Aziz, sıddık, sebatkr, muhlis kardeşlerim,
Hem madd, hem mnev, hem nefsim, hem benimle, temas edenler gayet ehemmiyetli benden sul ediyorlar ki: Neden herkese muhalif olarak, hiç kimsenin yapmadığı gibi, sana yardım edecek çok ehemmiyetli kuvvetlere bakmıyorsun, istiğna gösteriyorsun? Ve herkes müştak ve talip olduğu ve Risale-i Nurun intişarına, fütuhatına çok hizmet edeceğine o Risale-i Nur şakirtlerinin hasları müttefik oldukları ve senden kabul ettikleri büyük makamları kabul etmiyorsun, şiddetle çekiniyorsun?
Elcevap: Bu zamanda ehl-i iman öyle bir hakikate muhtaçtırlar ki, kinatta hiçbir şeye let ve tbi ve basamak olamaz ve hiçbir garaz ve maksat onu kirletemez ve hiçbir şüphe ve felsefe onu mağlp edemez bir tarzda iman hakikatlerini ders versin. Umum ehl-i imanın bin seneden beri teraküm etmiş dalletlerin hücumuna karşı imanları muhafaza edilsin.
İşte bu nokta içindir ki, dahil ve haric yardımcılara ve ehemmiyetli kuvvetlerine, Risale-i Nur ehemmiyet vermiyor, onları arayıp tbi olmuyort avm-ı ehl-i imanın nazarında, hayat-ı dünyeviyenin bazı gayelerine basamak olmasın; ve doğrudan doğruya hayat-ı bkiyeden başka hiçbir şeye let olmadığından, fevkalde kuvveti ve hakikatı, hücum eden şüpheleri ve tereddütleri izale eylesin.
Amma, Mnev ve makbul ve zararsız ve bütün ehl-i iman ve hakikatın istedikleri nurn makamlar ve uhrev rütbelerden, hlis kardeşlerimizden hüsn-ü zanla verilen ve ihlsınıza zarar gelmediği halde, eğer kabul etsen, reddedilmeyecek derecede senetler, hüccetler bulunduğu halde; sen, değil tevazu ve mahviyetle, belki şiddet ve hiddetle ve o makamı sana veren kardeşlerinin hatırını kırmakla o rütbelerden ve makamlardan kaçıyorsun.
Elcevap: Nasıl ki ehl-i hamiyet bir insan, dostların hayatını kurtarmak için kendini feda eder. Öyle de, ehl-i imanın hayat-ı ebediyelerini tehlikeli düşmanlardan muhafaza etmek için, lüzum olsahem lüzum varkendim, değil yalnız lyık olmadığım o makamları, belki hakik hayat-ı ebediyenin makamlarını dahi feda etmeye, Risale-i Nurdan aldığım ders-i şefkat cihetiyle terk ederim.
Evet, her vakit, hususan bu zamanda ve bilhassa dalletten gelen gaflet-i umumiyede, siyaset ve felsefenin galebesinde ve enniyet ve hodfuruşluğun heyecanlı asrında büyük makamlar herşeyi kendine tbi ve basamak yapar. Hatt dünyev makamlar için dahi mukaddesatını let eder. Mnev makamlar olsa, daha ziyade let eder. Umumun nazarında kendini muhafaza etmek ve o makamlara kendini yakıştırmak için bazı kuds hizmetlerini ve hakikatleri basamak ve vesile yapıyor diye ittiham altında kalıp, neşrettiği hakikatler dahi tereddütlerle revacı zedelenir. Şahsa, makama fidesi bir ise, revaçsızlıkla umuma zararı bindir.
Elhasıl: Hakikat-i ihls, benim için şan ve şerefe ve madd ve mnev rütbelere vesile olabilen şeylerden beni men ediyor. Hizmet-i Nuriyeye, gerçi büyük zarar olur; fakat, kemiyet keyfiyete nisbeten ehemmiyetsiz olduğundan, hlis bir hdim olarak, hakikat-i ihls ile, herşeyin fevkinde hakaik-i imaniyeyi on adama ders vermek, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşad etmekten daha ehemmiyetli görüyorum.
çünkü o on adam, tam o hakikati herşeyin fevkinde gördüklerinden, sebat edip, o çekirdekler hükmünde olan kalbleri, birer ağaç olabilirler. Fakat o binler adam, dünyadan ve felsefeden gelen şüpheler ve vesveselerle, o kutbun derslerini, Husus makamından ve husus hissiyatından geliyor nazarıyla bakıp, mağlp olarak dağıtılabilirler. Bu mn için hizmetkrlığı, makamatlara tercih ediyorum.
Hatt bu defa bana, beş vecihle kanunsuz, bayramda, düşmanlarımın plnıyla bana ihanet eden o malm adama şimdilik bir bel gelmesin diye telş ettim. çünkü, mesele şaşalandığı için, doğrudan doğruya avm-ı nas bana makam verip harika bir keramet sayabilirler diye, dedim: Y Rabbi, bunu ıslah et veya cezasını ver. Fakat böyle kerametvri bir surette olmasın.
Bu münasebetle bir şeyi beyan edeceğim. Şöyle ki:
Bu defa mahkemeden bana teslim olunan talebelerin mektupları içinde, çok imzalar üstünde bulunan bir mektup gördüm; belki lhikaya girmiş. Risale-i Nurun şakirtlerinin maişet cihetindeki bereketine ve bazıların tokatlarına dairdi. Burada, aynen Kastamonudaki tokat yiyenler gibi şüphe kalmamış. Beş adam, aynen burada da tokat yediler. HAŞİYE-1
Risale-i Nurun bir ktibi dedi ki: Neden dostların kusuratına tokat gelir; hücum eden düşmanlara bu tarzda gelmiyor?
Elcevap: Memur olmayan, veya husus, şahsı itibarıyla hiyanet eden, husus tokat yer. Bu nevi vukuat pek çoktur. Ve tam sadkat edenlerde, maişetindeki bereket ve kalbindeki rahat cihetinde ikramlara mazhar olanlar dahi pek çoktur. Eğer memur ise, kanun namına kanunsuz hiyanet eden, ilişen, o memlekete, o bçare ahliye bir umum tokada vesile olur. Ya zelzele, ya yağmursuzluk, ya hastalık, ya fırtına gibi umum bellara bir vesile olur. Kendisi, zahiren husus tokat yememiş gibi görünüyor.
Hem eğer dinsizlik hesabına, iman hizmetimize ilişenler olsa Zulüm devam etmez, fakat küfür devam eder kaidesince, küfür derecesine giren öylelerin zulümleribüyük olduğu içinhirete tehir edilir, ekseriyetçe küçük zulümler gibi cezaları dünyaca tcil edilmez.
Bk olan sadece Odur.
Said Nurs