SEKİZİNCİ Kısım: ISPARTA hayatı-35
Eklenme: 2/21/2025 12:00:00 AM

Evet, mesel seksen bir hatsını mahkemede ispat ettiğim bir müdde-i umumnin yanlış iddiaları ile aleyhimizdeki kararına karşı, beddua dahi etmedim. çünkü asıl mesele bu zamanın cihad-ı mnevsidir. Mnev tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dahil syişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.

Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, syişi muhafaza etmek içindir. Enm Sresi, 6:164; İsr Sresi, 17:15; Ftır Sresi, 35:18; Zümer Sresi; 39:7. düsturu ile ki Bir cni yüzünden onun kardeşi, hanedanı, çolukçocuğu mesul olamaz işte bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle syişi muhafazaya çalışmışım. Bu kuvvet dahile karşı değil, ancak hric tecavüze karşı istimal edilebilir. Mezkr yetin düsturuyla vazifemiz, dahildeki syişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Onun içindir ki, lem-i İslmda syişi ihll edici dahil muharebat ancak binde bir olmuştur. O da aradaki bir içtihad farkından ileri gelmiştir. Ve cihad-ı mneviyenin en büyük şartı da vazife-i İlhiyeye karışmamaktır ki, Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenb-ı Hakka ittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz.

Ben de Celleddin Harzemşah gibi, Benim vazifem hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenb-ı Hakkın vazifesidir deyip ihls ile hareket etmeyi Kurndan ders almışım.

Haric tecavüze karşı kuvvetle mukabele edilir. çünkü düşmanın malı, çoluk çocuğu ganimet hükmüne geçer. Dahilde ise öyle değildir. Dhildeki hareket, müsbet bir şekilde mnev tahribata karşı mnev, ihls sırrıyla hareket etmektir. Hariçteki cihad başka, dahildeki cihad başkadır. Şimdi milyonlar hakik talebeleri Cenb-ı Hak bana vermiş. Biz bütün kuvvetimizle dahilde ancak syişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dahil ve hariçteki cihad-ı mneviyedeki fark pek azmdir.

Bir mesele daha var; o da çok ehemmiyetlidir. Hükm-ü Kurna göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin icabatından olarak hct-ı zaruriye dörtten yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle ve itiyadla, hcat-ı gayr-ı zaruriye, hct-ı zaruriye hükmüne geçmiş. hirete iman ettiği halde, Zaruret var diye ve zaruret zannıyla dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı hirete tercih ediyor.

Kırk sene evvel, bir başkumandan beni bir parça dünyaya alıştırmak için bazı kumandanları, hatt hocaları benim yanıma gönderdi. Onlar dediler: Biz şimdi mecburuz. Zaruretler haramı hell eder. kaidesiyle, Avrupanın bazı usullerini medeniyetin icaplarını taklide mecburuz dediler.

Ben de dedim: çok aldanmışsınız. Zaruret su-i ihtiyardan gelse, katiyen doğru değildir; haramı hell etmez. Su-i ihtiyardan gelmezse, yani zaruret haram yoluyla olmamışsa zararı yok. Mesel Bir adam su-i ihtiyarıyla haram bir tarzda kendini sarhoş etse ve sarhoşlukla bir cinayet yapsa, hüküm aleyhine cri olur, mzur sayılmaz, ceza görür. çünkü, su-i ihtiyarıyla bu zaruret meydana gelmiştir. Fakat bir meczup çocuk cezbe halinde birisini vursa, mzurdur. Ceza görmez. çünkü ihtiyarı dahilinde değildir.

İşte, ben o kumandana ve hocalara dedim: Ekmek yemek, yaşamak gibi zarur ihtiyaçlar haricinde başka hangi zaruret var? Su-i ihtiyardan, gayr-ı meşru meyillerden ve haram muamelelerden tevellüd eden hareketler haramı hell etmeye medar olamazlar. Sinema, tiyatro, dans gibi şeylerde tiryaki olmuşsa, mutlak zaruret olmadığı ve su-i ihtiyardan geldiği için, haramı hell etmeye sebep olamaz.

Kanun-u beşer de bu noktaları nazara almış ki, ihtiyar haricinde zaruret-i katiye ile, su-i ihtiyardan neşet eden hükümleri ayırmıştır. Kanun-u İlhde ise, daha esaslı ve muhkem bir şekilde bu esaslar tefrik edilmiş.

Bununla beraber zamanın ilcaatıyla zaruretler ortalıkta zannederek bazı hocaların bidalara taraftarlığından dolayı onlara hücum etmeyiniz. Bilmeyerek Zaruret var zannıyla hareket eden o biçarelere vurmayınız. Onun için kuvvetimizi dahilde sarf etmiyoruz. Biçare, zaruret derecesine girmiş, bize muhalif olanlardan hoca da olsa onlara ilişmeyiniz. Ben tek başımla daha evvel aleyhimdeki o kadar muarızlara karşı dayandığım, zerre kadar fütur getirmediğim, o hizmet-i imaniyede muvaffak olduğum halde, şimdi milyonlar Nur talebesi olduğu halde, yine müsbet hareket etmekle onların bütün tahkiratlarına, zulümlerine tahammül ediyorum.

Biz dünyaya bakmıyoruz. Baktığımız vakit de onlara yardımcı olarak çalışıyoruz. syişi muhafazaya müsbet bir şekilde yardım ediyoruz. İşte bu gibi hakikatler itibarıyla, bize zulüm de etseler hoş görmeliyiz.

DEVAM EDECEK