Hazret-i Üstadın Emirdağında Santral Sabri, Sıddık Süleymana Arab İşrt-ül-İczdan verdiği derstir.
İşrtül-İczın birinci cüzü ki, tamamı yetmiş cüz olacaktı. Fakat Risale-i Nur mnev bir tefsir-i Kurn olduğu için dedi: Bu zamanda bana daha lüzum var. Öteki cüzler yerinde onlar yazıldı.
Evet, İşrtül-İcz, umum Risale-i Nurun bir fihristesi, bir listesi ve o nur bahçesinin bir fidanlığı ve sırr-ı icz-ı Kurnın bir menbaı olduğu görünüyor. Gayet ince ve derin olduğu için, şimdiye kadar limler pek azını anlamışlardı. Fakat kimin eline geçmişse, fevkalde takdir etmiş ve emsalsiz demiş. Dehşetli eski harp içinde, avcı hattında, bazan da at üzerinde, cazdaki iczın en ince münasebtını görmek ve onlarla tam meşgul olmak ve koca dehşetli harbin tehlikesi onu müşevveş etmemek ve incimad derecesindeki soğukta, avcı hattında o incecik icz münasebetlerini herşeyden daha ehemmiyetli görmek, Eski Saidin hakikaten hizmet-i Kurniyede harika bir fedakrlığıdır. Hatt Yeni Saidin otuz beş senede, bu acip zamanda gazeteleri okumamak ve on sene İkinci Harbi bilmemek, sormamak ve idam niyetiyle hapisliğinde Kurn esrarını yazmaktan vazgeçmemek ve bütün tehlikeleri hiçe saymaya nisbeten Eski Saidin o acip vaziyetinde o dehşetlere ehemmiyet vermeden İşrtül-İcz nüktelerini yazdığı zaman gösterdiği ilm ve mnev fedakrlığını, Yeni Saidin bu otuz senedeki fedakrlığından daha harika görüyoruz.
Saniyen: Bu İşrtül-İczın matbu nüshasında hakikaten bir keramet var ki, tesadüf ihtimali yoktur. Onun için, bir defa daha aynı tarzda ve kerametli kıtada tab etmek ve Arabistana ve Pakistan gibi yerlere göndermek münasip görüldü. Fakat Eski Said, cazdaki iczı beyan ettiği ve en ince münasebet-i belğati beyanı içinde gayet ince ve kısa, cazlı cümleleri bir derece izah ve Türkçeye tercüme etmek lzım geliyor.
İşrtül-İczın harikalarından birisi de budur ki:
Herbir yetin sair yetlere münasebtını ve her yetteki cümlelerinin birbirine karşı nisbetini ve nizamını ve her cümledeki heyetlerin ve harflerin mn-yı maksuda karşı nisbetlerini ve teveccühlerini gösterip, yetlerin intizamından ve cümlelerin nizamından ve her cümlenin heyetinin nazmından bir lema-i icz göstermesidir. det bir saatin saniyeleri sayan mili ve dakikaları sayan yelkovanı ve saatleri sayan ibresi gibi, o nazımdaki nükteleri beyan ve ondaki hakikati burhanlarla izah, hatt bazan birtek harfte büyük bir hakikati ifade etmesidir. Ve herbir yetin hakikatini gayet icz ile ve kat hüccetlerle ispat ediyor ki, şimdi yüz otuz risalenin çekirdekleri ve hülsaları hükmündedirler. Ve cümlenin ve cümledeki heyetlerin ve harflerin nüktelerini ve ifade ettikleri zımn hükümlerini, bil istisna ilm-i belgatin ince kaideleriyle ve ilm-i nahvin ve sarfın kaideleriyle ve ilm-i mantığın ve usul-i din ve sair ilimlerin kanunlarıyla beyan eder. Hatt, hurdebin bir mnev letle, görünmeyen incecik münasebt-ı belgati beyan ediyor ve emarelerini gösteriyor. Ve Kurnın nazarı küll olmasından, bütün beyan edilen hak mnlara ve nüktelere, elbette kuds elfaz-ı Kurniye zımn, remz işaret ve dellet eder denilebilir.
Şimdi, bundan kırk bir sene evvel ve eski Harb-i Umumnin az evvelinde başlamış olduğu İşrtül-İczın İfadetül-Meramında diyor ki:
Madem Kurn-ı Mucizil-Beyan ulm-u hakikiyenin envına cmi ve umum asırlarda umum tabakat-ı beşeriyeye müteveccih bir hutbe-i ezeliyedir. Elbette, birtek ferdin fehmi, ona lyık ve mükemmel bir tefsir yapamaz ve mümkün olmuyor. çünkü, bir fert, pek nadir olarak kendi husus meslek ve meşrebinin tesirinden kendi fikrini kurtarabilir. Onun husus meşrebi tesir ettikçe, tam tamına hakikati sfi olarak ifade edemez. Ferdin fehmi ve mnsı ona hastır. O fert onu kabul eder; fakat başkalarını ona dvet edemez. Eğer cumhur-u ulema onun fehmini kabul ile başkalara şümulünü gösterse, o vakit başkasını o mnya davet edebilir ve hakik tam tefsir olabilir.
Hem ferdin ahkmda istinbatı ve içtihadındahevesi karışmamak şartıylao kendi nefsi için amel edebilir, fakat başkalarına hüccet tutamaz. T bir nevi icma o hükmü tasdik etsin. Nasıl ki, ahkm-ı şeriyeyi tatbik ve tanzim ve icra etmek ve hürriyet-i fikirden neşet eden mnev anarşiliği kaldırmak için gayet lzımdır ki, ulema-i muhakiknden bir heyet-i liye bulunsun ki, o heyet umumun emniyetine mazhariyetleriyle ve cumhur-u ulemanın onlara itimadıyla ümmet için bir nevi zımn kefalet ve dv vekili hükmünde olmaları cihetinde, icm-ı ümmet hüccetinin sırrına mazhar oluyorlar. O vakit içtihadın neticesi o icm ile şeran düstur olabilir. Ve icmın tasdik ve sikkesiyle umuma şmil oluyor. Aynen onun gibi lzımdır, Kurnın mnlarının keşfi ve tefsirlerde ayrı ayrı
mehasininin cemi, hem zamanın çalkamasıyla ve fenlerin keşfiyle cilvelenen, tezahür eden Kurnın hakikatlerinin tesbiti için elzemdir ki, muhakkikn-i ulemadan herbiri bir fende mütehassıs, geniş fikre, ince nazara mlik allmelerden müteşekkil bir heyet bu vazifeye sahip çıksın.
Elhasıl: Kurnı tefsir edene lzım gelir ki, gayet li bir deha ve nüfuzlu derin bir içtihad ve bir nevi kuvve-i kudsiye sahibi olmak gerektir. Bu zamanda öyle bir zt ancak bir şahs-ı mnev olabilir ki, o şahs-ı mnev, çok ruhların imtizacından ve tesanüdünden ve efkrın telhukundan ve birbirine yardımından ve kalblerin birbirine iniksından ve ihls ve samimiyetlerinden, mezkr bir heyetten çıkabilir. O heyetin bir ruh-u mnevsi hükmüne geçer.
Said Nurs