudur: Mekke-i Mükerremede Babüs-Selmda Ahmed Ali Şimşir diye mektup yazabilirsiniz.

Saniyen: Bu defaki hadise, bir habbeyi, evham yüzünden çok kubbeler yaptıklarını öğrendik. Bir emaresi de şudur:

Dahiliye Vekilinin emriyle gece içinde Afyon Vlisi, Emniyet Müdürüyle buraya gelip gecede menzilimi basmak istemişler. Müddeiumum muvafakat etmediğinden, sabaha kadar bekleyip, en ziyade aleyhimizde bulunan iki adamı tayin edip, kilidimi kırıp füceten baskın vermeleri; hem aynı gün faytonla çıktığım vakitburada emsali vuku bulmayanbeş tayyare pek aşağıda uçup benim faytonumu bildikleri için etrafımda iki defa dönmeleri, ikinci gün başka bir tarafa, çok görünmeyen gizli bir dere tarafına faytonla giderken, aşağıda uçan beş tayyareyi birşey arıyor gibi gördük, anladık ki, bizi arıyorlar. Yine aynen evvelki gün gibi, o beş tayyare etrafımızda ve kasaba üstünde gezip, odamıza girdiğimiz zaman onların da gitmeleri kuvvetli bir emaredir ki, bir habbe yüz kubbe yapılmış. Burada böyle mnsız, evham yüzünden bana eziyet verilmesi ve Medresetüz-Zehranın kahramanlarına buraya nisbeten bu üç senede on dereceden yalnız bir derece eziyet verilmek cihetiyle, Isparta hükmetine ve adliyesine teşekkürümü ve minnettarlığımı ve onların verdiği eziyetleri de hell ettiğimi bildirirsiniz.

Salisen: Bu defaki musibette, her vakit olduğu gibi, yine kaderin adaletine ve inayet-i İlhiyenin feyzine baktım, gördüm ki: Sair vilyete nisbeten bir derece Nurdan geri kalan ve Nur dairesine de yakın bulunan Kütahya ve adliyesini ve hükmetini, Denizli, Kastamonu gibi Risale-i Nurla alkadar etmek; evet, ne kadar fikri ve vazifesi aleyhimizde olsa da, her halde kalbi, ruhu Risale-i Nurdan imanı cihetinde büyük istifade etmek ve Nurculara da sevap kazandırmak hikmetiyle, o vilyete gönderildi. Kader-i İlh dahi bana bir şefkat tokadı olarak, Dahiliye Vekili Erzurumlu ve hemşehrim ve Afyon Valisi (Antalyalı) ve şimdiye kadar bana ilişmemesi cihetiyle demiştim: Gerçi serbest oldum, şimdi böyle insaflı bir vali buldum, Emirdağından gitmeyeceğim diye bir nevi sevinç ve ihtiyatsızlığımın cezası olarak, o iki adamın elleriyle kader-i İlh bana tokat vurdu, adalet etti.

Afyon Valisi, Emniyet Müdürü ve buradaki heyetiyle meselemize dair Ankaraya yazmışlar ki: Cemiyetçilik, tarikatçılık gibi meseleler yok. Fakat Said Nursnin onun sözüyle kendini feda edecek iki yüz bin Nurcu kardeşleri var diye, başka bir cihette yine hükmete büyük bir evham vermişler. Fakat onların bu yazmasında, Nura ve Nurculara bir fide ve benim şahsıma da belki bir zarar ihtimali var.

Fidenin bir ciheti şudur ki: Bu kadar ağır şerait içinde öyle demir gibi sarsılmaz bir hakikat var ki, iki yüz bin Türk ruhunu ona feda edecek o hakikatin müşterisi bulunur. Bu noktada, zaif imanlı olanlar imanını kuvvetlendirir.

Ehl-i siyaset de ve imanını kaybedenler onlara ilişmekten korkarlar, daha çabuk taarruz edemezler.

Bana zararı ise, Cenb-ı Hak, Hafızdır. Beni çürütmek ve kardeşlerimi benden kaçırmak ve kardeşliğimizi kırmak için, şeytanın bile hatırına gelmeyen iftiralar ve isnadlarla benim ehemmiyetimi kırmak için çalışmaları muhtemeldir.

Ehl-i vukuftan ve Diyanet Riyasetinin müşavirlerinden Yusuf Ziya ve oradaki hocalar, Risale-i Nurun tamam bir takımını bizden istiyorlar. Hem zerrelere ait Otuzuncu Söz ve Otuz İkincinin Birinci Mevkıfının başındaki Zerre bahsi ve Hüve Nüktesi ve Tabiat Risalesinin Zerre bahsi gibi parçaları, rica suretinde ve hürmetkrne, oraya gönderdiğimiz Hasan çalışkan ile cevap göndermişler. Güya Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin (Onu şükran ve minnetle anıp şnına lyık ifadelerle anmasın ve noksan sıfatlardan tenzih etmesin) mnsını anlamak istiyorlar ve bu parçalarla anlaşılır ve şimdi serbest ifsada başlayan maddiyunları susturur.

Said Nurs