SEKİZİNCİ Kısım: ISPARTA hayatı-26
Eklenme: 2/11/2025 12:00:00 AM

Bir çeyrek asırdır bu suallerin cevaplarını bulamıyordum, üzülüyordum. Muzdarip oluyordum. Bana zulüm ve işkence yaptıklarının hakik sebebini şimdi bildim. Ben keml-i teessürle söylerim ki; benim suçum, hizmet-i Kurniyemi madd-mnev terakkiyatıma, kemltıma let yapmakmış.

Şimdi bunu anlıyorum, hissediyorum, Allaha binlerle şükrediyorum ki, uzun seneler ihtiyarım haricinde olarak hizmet-i imaniyemi madd ve mnev kemalt ve terakkiyatıma ve azaptan ve Cehennemden kurtulmaklığıma ve hatt saadet-i ebediyeme vesile yapmaklığıma, yahut herhangi bir maksada let yapmaklığıma mnev gayet kuvvetli mnialar beni men ediyordu. Bu derun hisler ve ilhamlar beni hayretler içinde bırakıyordu. Herkesin hoşlandığı mnev makamatı ve uhrev saadetleri aml-i saliha ile kazanmak ve bu yola müteveccih olmak hem meşru hakkı olduğu, hem de hiç kimseye hiçbir zararı bulunmadığı halde ben ruhen ve kalben men ediliyordum. Rıza-yı İlhden başka fıtr vazife-i ilmiyenin sevkiyle, yalnız ve yalnız imana hizmet hususu bana gösterildi. çünkü şimdi bu zamanda hiçbir şeye let ve tbi olmayan ve her gayenin fevkinde olan hakaik-i imaniyeyi fıtr ubudiyetle, bilmeyenlere ve bilmek ihtiyacında olanlara tesirli bir surette bildirmek; bu keşmekeş dünyasında imanı kurtaracak ve muannidlere kat kanaat verecek bir tarzda, yani hiçbir şeye let olmayacak bir tarzda, bir Kurn dersi vermek lzımdır ki, küfr-ü mutlakı ve mütemerrid ve inatçı dalleti kırsın, herkese kat kanaat verebilsin. Bu kanaat de bu zamanda, bu şerait dahilinde, dinin hiçbir şahs, uhrev ve dünyev, madd ve mnev bir şeye let edilmediğini bilmekle husule gelebilir.

Yoksa komitecilik ve cemiyetçilikten tevellüd eden dehşetli dinsizlik şahsiyet-i mneviyesine karşı çıkan bir şahıs, en büyük mnev bir mertebede bulunsa, yine vesveseleri bütün bütün izale edemez. çünkü imana girmek isteyen muannidin nefsi ve enesi diyebilir ki: O şahıs, dehsıyla, harika makamıyla bizi kandırdı. Böyle der ve içinde şüphesi kalır.

Allaha binlerce şükürler olsun ki, yirmi sekiz senedir dini siyasete let ittihamı altında, kader-i İlh, ihtiyarım haricinde, dini hiçbir şahs şeye let etmemek için beşerin zalimne eliyle mahz-ı adalet olarak beni tokatlıyor, ikaz ediyor; Sakın diyor, iman hakikatini kendi şahsına let yapma t ki, imana muhtaç olanlar anlasınlar ki, yalnız hakikat konuşuyor. Nefsin evhamı, şeytanın desiseleri kalmasın, sussun.

İşte, Nur Risalelerinin büyük denizlerin büyük dalgaları gibi gönüller üzerinde husule getirdiği heyecanın, kalblerde ve ruhlarda yaptığı tesirin sırrı budur, başka bir şey değil. Risale-i Nurun bahsettiği hakikatlerin aynını binlerce limler, yüz binlerce kitaplar daha belğane neşrettikleri halde yine küfr-ü mutlakı durduramıyorlar. Küfr-ü mutlakla mücadelede bu kadar ağır şerait altında Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa, bunun sırrı işte budur. Said yoktur. Saidin kudret ve ehliyeti de yoktur. Konuşan yalnız hakikattir, hakikat-i imaniyedir.

Madem ki nur-u hakikat, imana muhtaç gönüllerde tesirini yapıyor; bir Said değil, bin Said fed olsun. Yirmi sekiz sene çektiğim ez ve cefalar ve mruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musibetler hep hell olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı hell ettim.

dil kadere de derim ki:

Ben senin bu şefkatli tokatlarına müstahak idim. Yoksa herkes gibi gayet meşru ve zararsız olan bir yol tutarak şahsımı düşünseydim, madd-mnev füyzt hislerimi feda etmeseydim, iman hizmetinde bu büyük mnev kudreti kaybedecektim. Ben madd ve mnev herşeyimi feda ettim, her musibete katlandım, her işkenceye sabrettim. Bu sayede hakikat-i imaniye her tarafa yayıldı. Bu sayede Nur mekteb-i irfanının yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti. Artık bu yolda, hizmet-i imaniyede onlar devam edeceklerdir. Ve benim madd ve mnev herşeyden ferağat mesleğimden ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalışacaklardır

Bize işkence edenler, bilmeyerek kader-i İlhnin sırlarına, derin tecelllerine akıl erdiremeyerek bizim dvmıza, hakikat-i imaniyenin inkişafına hizmet ettiler. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir.

Ben çok hastayım. Ne yazmaya, ne söylemeye tkatim kalmadı. Belki de bunlar son sözlerim olur. Medresetüz-Zehranın Risale-i Nur talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar.

Said Nurs

İslmiyet düşmanlarının yaptıkları taarruz ve hilf-ı hakikat menf propagandalarına mukabil üniversite Nur talebelerinin bir açıklamasıdır.

Aziz, sıddık kardeşlerimiz,

İmtihan ve gazanız geçmiş olsun der, sizi tebrik ederiz. Risale-i Nurun tahkik iman dersleriyle iman mertebelerinde terakki ve teli edip kuvvetli imanı elde eden Nur talebeleri için öyle taarruzlar, bir cihetten bir imtihandır ve kömürle elması tefrik eden bir mihenktir. Nur talebeleri için Allaha iman, Peygambere ittib ve Kurn-ı Kermle amelden dolayı hapisler bir medrese-i Yusufiyedir. Zulüm ve işkenceler, birer kamçı, birer perçindir. Kader-i İlh bize o hücumlarla işaret veriyor ki, Haydi, durma, çalış!...

DEVAM EDECEK