Üçüncü nümune: Eski Saidin çocukluk zamanından beri hem kendisi, hem babası fakir oldukları halde, başkalarının sadaka ve hediyelerini almadığının ve alamadığının ve şiddetli muhtaç olduğu halde hediyeleri mukabilsiz kabul etmediğinin ve Kürdistan deti talebelerin tayinatı ahalinin evlerinden verildiği ve zektla masrafları yapıldığı halde, Said hiçbir vakit tayin almaya gitmediğinin ve zektı dahi bilerek almadığının bir hikmeti, şimdi kat kanaatimle şudur ki:
hir ömrümde Risale-i Nur gibi sırf iman ve uhrev bir hizmet-i kudsiyeyi dünyaya let etmemek ve menfi-i şahsiyeye vesile yapmamak için, o makbul dete ve o zararsız seciyeye karşı bana bir nefret ve bir kaçınmak ve şiddet-i fakr ve zarureti kabul edip elini insanlara açmamak hleti verilmişti ki, Risale-i Nurun hakik bir kuvveti olan hakik ihls kırılmasın. Ve bunda bir işaret-i mnev hissediyordum ki, gelecek zamanda maişet derdiyle ehl-i ilmin mağlbiyeti bu ihtiyaçtan gelecektir.
Dördüncü nümune: Yeni Said ihtiyarlığında bütün bütün siyasetten ve dünyadan kendini çekmeye çalıştığı halde, ehl-i dünyanın bütün bütün kanuna ve insafa ve vicdana, hatt insanlığa muhalif bir tarzda eşedd-i zulümle yirmi sekiz sene işkencelerle ezdiklerine ve bir sineğin ısırmasına tahammül etmeyen o biçare Saidin baltalarla başına vurduklarına ve ihanetin en şenlerini yaptıklarına karşı, emsalsiz bir sabır ve tahammül ona ihsan olunması ve gayet asab ve sinirli olduğu gibi, fıtraten korkak olmadığı halde Ecel birdir, tegayyür etmez hakikatine imanından gelen büyük bir cesaretle beraber en korkak, en miskin bir vaziyette sükt edip sabretmesi, hatt bir miktar sonra o işkenceler sonunda ruhuna bir ferah verilmesinin bir hikmeti, kanaat-i katiyemle budur ki:
Kurn-ı Hakmin hakaik-i imaniyesini tefsir eden Risale-i Nuru hiçbir şeye ve şahs menfaatlerine ve mnev kemltlarına let yapmamak ve hakik ihlsı kırmamak için, ehl-i siyaset Said hakkında dini siyasete let yapmak vehmini verip, t Said işkencelerle, hapislerle dini siyasete let etmesin diye ehl-i siyasetin zlimne hükümleri altında kader-i İlh, Nurdaki hakik ihlsı kırmamak için Saide şefkatli tokatlar vurup Sakın, sakın, hakaik-i imaniyenin tefsiri olan Risale-i Nuru kendi şahs menfaatlerine ve hatt mnev kemltlarına ve bellardan ve muzır şeylerden kurtulmaklığına let yapma. T ki Nurun en büyük kuvveti olan ihls-ı hakik zedelenmesin diye, kader-i İlhnin şefkatli tokatları olduğuna kat kanaat ediyorum.
Hatt, her ne vakit sırf hiretime şahs ibadetle ziyade meşguliyetim sebebiyle Nurun hizmetini bıraktığım aynı zamanında, ehl-i dünya bana musallat olup bana azap verdiğine kat kanaat getirmişim.
Bu dördüncü nümunenin izahını en son yazılan mektuplardan, ehl-i siyaset, Saidi dini siyasete let yapar diye hapislere atması ve sonra Said onun hikmetini, yani kaderin şefkat tokatları olduğunu anlamasıyla onları hell etmesi ve kendi tahammülünün hikmetini anlamasına dair olan o mektuba havale ediyoruz.
Beşinci nümune: Bu biçare Saidin gayet muhtaç olduğu ve yetmiş seneden beri o sanatla meşgul olması ve bazı gün iki yüz sahife kadar tashihe mecbur olmasıyla beraber, on yaşındaki zeki bir çocuğun on günde muvaffak olduğu yazı kadar bir yazıya mlik olamadığına hayret ediliyordu. Halbuki Said bütün bütün istidatsız değildir. Hem de neseb kardeşlerinin hepsinin de güzel yazıları olduğu halde, bu kadar yazıya muhtaç iken böyle yarım ümm vaziyetinin hikmeti, kanaat-i katiyemle şudur ki:
Bir zaman gelecek ki, cüz ve şahs iktidarlar, kuvvetler mukabele edemeyecek dehşetli ve mnev düşmanların hücumu zamanında güzel yazı sahiplerini ruh u canıyla aramak ve hizmetine şerik etmek ve o çekirdeğin etrafında su, hava, nur gibi o mnev ağaca hizmet etmek için o şahs ve cüz hizmeti, küll ve umum ve kuvvetli ve bir kaleme mukabil binler kalemi bulmak hikmetiyle ve buz parçası gibi benliğini o mübarek havuz içinde eritmesiyle hakik ihlsı elde etmek ve bu suretle imana hizmet etmek hikmetiyle olmuş.
Mektup: 67
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ruh u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. İnşaallah, lem-i İslmın da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i müttefika-i İslmiyenin kuds kanun-u esasiyelerinin menbaı olan Kurn-ı Hakm, istikbale tam hkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler var.
Saniyen: Şüphe kalmadı ki, Nur Risaleleri ve talebeleri, hıfz ve inayet-i İlhiyeye mazhardırlar ki, bu zamanın hassasiyetle ve bazı keyf kanunlarla pek hiddetli bir inatla uzun zamandan beri Nur talebelerine ancak yüzde bir nisbetinde zarar verebildiler. Nurun faal talebelerinden altı yüz talebesinin mahkemelerle meşgul edilmesine dehşetli bir pln varken, yalnız altı talebeye muvakkaten ilişildi. Hatt Nur kahramanının yazdığı gibi, yirmi beş adliye mahkemeleri yüz binler nüshalarında ve yüz binler talebelerinde medr-ı mesuliyet birşey bulamıyorlar. Ve o kesretli adliyelerin Nurlarda suç yok ve bulamıyoruz demeleri kat bir delildir. çünkü benim İstanbul ve Afyon gibi mahkemelerimde, onların o hassas ve su-i istimal edilebilir kanunlarına tam aykırı olarak söylediğim halde beni mesul etmedikleri gibi, Nurlar da medeniyetin zlimne kanunlarını zr ü zeber ettikleri halde, medr-ı mesuliyet suç bulamadıkları katiyen gösteriyor ki, nurlardaki hakikat, karşısındaki murızları mağlp ederek adliyeleri de insafa getirmiştir. İnayet-i İlhiye, Kurnın bir mucize-i mneviyesi olan Risale-i Nuru murızlarından muhafaza ediyor. Murızların hücumu ise, Nurların parlamasına ve intişarına vesile oluyor.