Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bir zat, uzunca bir mektup yeni hurufla bana yazmış, kendisinin kim olduğunu bildirmemiş. Üç noktada şüphe edip bir nevi itiraz gibi yanlış mn verdiği için güya bizi ikaz ediyor. Meşrebimiz münakaşa ve münazara olmadığından ve kusurumuzu hakik olarak gösterenlerden memnun olduğumuzdan, bu meçhul zatın mektubunda üç esasın hakikatini gösterip yanlışını tashih etmek istedim.
Birinci esas: Risale-i Nurun üstadı ve mehazı ve Saidin de çok zamandan beri bir virdi olan bazı yetler, bir Hizb-i Kurn suretinde bir kısım talebelerin arzularıyla kaleme alınmış. Sonra da tab edilmiş. Ve dört beş mahkemenin de gösterdiği ehl-i vukuf ulemaları ve hatt Diyanet Riyaseti dairesi ve İstanbulun fetva dairesindeki tetkik-i kütüb-ü diniye heyetinden hiçbir lim ve ehl-i vukuf ulemaları itiraz etmemişler. Belki takdir edip tahsin etmişler. çünkü başta Sahabeler ve matbu Mecmuatül-Ahzabda bulunan Hazret-i Üsame Radıyallahu Anh hizb-i Kurnsi ki, herbir günde bir kısmını okumakla taksim edilmiştir. Ve aynı kitapta ve Mecmuatül-Ahzabın aynı cildinde İmam-ı Gazlnin (r.a.) bir hizb-i Kurnsi ve çok ehl-i velyetin kendi meşreplerine muvafık bazı sreleri ve yetleri bir hizb-i mahsus-u Kurn yaptıkları meydandadır.
On sene evvel şehden vefat eden Merhum Hafız Ali gibi Nurun kahramanlarından benim husus virdimi ve Risale-i Nurun üstadları ve menbaları olan mühim yetleri cem etmek istediler. Sonra onlara gönderdim. Onlar da tab ettirdiler. çünkü, herkes her vakit bütün Kurnı okumaya vakit bulamıyor. Fakat böyle bir Hizb-i Kurn eline geçse her vakit istifade edebilir fikriyle, hem sevapları çok ziyade olan yetler ve sreler, içinde yazılmış. Zaten Kurn-ı Hakmin bir mucizesi şudur ki, ehl-i hakikatten ve kemlttan herbir meslek sahibi, meşrebine muvafık, Kurnda bir Kurnını, bir hizb-i mahsusunu, bir üstadını bulur. Güya tek bir Kurnda binler Kurn var. Bu mucizenin sırrı şudur ki:
Kurn-ı Hakmin yetlerinin ve kelmlarının münasebetleri yalnız beraber olanlara değil, belki pek çok yetlere ve kelmlara ve kelimelere münasebeti var, bakıyor. İşrtül-İcz tefsir-i Nuriyede bu sır bir derece gösterilmiş. Demek başka kelmlara benzemez. Herbir yet, binler yetlere bakar birer yüzü ve gözü var.
Bu vaziyet-i Kurniye çok hakaike medardırlar. Ehl-i tarikat ve ehl-i hakikatın herbir kısmı kendi mesleğine göre o küll Kurn içinde bir mahsus hizbleri var.
İşte Risale-i Nurun Hizb-i Kurnsi de o neviden birisidir. Bunu böyle neşretmek için evliyadan olan merhum Hafız Ali bunun tabını acele etmek istedi. çünkü, tamam-ı Kurnın Risale-i Nurun keşfiyatıyla hattında bir nevi mucize-i tevafukıyye bulunmasından, onu tab edip bastırmak için bu Hizb-i Kurnyi bir mukaddemesi, bir müjdecisi olarak bastırdılar.
Evet, şimdiki Hüsrevin kalemiyle yazılan ve pek harika olan ve tevafuk cihetinde mucizatlı olan Kurnımızın on beş seneden beri tabına çalışıyoruz. Ve fakat ekser Nurcular fakirül-hal olduğundan ve fotoğrafla tabı lzım geldiğinden ve yirmi beş bin banknot masraf lzım olmasından, Hizb-i Kurnımız mukaddeme olarak, daha evvel bu mucizeli Kurnımızın bir müjdecisi olarak tab edildi. İşte bu mucizeli Kurnımızı, hem Diyanet Riyaseti tetkik etmiş, çok beğenmiş; hem İstanbuldaki fetva dairesindeki tetkik-i meshif uleması gayet güzel görmüş. Gayet güzelce tetkik edip musahhah olarak bize iade etmiş. İnşaallah yakında bu Kurnımız basılarak bir hediye-i Nuriye olarak lem-i İslma neşredilecektir.
O kendini bildirmeyen zatın şüphe ettiği,
İkinci mesele: Pek çok Nurcuların haddimden yüz derece ziyade hüsn-ü zanlarıyla benden zannettiği medr-ı iftihar sıfatları, yüz defa onların hatırlarını kırıp reddetmişim. Fakat yirmi sekiz sene siyasetçiler Risale-i Nurun sırf iman ve uhrev mesleğini şimdiki medenleşmek fikirlerine müsait görmediklerinden, yirmi sekiz senedir hapislerle, mahkemelerle, tarassutlarla, asılsız isnatlarla Nurcuları ürkütmekle ve beni çürütmek cihetiyle Risale-i Nuru neşrettirmemek için emsalsiz bir vaziyete düşmüştüm. Yarım ümm ve ittiham altında ve Nur şakirtlerini bütün bütün kaçırmamak için, bana karşı medhi, şahsımdan reddedip medhiniz Nurlara ait olabilir. Ve gördüğünüz meziyetler benim değil, Risale-i Nurundur. O da Kurn-ı Hakmin bir hakikatinin bir tefsiridir. Ve her asırda dine ve imana tam hizmet eden müceddidler geldikleri gibi, bu acip ve komitecilik ve şahs-ı mnev-i dalletin tecavüzü zamanında bir şahs-ı mnev müceddid olmak lzım gelir. Eski zamana benzemez. Şahıs ne kadar da harika olsa, şahs-ı mnevye karşı mağlp olmak kabildir. Risale-i Nurun o cihette bir nevi müceddid olması kaviyyen muhtemel olduğundan, o sıfatlar-hş-benim haddim değil; belki mükerrer yazdığım gibi, benim hayatım Risale-i Nura bir nevi çekirdek olabilir. Kurnın feyziyle, Cenb-ı Hakkın ihsanıyla o çekirdekten Risale-i Nurun meyvedar, kıymettar bir ağaç hükmüne icad-ı İlh ile geçmesidir. Ben bir çekirdektim, çürüdüm, gittim. Bütün kıymet Kurn-ı Hakmin mnsı ve hakikatli tefsiri olan Risale-i Nura aittir.
Kendini bildirmeyen zatın,
Üçüncü şüphesi: Büyük Cihadın ve Sebilürreşadın neşrettiği gibi, ben iln etmişim ki, dine, imana hizmeti ve Risale-i Nuru değil dünya siyasetine, belki kemlt-ı mneviyeye ve makamat-ı liyeye let edemediğim gibi, herkesin hoş gördüğü saadet-i uhreviye ve Cehennemden kurtulmaya vesile etmemek ve yalnız emr-i İlh ve rıza-yı İlhden başka hiçbirşeye let etmemek bu zamanda
Nurun hakik kuvveti olan sırr-ı ihls-ı hakikyi muhafaza etmeye beni mecbur etmiş ki, Sıddık-ı Ekber (r.a.) dediği olan, Müminler Cehenneme gitmemek için Allahtan isterim, benim vücudum Cehennemde büyüsün ki, onların yerine azap çeksin diye söylediği kuds fedakrlığının bir zerresini ben de kendime kazandırmak için, İman ile Cehennemden birkaç adamın kurtulmaları için Cehenneme girmeyi kabul ederim demişim. Zaten ibadet, Cennete girmek ve Cehennemden kurtulmak için kılınmaz; bozulur. Belki rız-yı İlh ve emr-i Rabban için yapılır.
Devam edecek