SEKİZİNCİ Kısım: ISPARTA hayatı-16
Eklenme: 1/30/2025 12:00:00 AM

Muhterem hkimler,

Yirmi sekiz sene emsalsiz ihanetlere, işkencelere, tarassud ve hapislere maruz kaldım. Bütün bu iftira ve isnatların esası birkaç noktaya dayanır:

1. En birinci ithamları, beni rejim aleyhtarı olarak telkki etmeleridir. Malmdur ki, her hükmette muhalifler bulunur. Asayişe, emniyete dokunmamak şartıyla, hiç kimse vicdanıyla, kalbiyle kabul ettiği bir fikirden, bir metoddan dolayı mesul olmaz. Bu hukuk bir mütearifedir.

Dininde çok mutaassıp ve cebbar bir hükmet olan İngilizlerin yüz sene hkimiyetleri altında bulunan yüz milyondan ziyade Müslümanlar, İngilizlerin küfür rejimlerini kabul etmeyip Kurn ile reddettikleri halde, İngiliz mahkemeleri, şimdiye kadar onlara o cihetten ilişmedi.

Burada ve bütün İslm hükmetlerinde eskiden beri Yahudiler, Nasranler tbi oldukları memleketin dinine, kuds rejimine muhalif, zıt ve muteriz bulundukları halde, o hükmetler hiçbir zaman kanunlarla onlara o cihetten ilişmediler.

Hazret-i Ömer, hilfeti zamanında, di bir Hıristiyan ile mahkemede birlikte muhakeme olundular. Halbuki o Hıristiyan, İslm hükmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhalif iken, mahkemede, onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki, adalet müessesesi hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan şarkta, garpta, bütün dünya adalet müesseselerinde cri ve hkimdir.

Ben de, din ve vicdan hürriyetinin bu ana umdesine güvenerek, yüzlerce yat-ı Kurniyeye istinaden, medeniyetin bozuk kısmına, hürriyet perdesi altında yürüyen mutlak bir istibdada, liklik maskesi altında dine ve dindarlara karşı tatbik edilen en ağır bir baskıya muhalefet etmiş isem, kanunlar haricine mi çıkmış oldum? Yoksa, Anayasanın hakik ve samim müdafaasını mı yapmış bulundum? Haksızlığa karşı, zulme karşı, kanunsuzluğa karşı muhalefet hiçbir hükmette suç sayılmaz; bilkis muhalefet meşru ve samim bir muvazene-i adalet unsurudur.

2. Bana zulüm ve cefayı reva gören devr-i sabıkın yaptığı isnatların ikincisi, emniyet ve asayişi ihlldir. Bu vehim ve hayal ile, bu düzme isnat ile, yirmi sekiz sene bana ceza çektirdiler. Memleket memleket, mahkeme mahkeme süründürdüler. Zindandan zindana attılar. Kimse ile görüştürmediler. Tecrit ettiler, zehirlediler, türlü türlü hakaretlerde bulundular.

Biz ki, beş yüz bin fedakr Nur talebeleri, memleketin her tarafında emniyet ve sayişin fahr mnev muhafızlarıyız; bize böyle bir isnatta bulunmaları, günahların en büyüğüdür. Onlar bize o kadar zalimne ihanetlerde bulundukları halde, biz asla hislerimize kapılmayarak, gönüllerde emniyet ve sayişi temin yolunda, iman ve Kurna hizmet yolunda, gafletle anarşiye sapanları düştükleri fevz gayysından kurtarmak yolunda çalışmaktan bir an hli kalmadık.

Muhterem hkimler, şunu kat olarak arz ederim ki, bu delilsiz bir iddia değildir. Bizim zulüm ve menf sahamız olan altı vilyetin altı mahkemesi, uzun ve ince tetkikler neticesinde, emniyet ve syişi ihll yolunda hiçbir vukuat kaydetmemiştir. Bu hareketimiz ispat eder ki, Nur mekteb-i irfanının talebeleri, kalbler üzerinde işler, emniyet ve syişin bekçisini kafalara, kalblere yerleştirir. Bizim iman derslerimiz anarşiye karşıdır, bozgunculuğa karşıdır, farmasonlara ve komünistlere karşıdır. Memleketin bütün zabıta dairelerinden sorulsun, beş yüz bin Nur irfan mektebi talebesinden birinin olsun nizam ve intizama aykırı bir vukuatı var mıdır? Yoktur. Elbette yoktur. çünkü hepsinin kalbinde nizam ve intizamın en sağlam muhafızı olan iman bekçisi vardır.

Sebilürreşadın 116ncı nüshasında Hakikat Konuşuyor başlıklı makalemde bu hakikatleri uzun uzadıya izah ettim. Bütün dünyasını, hatt icap ederse hayatını, hatt hiretini dinine feda ettiği, bütün hayatı şehadet eden, otuz beş seneden beri siyaseti terk eden, müteaddit mahkemelerin o kadar incelemelerine rağmen bu yolda bir delil bulunamayan, sekseni aşmış, kabir kapısına gelmiş, dünya metından hiçbir nesneye mlik olmamış ve ehemmiyet vermemiş bir adam hakkında Dini siyasete let ediyor diyen, yerden göğe kadar, gökten yere kadar haksız ve insafsızdır.

Biz Nur mekteb-i irfanı şakirtlerinin Kurn-ı Hakmden aldığımız hakikat dersi şudur ki: Evde, yahut bir gemide, bir msum, on cni bulunsa, adalet-i Kurniye, o msumun hakkına zarar vermemek için, o haneyi, o gemiyi yakmayı men ettiği halde, on msumu bir tek cni yüzünden mahv için, o hne, o gemi yakılır mı? Yakılırsa en büyük zulüm, en büyük hıyanet ve gadir olmaz mı? Bu sebeple, syişi ihll yolunda yüzde on cni yüzünden doksan msumun hayatını tehlikeye ve zarara sokmayı adalet-i İlhiye ve hakikat-i Kurniye şiddetle men ettiği için, biz bütün kuvvetimizle bu ders-i Kurnye ittiben syişi muhafazaya kendimizi dinen mecbur biliriz. İşte bizi böyle haksız isnatlarla ittiham eden devr-i sabıktaki gizli düşmanlarımız, şüphe yok ki, ya siyaseti dinsizliğe let etmek istediler, yahut bilerek, bilmeyerek bozuk ideolojileri memleketimize yerleştirmek gayretine düştüler. Görülüyor ki, nizam ve intizamı bozan, madd, mnev memleketin emniyet ve syişini ihll eden bizler değil, asıl onlardı. Hakik bir Müslüman, samim bir mümin hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dinin şiddetle men ettiği şey, fitne ve anarşidir. çünkü, anarşi hiçbir hak tanımaz. İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki, bunun hirzamanda Yecüc ve Mecüc komitesi olduğuna Kurn-ı Hakm işaret buyurmaktadır.

DEVAM EDECEK