Seyyid Salihin mektubundan bir parçadır.
Bu sene on beş talebe birlikte Hicaza gidecekler. Hicazda olan masraflarını da Hicaz almayacak. Kendilerine düşen masraf çok az birşey olacak. Dönüşlerinde Salih ile bir iki arkadaşı, İran ve diğer hükmetleri gezdikten sonra Pakistana İslm Gençlik Konferansına z olarak gidecekler. Belki bunların yol masrafını hükmet verecek. Bu hususta emirlerinizi intizar ediyoruz.
Ali Ekber Şahı, Said Ramazanı, Abdurrahim Zapsu görmüş; Pakistanda çok hürmet etmişler. Üstadımız yerine ellerini öptüler, duanızı rica etmişler.
Seyyid Salih
Mektup: 62
Evvel: İstifsr-ı hatırla el ve ayaklarınızdan öper, sıhhat ve fiyetinizi Cenb-ı Haktan dilerim ve ziyade muhtaç olduğum duanızı beklerim efendim.
Saniyen: Bura için merak edecek hiçbir şey kalmadı. 5 Marttaki merak 18 Nisanda ferah buldu. Polis dairesi, Nur dairesi oldu. Tarsus Savcısı tetkik edip, Bu kitapları geriye verin o vakit demişti. Komiser Bey bana Git, Mersindekilerini de al, gel, hepsini bir verelim diye beni Mersine gönderdi. Mersin Emniyeti Biz senin kitaplarını Ankaraya gönderdik; gelirse veririz, gelmezse burada kitabın yok dedi. Döndüm, tekrar Tarsus Komiserine geldim. Komiser Bey boynunu bükerek, Hoca, biz emir kuluyuz. Gücenme, kusura bakma. Biz senin kitaplarını emirsiz veremeyiz cevabında bulundu. 18 Nisanda Kitapların gelmiş. Git, al da gel dediler. Hemen gittim. Zülfikar, Sikke-i Tasdik, Tılsım, Afyon Müdafaanızı, hülsa bu beş kitaplarımızın Ankaraya varıp geldiğini, dışındaki sarılı kğıttan anladım.
Netice, kitapların içinde Satılmaması için bir şey yoktur diyerek bir vesika ile beraber kitaplarımızı elime teslim ettiler. Ben de komiser beye bir Tılsım mecmuası, emniyet memuru Ethem Beye bir Hülsa, bir de yeni harfle Tarihçe-i Hayat hediye ettim, çok memnun oldular. Onlar da Nurcu oldular.
Üstadım Efendim, Bu tarafın vazifesi senin demiştin. Ben de söz verdim, Ispartadan gittiğimde Martta gelirim demiştim. Gaziantep ve Maraşa varamadığım için ruhum Sen vazifeni tam yapmadın diyor.
Üstadım Efendim, Eskişehire gitmeden bir sene evvel ilk görüştüğümüzden üç dört ay sonra rüyada Üstadım, hanemize gelmiştin. Bana dediniz: Seni bir yere göndersem gider misin? Ben de Giderim, efendim dedim. Sen de Seni üç aylık bir yere göndereceğim dedin. Ben de hemen yürüdüm. Bana Dur diye emir verdin. Ben de durdum. Ben sana şimdi git emrini verdim mi? dedin. Ben hemen uyandım. O zamandan beri merak ediyordum. Acaba bu sene emir verdi mi ki? Hem üç aylık yol bize de nasip olur mu ki? diye gece ve gündüz gözyaşları döküyordum. Demek mukadder şimdi imiş.
Allaha hamd olsun. Bu Rabbimin ihsnıdır. Efendim, el ve ayaklarınızdan hürmetle ve hasretle öpüyorum.
çok kusurlu köleniz Süleyman Kaya
21.4.1951
Mektup: 63
Bu sene Mısır radyosu Perşembe gecesi Miractan çok bahsetmesinden, hem Perşembe ve hem de Cuma gecesi Mirac yaptım.
Saniyen: Bizden müsadere edilen İşaratül-İczı Afyon jandarma kumandanlarından birisi hiddet etmiş ki, bunun gibi ilm ve eskiden yazılmış bir eseri ne hakla müsadere ediyorlar. Ve Afyon Müddeiumumliği iadesine karar vermiş. Ve bize Cuma günü ve Mirac günü Hayriyi çağırmışlar ve iade etmişler.
Bunu da Tarsustaki iade misilli Nurların intişarına set çekilmeyeceğine bir işaret-i Miraciye diye kabul ettik. İnşaallah Kurnımızı ve diğer risalelerimizi Afyondan alacağız. İstanbulda savcılığa verilen bir kısım Rehberlerimiz, başta Eski Saidin mühim bir talebesi Avukat Mehmed Mihri ve dv vekili damadı sım olarak demişler ki: Elli avukatla beraber bu mesele için mahkemeye gireceğim. Fakat inşaallah ona hacet kalmadan ve mahkemeye düşmeden alacağım.
Salisen: Haşirdeki Mahkeme-i Kübraya Şekv namındaki ve yirmi sekiz sene evvel1 Meclis-i Mebusana hitaben yazılan ve o vakit tab edilen on maddelik namaza dair parça ve bir de Mustafa hakkında dört sene evvel Reisicumhura yazılan üç maddelik parça, şimdi, bu zamanda Ankarada bazı mebusların nazarına ve imanlı hükmet erknına göstermek niyetiyle Ankaraya gönderilmiş. Size de ber-yı malmat gönderiyoruz.
Rabian: Dinar Baraklı köyünden Mehmed çavuş ve kardeşi, bir adamla beraber yanıma geldiler. Pek cidd gördüm. Sonra bana bir mektubunda bir şey yazıyor ve bir parça mektubunu leffen gönderiyorum. Bu kardeşimiz bazı şeyler soruyor. Risale-i Nur suallere ihtiyaç bırakmıyor. Ve benim bedelime herşeye cevap veriyor. Yalnız çocuk tziyesine dair risalede Etraflarında ebediyen yaşlanmayacak çocuklar dolaşır.(Vkıa Sresi 17. Ayet)e dair sualinde bir kısım eski tefsirler, demişler:
Cennette çocuktan gayet ihtiyara kadar herkes otuz üç yaşında olacak. Bunun hakikatiAllahü lemşu olacak ki: Sarih yet Vildan tbiri ifade eder ki, feraiz-i şeriyeyi yapmaya mecbur olmayan ve mesnniyet cihetiyle de yapmayan ve kablel-bülğ vefat eden çocuklar, Cennete lyık ve sevimli çocuk olarak kalacaklar. Fakat şeran yedi yaşına gelen bir çocuğa namaz gibi farzlara peder ve valideleri onları alıştırmak için, teşvikkrne emretmek ve on yaşına girse şiddetle namaz kıldırmak ve alıştırmak şeriatta var. Demek, Vacip olmadığı halde, nafile nevinden yedi yaşından hadd-i bülğa kadar büyükler gibi namaz kılıp oruç tutan çocuklar, mütedeyyin büyükler gibi büyük mükfatı görmek için otuz üç yaşında olacaklar diye, bir kısım tefsir bu noktayı izah etmeden, umum çocuklara teşmil etmişler. Has iken mm zannedilmiş.