TARİHÇE-İ HAYAT “İlk Hayatına Kısa Bir Bakış” Devamıdır
Eklenme: 6/11/2024 12:00:00 AM

BEŞİNCİ CİNAYET: Gazeteler iki kıyas-ı fsid cihetiyle ve haysiyet kırıcı bir neşriyatla ahlk-ı İslmiyeyi sarstılar. Ve efkr-ı umumiyeyi perişan ettiler. Ben de gazetelerle onları reddeden makaleler neşrettim. Dedim ki:

Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i İslmiye ile müteeddib olmalı. Ve onların sözleri, kalb-i umum-i müşterek-i milletten btarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i hlisa tanzim etmeli. Halbuki, siz iki kıys-ı fsidle, yani taşrayı İstanbula ve İstanbulu Avrupaya kıyas ederek efkr-ı umumiyeyi bataklığa düşürdünüz. Ve şahs garazları ve fikr-i intikamı uyandırdınız. Zira, elifba okumayan çocuğa felsefe-i tabiiye dersi verilmez. Ve erkeğe tiyatrocu karı libası yakışmaz. Ve Avrupanın hissiyatı, İstanbulda tatbik olunmaz. Akvmın ihtilfı, meknların ve aktrın tehlüfü, zamanların ve asırların ihtilfı gibidir. Birisinin libası, ötekinin endamına gelmez. Demek Fransız büyük ihtilli, bize tamamen hareket düsturu olamaz. Yanlışlık, tatbik-i nazariyat ve muktez-yı hali düşünmemekten çıkar.

Ben ki ümm bir köylüyüm; böyle cerbezeli ve muğaltalı ve ağrazlı muharrirlere nasihat ettim. Demek cinayet işledim.

ALTINCI CİNAYET: Kaç defa büyük içtimalarda heyecanları hissettim. Korktum ki, avam-ı nas siyasete karışmakla asayişi ihll etsinler. Türkçeyi yeni öğrenen köylü bir talebenin lisanına yakışacak lfızlarla heyecanı teskin ettim. Ezcümle, Bayezidde talebenin içtimaında ve Ayasofya mevlidinde ve Ferah Tiyatrosundaki heyecana yetiştim. Bir derece heyecanı teskin ettim. Yoksa bir fırtına daha olacaktı.

Ben ki bedev bir adamım. Medenlerin entrikalarını bildiğim halde işlerine karıştım. Demek cinayet ettim.

YEDİNCİ CİNAYET: İşittim: İttihad-ı Muhammed (a.s.m.) namıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu ism-i mübarekin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin. Sonra işittim: Bu ism-i mübareki bazı mübarek zevt, (Süheyl Paşa ve Şeyh Sdık gibi zatlar) daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet-i Seniyyeye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyas cemiyetten kat-ı alka ettiler, siyasete karışmayacaklar. Lkin tekrar korktum, dedim: Bu isim umumun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez. Ben nasıl ki dindar müteaddit cemiyete bir cihetle mensubum. Zira maksatlarını bir gördüm. Kezlik, o ism-i mübareke intisap ettim. Lkin tarif ettiğim ve dahil olduğum ittihad-ı Muhammednin (a.s.m.) tarifi budur ki:

Şarktan garba, cenuptan şimale uzanan bir silsile-i nuran ile merbut bir dairedir. Dahil olanlar da bu zamanda üç yüz milyondan ziyadedir. Bu ittihadın cihetülvahdeti ve irtibatı, tevhid-i İlhdir. Peyman ve yemini, imandır. Müntesipleri, kl beldan dahil olan umum müminlerdir. Defter-i esmları da Levh-i Mahfuzdur. Bu ittihadın nşir-i efkrı, umum kütüb-ü İslmiyedir. Günlük gazeteleri de, il-i kelimetullahı hedef-i maksat eden umum din gazetelerdir. Kulüp ve encümenleri, cmi ve mescidlerdir ve din medreseler ve zikirhanelerdir. Merkezi de Haremeyn-i Şerifeyndir. Böyle cemiyetin reisi, Fahr-i lemdir (a.s.m.). Ve mesleği, herkes kendi nefsiyle mücahede, yani ahlk-ı Ahmediye (a.s.m.) ile tahallk ve sünnet-i Nebeviyeyi ihy ve başkalara da muhabbet veeğer zarar etmezsenasihat etmektir. Bu ittihadın nizamnmesi sünnet-i Nebeviye ve kanunnamesi evamir ve nevh-i şeriyedir. Ve kılıçları da berhin-i katıadır. Zira, medenlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Taharr-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise, vahşet ve taassuba karşı idi. Hedef ve maksatları da, il-yı kelimetullahtır. Şeriat da, yüzde doksan dokuz ahlk, ibadet, hiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete mütealliktir; onu da ulül-emirlerimiz düşünsünler.

Şimdiki maksadımız, o silsile-i nurnyi ihtizaza getirmekle, herkesi bir şevk ve hhiş-i vicdaniye ile tarik-i terakkde kbe-i kemalta sevk etmektir. Zira, il-yı kelimetullahın bu zamanda bir büyük sebebi, maddeten terakki etmektir.

İşte ben bu ittihadın efradındanım. Ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa, sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim.

Elhasıl: Sultan Selime biat etmişim. Onun ittihad-ı İslmdaki fikrini kabul ettim. Zira, o vilyat-ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona bat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamanki şarklılardır. Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddin-i Efgan, allmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit limlerden Ali Suvi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selimdir ki, demiş:

İhtilf u tefrika endişesi

Kşe-i kabrimde hatt bkarar eyler beni.

İttihadken savlet-i adyı defe çaremiz,

İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.

Yavuz Sultan Selim

Ben zahiren buna teşebbüs ettim, iki maksad-ı azm için:

Birincisi: O ismi tahdit ve tahsisten hals etmek ve umum müminlere şümulünü iln etmek. T ki tefrika düşmesin ve evham çıkmasın.

İkincisi: Bu geçen musibet-i azmeye sebebiyet veren fırkaların iftirakının, tevhid ile önüne set olmaktı. V esef ki, zaman fırsat vermedi. Sel geldi, beni de yıktı. Hem derdim: Bir yangın olsa, bir parçasını söndüreceğim. Fakat hocalık elbisem de yandı. Ve uhdesinden gelemediğim bir yalancı şöhret de maalmemnuniye ref oldu.

Ben ki di bir adamım. Böyle meclis-i mebusan ve ayan ve vükelnın en mühim vazifelerini düşündürecek bir emri uhdeme aldım. Demek cinayet ettim.

Devam edecek