SEKİZİNCİ Kısım: ISPARTA hayatı-30
Eklenme: 2/15/2025 12:00:00 AM

Risale-i Nur, Resul-i Ekrem aleyhissaltü vesselm efendimizin nuran meşrebini ve Sahabe-i Kirmın l seciyesini beyan eden bir nur ve feyiz hazinesidir. İşte bu mezkr vaziyet, bugünkü dünyaya tap taze, nuran bir hayat ve yepyeni bir veçhe vererek şu hakikati gösteriyor ki: çoktandır birbirine muarız zannedilen ehl-i mekteple ehl-i medreseyi ve ehl-i tekyeyi, Risale-i Nur tevhid ve telif ediyor. Hem de, muaraza halinde olan şarkla garbı barıştırıyor. İttihad-ı İslmı meydana getirmek için çalışan ehl-i İslma yegne çarenin Risale-i Nur olduğu, mütehassıs zatlar tarafından kabul ve tasdik edilmektedir. Hem, bugünkü dünyadaki ihtilfları halledecek olan, aklen, fikren terakki etmiş yirminci asır insanlarına hak ve hakikati anlatabilecek yep yeni bir ilm keşfiyatı ve bir teceddüdü Amerikada, Avrupada, hususan Almanyada taharr eden cereyanlar meydana gelmiş; eğer idrak edebilirler ve görebilirlerse, işte Risale-i Nur Külliyatı... Nitekim bu hakikatin idrak edilmeye başlandığını gösteren emareler, bahtiyar Alman milleti içinde görülmektedir.

Eski zaman garp feylesoflarının çözemedikleri ve yeni zaman feylesoflarının da, Felsefe henüz bunu halledememiştir dedikleri düğümler, Risale-i Nurda, Kurnın feyziyle keşif ve halledilerek aklen ve mantıkan ispat edilmiştir. Şarkın dh hükemalarının kırk sahifede anlatmaya çalıştıkları müşküller, Risale-i Nurun bir sahifesinde veciz bir şekilde ifade edilmiştir.

Bediüzzamanın 1935 senesinde idam edilmek üzere verildiği Ağırceza Mahkemesindeki müdafaatından bir iki cümle: Risale-i Nur, sönmez, söndürülemez. Risale-i Nur, söndürülmek için üflendikçe parlayan bir nurdur. Risale-i Nur, tılsım-ı kinatın muammasını keşif ve halleden bir keşşaftır.

Hem, haşr-i cisman meselesinde, hükemadan İbni Sina gibi meşhur bir dhinin, Haşir nakldir, iman ederiz; akıl bu yolda gidemez dediği bir hakikat, Risale-i Nurda, hem umumun istifade edebileceği emsalsiz bir tarzda, Kurnın feyziyle, aklen ispat edilmiştir.

Dallet-ald Avrupa feylesoflarının ve sapkın talebelerinin bazı müteşabih yt-ı kerme ve ehads-i şerifenin zhir mnlarını anlamayarak yaptıkları kasıtlı itirazlara, Risale-i Nurda aklen, mantıkan cevaplar verilerek, o yetlerin ve o hadislerin birer mucize oldukları ispat edilmiştir. Böylelikle de, bu zamanda fen ve felsefeden gelen dallet ve şüpheleri Risale-i Nur kökünden kesmiştir. Risale-i Nur bunu yaparken de müspet bir usul takip etmiştir.

Risale-i Nur, fevkalde müstesna bir edeb üstünlüğe maliktir. En meşhur eserlerle bile kabil-i kıyas olmayan ve başlı başına bir hususiyeti haiz olan üslbunda yüksek bir belgat, fesahat ve selset ve caz vardır. Hatt Bediüzzamanın eserlerini lem-i İslmın ısrarla arzu etmesiyle Arapçaya tercüme ettirmek için büyük İslm limlerine As-yı Ms mecmuası götürüldüğü vakit, okumuşlar ve demişlerdir ki: Bediüzzamanın eserlerini ancak kendisi tercüme edebilir. Risale-i Nurdaki yüksek belgati ve misilsiz olan fesahat ve czı tercümede muhafaza etmekten ve onun ilmini ihata etmekten ciziz. Bu suretle o yüksek limler, Üstadımızın faziletini ve Risale-i Nurun kemltını göstermişlerdir.

Bediüzzaman, eserlerinde, hemen bütün büyük müellif ve ediplerden farklı olarak, lfızdan ziyade mnya ehemmiyet vermiştir. Mnyı lfza feda etmemiş; lfzı mnya feda etmiştir. Üslpta okuyucunun bir nevi hevesini nazara almamış, hakikati ve mnyı esas tutmuştur. Vücuda elbiseyi yaparken vücuttan kesmemiş, elbiseden kesmiştir. Risale-i Nurdaki aklı, kalbi, ruhu ve vicdanı celb eden ve hakikate rm eden o İlh cazibedendir ki, çoluğu-çocuğu, genci-ihtiyarı, avmı-havassı o Nura koşuyorlar ve o czibedar Nurun pervanesi oluyorlar. Bu hakikatin parlak bir misali olarak, geniş bir talebe kitlesi, az zamanda din düşmanlarını titreten bir hale gelmiştir.

Risale-i Nurun her cihetten olduğu gibi edeb cihetten de kıymet ve ehemmiyetini ifade etmek, ediplerin, hususan bizlerin bin derece haddinden uzaktır. Bu husustaki karınca kararınca olan sönük, fakat samim ve hakikatli ifadelerimiz, Risale-i Nurdan gördüğümüz azm istifadeye mukabil sonsuz bir minnet ve şükranımızın ifadesinden ibarettir. Yoksa, bu mevzularda sahib-i salhiyet ve sahib-i ihtisas, ancak ve ancak Risale-i Nurun kendi müellifi olabilir.

Risale-i Nur, bu asrın ihtiyacına tam cevap veren yegne tefsir-i Kurn olduğu, enaniyetini Hakka feda eden faziletperver, İslm uleması tarafından tasdik ve fevkalde bir şekilde takdir ve tahsin edilmiş ve edilmektedir. Elli sene evvel Bediüzzaman Said Nursnin telifatındaki hususiyetler ve bir bahr-i umman gibi onun ilm dehsıdır ki, Mısır matbuatında Bediüzzaman, fatnülasırdır diye yüksek ehl-i ilme hüküm verdirmiştir.

Bediüzzaman, mukabelesiz hediye kabul etmemeyi düstur-u hayat edindiği düşmanlarınca da tasdik edilerek, İslmiyet düşmanlarının ehl-i ilme yaptığı ittihamı, bu düsturuyla fiilen tekzip ve ilmin hiçbir şeye let olmadığını yine fiiliyatı ile ispat etmiştir. Ulema-i İslmın şeref ve haysiyetini ve izzet-i İslmiye ve izzet-i diniyeyi, en zalim ve hunhar hükümdarlar karşısında bile muhafaza ve müdafaa etmiştir. Aç kaldığı zamanlarda dahi, hayatı boyunca olan istiğna kaidesini bozmamış ve İktisat ve kanaat iki büyük hazinedir; bunların bereketi bana kfidir diyerek halklardan istiğna etmiş ve etmektedir.

Bediüzzaman Said Nursnin senelerden beri hapisten hapse, zindandan zindana atılması ve menfdan menfya sürülmesi ve kendisine daima tazyikler ve şiddetli zulüm ve dehşetli işkenceler yapılması ve on yedi defa zehir verilmesi, bir günde bir aylık azaplar çektirilmesi, kendisinin ve Risale-i Nur Külliyatının hakkaniyet ve sıdkına birer canlı mühür ve birer parlak delildir. Mesel, Hindistanda sormuşlar: Bediüzzaman nasıl bir kimsedir? Cevaben denilmiş ki: Hasta, garip, fakir, mazlum, hediye ve sadakaları kabul etmeyen ve hlen de çekmekte olduğu o kadar zulümlere rağmen altmış senedir dvsından vazgeçmeyen bir ihtiyardır. Onlar da, Öyleyse o hakikat söylüyor ve küfr-ü mutlaka, dinsizlere, zındıklara boyun eğmiyor, riyakrlık etmiyor, dalkavukluk yapmıyor ve Kurn ve İslmiyete tesirli ve küll bir hizmet yapıyor ki, onlar da ona zulmetmişler demişler.

DEVAM EDECEK