SEKİZİNCİ Kısım: ISPARTA hayatı-25
Eklenme: 2/10/2025 12:00:00 AM

Ecdadımızın bir zamanlar kalblerinde yerleşen iman ve itikad cihetiyle zemin yüzünde yüz mislinden ziyade devletlere, milletlere karşı imanından gelen bir kahramanlıkla mukabele etmesi, İslmiyet ve kemlt-ı mneviyenin bayrağını Asya, Afrika ve yarı Avrupada gezdirmesi ve Ölsem şehidim, öldürsem gaziyim deyip ölümü gülerek karşılayarak, müteselsil düşman hdisata karşı dayanması gibi, milletçe medar-ı iftihar li seciyemizin bugün biz gençlerde inkişafı, vatan ve millet menfaati bakımından ve istikbalimizin selmeti noktasından ne derece elzem olduğu malmdur. Mutlaka her hareket ve hizmette madd bir ücret ve şahs menfaatler mülhaza etmek, Türkün mill tarihinin şeref ve haysiyeti ile kabil-i telif olamaz. Bizler, ancak rıza-yı İlh için çalışıyoruz. Bizzat hizmetinde bulunmakla aldığımız telezzüz, kardeş ve vatandaşlarımıza, İslmiyete ve insaniyete yardımda bulunabilmek mazhariyetinden gelen ebed hayatımıza ait sürur ve ümit, bizim bu babda aldığımız ve alacağımız yegne hakik mukabele ve ücrettir.

Risale-i Nur nasıl bir tefsirdir?

Tefsir iki kısımdır.

Birisi: Malm tefsirlerdir ki, Kurnın ibaresini ve kelime ve cümlelerin mnlarını beyan ve izah ve ispat ederler.

İkinci kısım tefsir ise: Kurnın iman olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah etmektir. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Zahir malm tefsirler, bu kısmı bazan mücmel bir tarzda derc ediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları da susturan bir mnev tefsirdir.

Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütalalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kurnın hakikatlerini rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arzedilen bir külliyattır.

Risale-i Nur: Kurn yetlerinin nurlu bir tefsiri. Baştan başa iman ve tevhid hakikatleriyle müberhen. Her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış. Müsbet ilimlerle mücehhez. Vesveseli şüphecileri ikna ediyor. En avamdan en havassa kadar herkese hitap edip, en muannid feylesofları dahi teslime mecbur ediyor.

Risale-i Nur: Nurlu bir külliyat. Yüz otuz eser. Büyüklü küçüklü risaleler halinde. Asrın ihtiyaçlarına tam cevap verir. Aklı ve kalbi tatmin eder. Kurn-ı Kerimin yirminci asırdakilfz değilmnev tefsiri...

İspat ediyor! Akla gelen bütün istifhamları... Zerreden güneşe kadar iman mertebelerini... Vahdaniyet-i İlhiyeyi... Nübüvvetin hakikatini...

İspat ediyor! Arz ve semvtın tabakatından, melike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatinden, haşir ve hiretin vukuundan, Cennet ve Cehennemin varlığından, ölümün mahiyet-i asliyesinden ebed saadet ve şekavetin menbaına kadar, akla gelen ve gelmeyen bütün iman meseleleri en kat delillerle, aklen, mantıken, ilmen ispat ediyor. Pozitif ilimlerin müşevviki... Riyaz meselelerden daha kat delillerle aklı ve kalbi ikna edip, merakları izale eden bir şaheser...

Az miktarda bastırılabilen, hiçbir ticar gaye ve zihniyetle çalışılmayarak bayilere dahi verilmeyen bu eserlerin geliri, mütebaki eserlerin tabına hasredilecektir.

Büyük bir titizlik ve hassasiyetle üzerinde durduğumuz mühim bir husus da, Risale-i Nurun lyık ellere geçmesi ve onun hakik fiyatı olarak en az yirmi beş kişinin istifade etmesinin temin edilmesidir.

Bu mnev tefsir, Sözler, Mektubat, Lemalar, Şualar diye dört büyük kısımdan müteşekkil olup, yeknu yüz otuz risaledir.

Neşrinde çalışanlar

Konuşan yalnız hakikattir

Risale-i Nurda ispat edilmiştir ki, bazen zulüm içinde adalet tecell eder. Yani, insan bir sebeple bir haksızlığa, bir zulme mruz kalır, başına bir felket gelir, hapse de mahkm olur, zindana da atılır. Bu sebep haksız olur. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vkıa adaletin tecellsine bir vesile olur. Kader-i İlh başka bir sebepten dolayı cezaya, mahkmiyete istihkak kesb etmiş olan o kimseyi bu defa bir zalim eliyle cezaya çarptırır, felkete düşürür. Bu, adalet-i İlhiyenin bir nevi tecellsidir.

Ben şimdi düşünüyorum. Yirmi sekiz senedir vilyet vilyet, kasaba kasaba dolaştırılıyor. Mahkemeden mahkemeye sevk ediliyorum. Bana bu zalimne işkenceleri yapanların atfettikleri suç nedir? Dini siyasete let yapmak mı? Fakat niçin bunu tahakkuk ettiremiyorlar? çünkü hakikat-i halde böyle birşey yoktur.

Bir mahkeme aylarca, senelerce suç bulup da beni mahkm etmeye uğraşıyor. O bırakıyor; diğer bir mahkeme aynı meseleden dolayı beni tekrar muhakeme altına alıyor. Bir müddet de o uğraşıyor, beni tazyik ediyor, türlü türlü işkencelere mruz kılıyor. O da netice elde edemiyor, bırakıyor. Bu defa bir üçüncüsü yakama yapışıyor. Böylece musibetten musibete, felketten felkete sürüklenip gidiyorum. Yirmi sekiz sene ömrüm böyle geçti. Bana isnad ettikleri suçun aslı ve esası olmadığını nihayet kendileri de anladılar.

Onlar bu ittihamı kasten mi yaptılar, yoksa bir vehme mi kapıldılar? İster kasıt olsun, ister vehim olsun, benim böyle bir suçla münasebet ve alkam olmadığını keml-i katiyetle yakinen ve vicdanen biliyorum. Dini siyasete let edecek bir adam olmadığımı bütün insaf dünyası da biliyor. Hatt beni bu suçla ittiham edenler de biliyorlar. O halde neden bana bu zulmü yapmakta ısrar edip durdular? Neden ben suçsuz ve msum olduğum halde böyle devamlı bir zulme, muannid bir işkenceye mruz kaldım? Neden bu musibetlerden kurtulamadım? Bu ahval adalet-i İlhiyeye muhalif düşmez mi?

DEVAM EDECEK