Eski devrin belli başlı şirı malmdur. Demokratlar, bekalarını temin etmek isterlerse, tamamıyla bu şira karşı bir siyaset takip etmeleri icap eder. Bir taraftan komünizme karşı şiddet, diğer taraftan dini ve din ehlini himaye. Açıkça ve mertçe bu yolda yürümek mecburiyetindedir. Bu hususta göstereceği en ufak bir zaaf, yahut en ufak bir samimiyetsizlik onu Halkçıların çukuruna düşürür.
Biz Nur talebeleri, katiyen siyasetle iştigal etmeyiz. Bizim yegne emelimiz, memlekette din hürriyetinin hakik surette temini, dine ve din ehline ve Kurn ehli olan Nurculara karşı çeyrek asırdan beri devam eden zulüm ve tazyikin tamamıyla bertaraf olmasıdır. Demokrat kardeşlere tavsiye ederiz: Devr-i sabıkın şeytankrne oyunlarına, hilelerine aldanmasınlar, onların düştükleri dallete düşmesinler. Milletin ruhunu ve iradesini onlar gibi istihfaf etmesinler. Komünizme ve dine karşı tuttukları doğru yolda azimle devam etsinler.
Bediüzzaman
Bergson Ahlkla Dinin İki Kaynağı adlı son kitaplarından birisinde, bilhassa ahlkın, bir insan cemiyetinde alçalmış vaka derekesinden ulv mefkre seviyesine, ancak dindar ve temiz şahsiyetler sayesinde yükselebileceğini kaydeder.
Bu görüş, insanlık ve Müslümanlık tarihinde sayısız örneklerle her zaman tahakkuk eylemiştir. Zaten psikoloji ilmine dayanan terbiye sanatı, ananev yollarında bu umdeye tutunduğu ve yeni bir istikamet verilecek nesilleri bu kabil örnek insanları taklide sevk ettiği nispette, bizden evvelki devirlerde, bizden çok mesut insanlar yetiştirmiştir.
Bediüzzaman, hangi cemiyette ve hangi devirde yaşarsa yaşasın, işte bu işaret ettiğimiz örnek insan vasıflarını muhafaza eden temiz ve müstesna şahsiyetlerden birisidir. Türk milletini mahvetmek için casus ellerle perde arkasında yetiştirilmiş ve Türk milletini yalanla, dolanla her saniye aldatmayı kendine bir geçinme sanatı edinmiş bir sürü vatan haini ve millet düşmanı mahlklar, bu temiz şahsiyetin yıllardan beri hayatını cendereye sokmuştur. Sorarız. (Fakat kime soracağız? Bu sorgudan da ne umacağız?) Bütün tarihimizde, her fırsatta, en korkunç ve amansız düşmanlığını ispat eden Fener Patrikleri muhteşem saraylarında saltanat sürerken, bu aziz toprağın asırlardan beri tapusunu, en az bin senelik bir mülkiyet hakkıyla etinde ve kalbinde taşıyan Bediüzzaman, bu fesat ocağının bir kapıcısı kadar da mı yaşamak hakkından mahrum kalsın?
Hangimiz, yaprakları arasında fikr ve ruh seyahatlere kalktığımız kitaplarımızın, ansızın mukaddes bilinen meskenimize tecavüz edilerek, odamızda baskına uğrayarak ellerimizden kapılıp gasp edilmesine tahammül edebiliriz? Böyle bir hareket, güya taklit edilen çağdaş meden cemiyetlerden en geri kalan
İspanyada da vuku bulamaz; hele vukuundan sonra, nmütenahi, asla tekerrür edemez.
Biz, Bediüzzamanın ilim, ahlk, fazilet ve edep sıfatlarıyla bezenen temiz ve yüksek şahsiyetine gösterilen ve hele son günlerde bütün bütün şiddetlenen kötü muamelelerden ve bu muameleleri ona reva görenlerden nefret ediyoruz. Ahlksızlık çirkefinin bir tufan halinde her istikamete taşıp uzanarak her fazileti boğmaya koyulduğu Türklerin bu kadar karanlık günlerinde onun feyzini bir sır gibi kalpten kalbe mukavemeti imknsız bir hamle halinde intikal eder görmekle tesell buluyoruz. Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.
Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir. Bakara Sresi, 2:153.
Cevdet Sezer
çok aziz, çok mübarek, çok müşfik, çok sevgili Üstadımız Hazretleri,
Risale-i Nuru, himmet ve dualarınızla, dikkat ve tefekkürle okudukça, bu muazzam eser külliyatının tılsım-ı kinatın muammsını keşf ve halleden bir keşşaf olduğunu, hal ve istikbalin bir mürşid-i ekberi ve bir rehber-i zamı olduğunu, yine dua ve himmetinizle idrak ediyoruz. Evet, Üstadımız Hazretleri Risale-i Nuru okuyan her idrak sahibi anlıyor ki, Risale-i Nur, gerek bu asrın, gerekse önümüzdeki asrın beşeriyetini fikir karanlıklarından kurtarıp, tenvir ve irşad edecektir. Risale-i Nur, yalnız bu vatan ve millet için değil, lem-i İslm ve bütün beşeriyetin ihtiyacına cevap verecek bir külliyat olarak telif edilmiştir. Bugün, tarihte hiç görülmemiş bir fecaat ve felket içerisinde çırpınan beşeriyet için, halskr olarak Risale-i Nura sarılmaktan ve ne pahasına olursa olsun, Risale-i Nurun nuran ve parlak eczalarını elde edip dikkat ve tefekkürle okumaktan başka bir kurtuluş çaresi yoktur. Risale-i Nuru okuyan herkes, bu hakikati idrak etmiş ve etmektedir. Eğer biz muktedir olsak, bu hakikati, kinata nazır bir mahalle çıkıp, bütün kinata iln edeceğiz. Fakat madem ki buna muvaffak olamıyoruz ve mademki Risale-i Nurun cihanşümul kıymetini bu derece Üstadımızın himmetiyle idrak etmişiz; şu halde o nur ve feyiz hazinesi, irfan ve kemalt menbaı olan Risale-i Nuru, bir dakikamızı bile boş geçirmeden, mütemadi ve devamlı bir şekilde hergün ve her saat okuyacağız ve bu uğurda geceli gündüzlü çalışacağız inşaallah. Fakat, her an bütün işlerimizde olduğu gibi, bunda da büyük Üstadımızın dua ve himmetiyle muvaffak olabileceğiz. DEVAM EDECEK