Mektup: 85
Eklenme: 3/13/2024 12:00:00 AM

Nur leminin Bir Anahtarının bir hşiyesi

Bu Nur Anahtarının radyo bahsine dair, iki üniversiteli ile, birgün hareket etmekte olan, hiçbir telle bağlı bulunmayan bir otomobilde bulunan radyo ile, uzakta bir mevlid-i şerif dinliyorduk. O iki Nurcu üniversitelilere dedim:

Nurda dahi, hayat, vücut gibi doğrudan doğruya kudret-i İlhiyenin perdesiz tecellsi bedahetle göründüğüne bir delil budur ki: Şimdi bu makinecikteki tırnak kadar bir hava, mnev az bir nur, yalnız bu mevlidden gelen kelimeleri dinler, söyler değil, belki binler, milyonlar kelimeleri aynı anda dinler, söyler ki, binler istasyondaki ayrı ayrı kelimeleri şimdiki işittiğimiz kelimeler gibi işitir ve işittirebilir, bize söyleyebilir. Demek en cüz, en küll olur.

Hem o küçücük, parçacık hava, küre-i hava kadar vazife görür. En küçük, en büyük küre-i hava kadar büyür.

Eğer cilve-i kudret-i Ezeliyeye verilmezse, öyle acip bir hurafeli tezat olur ki, hiçbir hayale gelmez. Birşey zıddına inkılbı muhal olduğundan, böyle binler derece en cüz, zıddı olan en küll olmak; en küçük, en büyük olmak; en cmid, chil, şuursuz, ciz en muktedir, en diryetli ve iradetli ve şuurlu olmak lzım gelir ki, yüzer tezad ve muhaller ve hurafeler içinde, emsali bulunmaz bir hurafedir. Demek, bilbedhe kudret-i Ezeliyenin bir cilvesidir. Ve o cilveyi küre-i havada umumen temsil eden bu gelen hadis-i şerifin meli gösteriyor. Şöyle ki:

Bir melike var. Kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dil var. Herbir dilde kırk bin tesbihat yapıyor. 64 trilyon tesbihat aynı anda söylüyor. Demek küre-i hava, bu melike gibidir. Yani, bu melikenin tesbihatı adedince her kelime-i tayyibe, hava sahifesinde yazılıyor.

Devam edecek