SEKİZİNCİ Kısım: ISPARTA hayatı-24
Eklenme: 2/8/2025 12:00:00 AM

Evet, şüphesiz rahmet-i İlhiyenin nihayetsiz tecelllerine mazhardı. Bir zamanlar Şark Anadoludan Isparta havalisine sürülmüştü Ispartadan da, dağlar arasındaki Barlanahiyesine nefyedilmişti. Burada ölüp gidecekti. Eski tarihçe-i hayatının şahadetiyle, çok kahraman ve fedakr olan bu zt, doğrudan doğruya Kurn-ı Hakmin hakikatlerini benimseyen, ferd ve mill saadeti, İslmiyet hakikatlerine sarılmakta gören ve bunu haykıran ve delil-i akliye ile ilim meydanına çıkan bir kimse idi.

Üç devir geçirmiş, cebbar kumandanlara boyun eğmemiş, kuds dvsından dönmemiş; yaralanmış, zehirlenmiş, ölmemiş; dağlar gibi hadiselerin dalgalarından yılmamıştı...

Milletleri, kavimleri içine alan, zihniyet ve telkkileri değiştiren asr-ı hzırın cereyanları, bu ztı Kurn ve iman dvsındaki yolundan çevirememişti. O, ruhundaki şecaat-i imaniye ile kat inanıyordu ki, dv ettiği hakikat birgün milletçe benimsenecek; bir Said, binler, belki yüz binler Said olacak... İnsanlık camiasında neşrettiği hakaik-i imaniyenin fütuhatı ve inkişafı başlayacak ve fk-ı İslmı saran zulmet bulutları Kurndan eline verilen bu meşale-i hidayetle dağıtılacak; ölmeye yüz tutmuş zannedilen iman ruhu yeniden canlanacak; canlara can katacak, mnen ölmeye yüz tutan millet-i İslmiyeyi ihy edecek; leme efendi olan İslmiyetinbiiznillahcihana efendiliğinin madd mnev mübeşşiri olacaktı.

İşte, bu kuds hakikatin hmili ve naşiri olan ve hakikatte bugünkü beşeriyetin medar-ı iftiharı bulunan bu aziz zt, din düşmanlarının plnıyla, vaktiyle bu beldeye gönderilmiş, Anadoluda tesis ettirilen rejimin aleyhinde bulunmasına, fiil müdahalesine mümanaat olunmuştu. Heyhat! Esasen kendisi siyasetten çekilmişti; ehl-i dünyanın dünyasına karışmıyordu. O, istikbali nurlandıracak bir hakikatin telif ve neşrine çalışıyordu. Kinatın sahibi ve hadiselerin mutasarrıfı olan Allah, onun hmisi, muni ve yardımcısı idi.

İşte, otuz sene sonra tekrar Barlaya döndüğü zaman, hizmet-i imaniyesinde nail olduğu büyük ikramları, inayetleri düşünerek, müşahede ederek mesrur oldu ve sürurundan ağlıyordu, secde-i şükrana varıyordu.

Hl-i hazırda Üstad Ispartada ikamet eder. Bazan Emirdağına, bazan Barlaya gider. Buraları Risale-i Nurun telif ve inkişaf merkezleri olduğu için ruhen çok alkadardır. Hem, kendisi doksan yaşına yaklaştığı ve birçok defalar zehirlendiği için rahatsızdır. Hastalığı tarif edilmeyecek derecede ağırdır ve şiddetlidir. Ruhen, hissiyatı kuvvetli ve lem, bahusus lem-i İslm, bilhassa Risale-i Nur dairesi, vücud-u mnevsi hükmünde olduğundan, her iki vücudundaki ıztırap şedittir. Gerçi talebelerinin duaları ve neşr-i envar-ı imaniye o ıztırabına bir merhem ve dev ise de, yine de pek vsi şefkati itibarıyla zaman zaman ıztırabı şiddetlenmektedir. Bu itibarla, tebdil-i havaya çok muhtaçtır. Bir yerde fazla kalamıyor. Tebdil-i havaya çıktığı zaman hastalığı kısmen azalıyor, rahat nefes alabiliyor.

Üstad, Risale-i Nur kesretle intişar ettiğinden ve her yerde pek çok Nur talebeleri mevcut olduğundan, halklarla konuşmayı tamamıyla terk etmiştir. Risale-i Nur, benimle sohbetten on derece ziyade faidelidir deyip ziyaretçi de kabul etmemektedir. Hatt yanındaki talebeleriyle dahi zaruret halinde konuşmaktadır.

Artık hayatının son safhasına geldiğini söylemekte, daima içinde yaşadığı ayı çıkarabileceğinden şüphe eder bir vaziyette ecelini beklemektedir. Nurların neşriyatından memnun ve müteşekkirdir. Millet ve devletçe İslmiyet ve saadet yolunda atılan her adımı takdir ve tasviple karşılamakta, Hak yolunda yürüyen, İslm şeiri ihya edenlere dua etmektedir. Aynı zamanda, lem-i İslmın maddeten ve mnen selmet ve saadetini dilemekte ve bu yolda girişilen dahil ve hariçteki gayretlerden hadsiz derecede sevinç ve memnuniyet duymaktadır.

Risale-i Nuru Kurn-ı Hakmin bu zamana mahsus bir mucizesi bilmekte, bu vatanı komünizm tehlikesinden Risale-i Nurdaki hakikat-i Kurniye muhafaza ettiğini beyan etmekte ve lem-i İslmla hakik kardeşliğe ve uhuvvete ve ittifaka medar olacağını, dünyev ve uhrev saadetimizin bu hakikate yapışmamızda bulunduğunu duyurmaktadır.

Risale-i Nurun Anadoludan başka diğer Müslüman memleketlerde yayılmasının elzem olduğu kanaatindedir. Siyas gayret ve faaliyetlerden evvel, Risale-i Nurun neşrolunmasının daha menfaattar olacağını ihbar etmektedir.

Bediüzzaman ve Risale-i Nur

Risale-i Nur nedir ve nasıl bir tefsirdir?

Kurnın hakikatlerini müspet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve ispat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir? gibi suallerin cevabını vzıh ve kat bir şekilde, çekici bir üslp ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.

Yirminci asrın Kurn felsefesi olan bu eserler, bir taraftan teknik, fen ve sanat olarak maddiyatı, diğer taraftan iman ve ahlk olarak mneviyatı cmi ve hvi olacak, Türk medeniyetinin, sadece maddiyata dayanan sair medeniyetleri geride bırakacağını da ispat ve iln etmektedir.

DEVAM EDECEK