TARİHÇE-İ HAYAT
Eklenme: 5/31/2024 12:00:00 AM

Bundan sonra, Şirvandaki biraderinin yanına gitti. Orada büyük kardeşiyle ilk görüşmede aralarında şöylece kısa bir muhavere cereyan etti.

Molla Abdullah: Sizden sonra ben Şerh-i Şems kitabını bitirdim, siz ne okuyorsunuz?

Bediüzzaman: Ben seksen kitap okudum.

Molla Abdullah: Ne demek?

Bediüzzaman: İkml-i nüsah ettim ve sıranıza dahil olmayan birçok kitapları da okudum.

Molla Abdullah: Öyleyse seni imtihan edeyim.

Bediüzzaman: Hazırım, ne sorarsanız sorunuz.

Molla Abdullah, biraderiniimtihan eder. Kifayet-i ilmiyesini takdir ile, sekiz ay evvel talebesi bulunan Molla Saidi kendisine üstad kabul etti ve talebelerinden gizli olarak küçük biraderinden ders almaya başladı. Ve bittabi, daha evvel okuttuğu kardeşini kendisine üstad yaptığını sezdirmiyordu. Nihayet talebeler, Molla Abdullahın Molla Said nezdinde ders okuduğunu kapıdan, anahtar deliğinden gizlice görünce taaccüp ederek sormuşlarsa da, Molla Abdullah cevaben,

Nazar değmemek için, ben ona ders veriyorum demiş ve talebelerini aldatmıştı.

Molla Abdullahın yanında bir müddet kaldıktan sonra Siirte gelir. Orada bulunan Molla Fethullah Efendinin medresesine gider. Molla Fethullah, Molla Saide,

Geçen sene Süyt okuyordunuz, bu sene Molla Cmyi mi okuyorsunuz?

Bediüzzaman: Evet Cmiyi bitirdim.

Molla Fethullah hangi kitabı sorduysa, Bitirdim cevabını alınca, tahayyürde kaldı. Bu kadar kitabı bitirdiğini, hem de az zamanda bitirdiğini aklına sığıştıramadı, taaccüp etti ve dedi:

Geçen sene deli idin, bu sene de mi delisin?

Bediüzzaman,

İnsan başkasına karşı kesr-i nefis için hakikati ketmedebilir. Fakat babadan daha muhterem olan üstadına karşı hakikat-i mahzdan başka birşey söyleyemez. Emrederseniz, söylediğim kitaplardan beni imtihan ediniz der.

Molla Fethullah hangi kitaptan sorduysa, cevabını güzelce verir.

Bunun üzerine bu muhavereyi dinleyen ve bir sene evvel Saidin hocasının hocası bulunan Molla Ali-i Suran namındaki zat, kendilerinden ders almaya başladı.

Molla Fethullah, Pekla, zekda harikasınız. Fakat hıfzınız nasıldır? Makmt-ı Harriyeden birkaç satırını iki defa okumakla hıfzedebilir misiniz? diyerek kitabı uzatır.

Molla Said alarak, bir yaprağını bir defa okumakla hıfzetti ve okudu.

Molla Fethullah, Zek ile hıfzın ifrat derecede bir kimsede tecemmuu ndirdir diyerek hayrette kaldı.

Bediüzzaman orada iken, Cemül-Cevmi kitabını, günde bir-iki saat iştigal etmek üzere bir haftada hıfzetti. Bunun üzerine Molla Fethullah şu kelmı söyleyerek kitabın üzerine yazdı:

Cemül-Cevmi kitabının tamamını bir Cumada hıfzında cem etmiştir.

Bu hal Siirtte şüy bulmuş ve Molla Fethullah, ulemaya, Bizim medreseye gayet genç bir talebe geldi. Her ne sual ettimse bil-tevakkuf cevap verdi. Bu yaşta zeksına ve ilmine ve fazlına hayran kaldım diyerek pek çok metheder.

Bunun üzerine ulema bir yerde toplanarak Bediüzzamanı davet ederler. Bediüzzaman, intihap ettikleri bütün suallerine bil-tereddüd cevap verirken, Molla Fethullahın yüzüne bakıyordu. Sanki kitaba bakıyor gibi kendilerinden okuyarak cevap veriyordu. Bunu gören ulema, Bediüzzamanın harikulde bir genç olduğuna hükmedip, faziletini takdir ve sena ettiler.

Bu hal etrafta işitilir. Ahali, kedisine veliyyullah derecesinde ihtiram eder ve o nazarla bakarlar. Bu vaziyet, ikinci derecede bulunan birtakım lim ve talebelerin rekabetlerini arttırdı. Genç, tecrübesiz talebelerden bir kısmı, ilmen mağlp edemedikleri Bediüzzamanı kavga yoluyla iskt etmek teşebbüsünde bulunmuşlarsa da, meseleden haberdar olan Siirt ahalisi, kendisini kurtarmak için gelmişler. Ahali nazarında büyük mevkii olduğu için, derhal muarızların ellerinden kurtarılmış ve bir odaya bırakılmış ise de, Bediüzzaman, mesleklerine olan fevkalde muhabbetinden, muarızları bulunan talebe ve ehl-i ilmin chillere hedef olmamasını temin için, kendisi odadan çıkıp, muarızları tarafından telef edilse bile ehl-i ilmin işine cahillerin karışmamasını müdafaa eder. Bu ihtilfı kaldırmak maksadıyla herhangi bir talebeye,

Beni öldürünüz, ilmin haysiyetini muhafaza ediniz! diyerek yüzünü çevirmişse de, hiçbir talebe kendisine hücum etmemiş ve nihayet ihtilf bertaraf edilmiştir. Siirt Mutasarrıfı, kendisini muhafaza etmek üzere yanına çağırdığı ve o talebeleri nefyedeceği haberini tebliğ etmeye gönderdiği jandarmaya karşı Bediüzzaman,

Biz talebeyiz; birbirimizle dövüşürüz, barışırız. Binaenaleyh, mesleğimiz haricinde bulunan birisinin bize karışması muvafık olmadığından, gelemeyeceğim. Ve hat da benimdir cevabında bulunarak jandarmaları reddetmiştir.

Bu esnada on beş, on altı yaşlarında bulunuyordu. Lkin kuvve-i bedeniyece pek çevik ve metindi. Saidül-Meşhur lkabıyla yd ediliyordu. Siirtte, kendisiyle mücadele etmek isteyen bütün arkadaşlarına karşı hazır bulunduğu ve aynı zamanda sorulacak bütün suallere cevap vereceğini, kimseye sual sormayacağını iln etti. Sonra tekrar Bitlise geldi. Bitlisde bir iki şeyh hanedanının, lim ve talebelerin arasında geçimsizlik olduğunu işitir. Fesadı netice veren sözlerin, bilhassa gıybetin İslmiyete yakışmadığını onlara ihtar edince, Molla Saidi Şeyh Emin Efendiye şikyet ederler. Şeyh Emin ise,

Henüz çocuk olduğundan, kabil-i hitap değildir der.

Bu söz Molla Saide tebliğ edildiği anda, zaten bu gibi sözlere fıtraten tahammülsüz olduğundan, Şeyh Emin Efendinin huzuruna çıkarak elini öper ve;

Efendim, beni imtihan ediniz. Kabil-i hitap olduğumu ispat etmek isterim der.

Şeyh Emin Efendi, mütenevvi ilimlerden ve en müşkül meselelerden on altı sual tertip ederek sorar. Molla Said, suallerin umumuna cevap verdikten sonra, Kureyş Camiine gider, ahaliye vaaz ve nasihat etmeye başlar. Bunun üzerine Bitlis ahalisinin bir kısmı Molla Saide, bir kısmı da Şeyh Emin Efendiye yardım etmek isterler. Bundan dolayı Vali, büyük bir vukuata meydan vermemek için Bediüzzamanı nefyeder. Bu defa da Şirvana gider.

Zaten infirad eden böyle zatların muarızları pek çok bulunur. Bilhassa mücadele-i ilmiyede mağlp düşenlerden bazı zhir hocalar, Molla Saidi ahali nazarında küçük düşürmek için var kuvvetleriyle çalışıyorlardı. Her hususatını tecessüs ettirirlerdi. Birgün, nasılsa kazaen sabah namazını geçirmiş. Buna vkıf olan hasımları, Molla Said namazı terk etmiştir diyerek ahali arasında işada bulundular. Molla Saidden soruldu ki:

Niçin herkes bunu böyle söylüyor?

Molla Said,

Evet, esassız birşey, lemin içinde çabuk yayılmaz. Hat bendedir. Onun için iki cezaya uğradım: birisi Allahın itbı, diğeri nsın trizi. Bunun esas sebebi ise, geceleyin det edindiğim vird-i şerifi terk ettiğimdir. İşte lemin ruhu bu hakikate temas etmişse de, tamamını kavrayamayarak ismini bilemeyip şu veçhile hatyı isimlendirmişler cevabını verir.

Şirvanda bulunduğu sırada Siirt civarından birisi gelerek,

Aman efendim, Siirte bir çocuk gelmiş, kendisi on dört, on beş yaşında, umum ulemayı ilzam etti. Şunu ilzam etmek için sizi dvete geldim der.

Molla Said de şu dvete icabet ederek Siirte gitmek için hazırlanır. Yola düşerler, iki saat gittikten sonra, o küçük hocanın evsaf ve kıyafetini sorar. O adam:

Efendim, ismini bilmiyorum; fakat ilk gelişte derviş kıyafetinde olup omuzunda bir posteki vardı. Bilhare talebe kıyafetine girdi ve umum ulemayı ilzam etti.