İşte, muhterem hkimler, yirmi sekiz sene bana ve talebelerime böyle eza ve cefada bulundular. Ve mahkemelerde savcılar bize hakaretlerde bulunmaktan çekinmediler. Biz, bunların hepsine tahammül ettik. İman ve Kurna hizmet yolunda devam ettik. Ve devr-i sabık ricalinin bütün o zulüm ve cefalarını affettik. çünkü onlar müstehak oldukları kıbete uğradılar. Biz de, hak ve hürriyetimize kavuştuk. Sizler gibi dil ve imanlı hkimler huzurunda söz söylemek fırsatını Allah bize bahşettiğinden dolayı şükrederiz. Hz min fadli Rabb.
Said Nurs
Avukat MihriHelvın müdafaasından
parçalar
Risale-i Nur Müellifi, bütün müellif ve muharrirlerin en mütevaziidir. Şöhret ve tekebbürün en büyük düşmanıdır. Bütün dünya metına arka çevirmiştir. Ne mal, ne şöhret, ne nüfuz... bunların hiçbirisi onun pyine ulaşamamıştır ve ulaşamaz. Gandi bile onun kadar dünyadan elini çekememiştir. Günde elli gram ekmekle ve bir çanak çorba ile tagaddi eden bu büyük adam, yaşıyorsa, ancak Kurn ve imana hizmet için yaşıyor. Başka hiç, hiçbir şeyin, onun nazarında kıymet ve ehemmiyeti yoktur. Böyle iken, eserinin medh ü sitayişinde bulundu diye onu suçlandırmaya çalışmak, 163üncü maddenin cürüm ağına sokmaya uğraşmak, hak ve adaletle, insafla, ilimle, insan düşünce ile hukuk fikriyle, mantıkla, akıl ve fikirle kabil-i telif midir? Burası yüksek mahkemenin takdirine aittir
Hükmete muhalefet bahsi hakkında da birkaç söz söyleyerek mruzatımı neticelendirmek isterim. Karşınızda kemal-i saffet ve samimiyetle dilne kararlarınıza intizar eden bu asırdde zat, ömründe hiçbir defa hilf-ı hakikat beyanda bulunmaya tenezzül etmiş bir adam değildir. İlk celse-i muhakemede, bugünkü hükmetten memnun olduğunu ve muvaffakiyetine dua ettiğini, onun beğenmediği ve tenkit ettiği hükmet, eski hükmetler olduğunu alenen söylemiştir. Filhakika, müvekkilim, bütün milletle beraber istibdada karşı mücadele etmiş, hürriyet ve demokrasinin tesisine çalışmış ve bu hususta husule gelen muvaffakiyetten dolayı da memnun olmuştur. Risale-i Nurun gayesi de içtima nizam ve intizamı kalblere yerleştirmektir. Siyas rical, siyas sahada nizam-ı içtimayi, milletin hak ve hürriyetlerini temine çalıştıkları gibi, Risale-i Nur Müellifi de, mnev sahada, kalblerde bunları yerleştirmeye çalışıyor. Gayeler müşterektir. Bir mekteb-i irfan olan Risale-i Nurun müellifi ve şakirtleri syişin, nizam ve intizamın fahr ve mnev bekçileridir. Mnev sahada, kalblerde ve dimağlarda anarşinin, bozgunculuğun kalkmasına çalışmaktadırlar. Kemal-i samimiyetle, hiçbir ivaz ve garazı olmaksızın, hiçbir karşılık beklemeksizin, yalnız Allah rızası için, millet ve memleketin menfaati için çalışmaktadırlar. Bunu yapmak bir cürüm ve cinayet değil, millet ve memlekete bir hizmettir. Muahazeye değil, takdire lyıktır. Beraatini istemek hakkımızdır. Karar yüksek mahkemenindir.
Avukat Seniyüddin Başakın müdafaası
Müteakiben, müellifin diğer vekili olan avukat Seniyüddin Başak kalkmış, kısa birkaç söz söylemiştir:
Artık mesele aydınlanmış, hakikat güneş gibi tezahür etmiştir. Yüksek mahkeme herşeye vkıf olmuştur. Benim buna ilve edecek bir sözüm yoktur. Böyle kıymetli, faziletli, millet ve memleket için cansiperane ve hiçbir ivaz ve bedel mukabili olmayarak fsebilillh çalışan zevatı buralara getiren, cinayet sandalyelerine oturtan zihniyet hakkında bazı mütalada bulunmak isterdim; fakat onun yeri burası değildir. Bunun için ayrıca bir eser yazmak icap eder. çünkü bu zihniyetle mücadele herkes için bir vazifedir. Yüksek mahkemenin yüksek vicdanı beni müdafaadan müstağni kılacak derecede itminanbahştır. Müvekkilimin beraatini istemekle şeref duyarım.
Avukat Abdurrahman Şeref Laçın müdafaası
Müteakiben, diğer mümtaz avukat arkadaşları gibi Üstadın müdafaasını fahr olarak deruhte eden imanlı ve kudretli meşhur ve mümtaz avukat Abdurrahman Şeref Laç müdafaaya başladı. Evvel bir mukaddime yaptı. Dedi ki:
Sanık olarak huzurunuza gelen seksen yaşını mütecaviz bu mübarek ztın suçla hiçbir münasebet ve taallku olmadığı, tamamıyla tezahür etmiştir. Yüksek mahkemece de buna tam kanaat hsıl olduğunu, beraatine karar verileceğini de kuvvetle ümit ederim. Ancak, aleyhimizde bir karar verilmesine binde bir ihtimal olsa da, üzerime aldığım bir msumun müdafaasını ihmal etmeyi bir vazifesizlik sayarım. Yüksek Temyiz Mahkemesinin kanaat ve nokta-i nazarını da hesaba katmak icap eder. Burada bahsedilmedi diye usul noktasından bir eksiklikte bulunmuş olmamalıyım. Onun için müdafaamı yapmama yüksek mahkemenin müsaadelerini rica ederim.
Peki Abdurrahman Bey, son müdafaanızı dinleyeceğiz. Buyurun.
Gençlik Rehberi isimli eser, Kurn-ı Azmüşşnın emir ve tefsirlerinden ibaret bulunmasına, İslm dininin ve bu dinin emir ve nasihatlerini ihtiva eylemesine ve Anayasanın 70inci maddesine göre; şahs masuniyet, vicdan, tefekkür, söz ve neşir hak ve hürriyeti Türklerin tabi haklarından olduğu, Anayasanın 75inci maddesine göre de hiçbir kimse, mensup olduğu din ve mezhepten dolayı muahaze edilemeyceğinden, müvekkilimin Anayasa ile kendisine bahşedilmiş bulunan bu din ve neşir hürriyetinden mahrum edilerek ceza tkibe mruz bırakılması Anayasa hükümlerine mugayirdir
Yukarıda izah ettiğimiz kanun taraflarımız farz-ı muhal nazar-ı dikkate alınmaz, Türk Ceza Kanununun antidemokratik 163üncü maddesine göre müvekkilimin tkibi mümkün farz edilirse, isnat edilen suçun tahliline geçer ve şöyle deriz:
DEVAM EDECEK