YEDİNCİ Kısım: AFYON hayatı-2
Eklenme: 12/14/2024 12:00:00 AM

İşte, böyle türlü türlü işkence ve tazyikatlarla, gerek hapishane dahilinde, gerek haricinde hizmetini dahi yaptırmamaya çalışmışlardır. Dünyada hiçbir kimseye yapılmayan zulüm ve ihanet Bediüzzamana yapılmıştır. Nihayet 20 Eylül 1949 günü ceza müddetini hapishanede tamamlayarak tahliye edilmiştir. Bütün hapishanelerde hapisler resm mesai saatlerinde tahliye edilirken, Afyon hapishanesinde de saat onda det iken, Bediüzzamanı fevkalde bir tezahüratla karşılamaya hazırlanan halkın istikbaline mni olmak için, şafak vakti ile sabah namazı arasında hapishaneden tahliye etmişlerdir.

Bediüzzaman Hazretleri Afyonda bir müddet ikamet etmiştir. Bu esnada cezasını çektiği ve Temyiz Mahkemesi mahkmiyet kararını tamamen lehine bozduğu halde, üç polise, kapısı önünde geceli gündüzlü nöbet beklettirilmiştir. Hapisten çıktığına pişman etmişler ve zulüm ve tazyikat devam ettirilmiştir. İki senelik ezici ve eritici bir hapisten çıktığı halde, hastalığını sormak için gelenler dahi yanına bırakılmamıştır. Tarihçe-i hayatında görüldüğü gibi, Rusyada, Rus kumandanı ona serbestiyet verdiği halde, öz vatanında ve bu mübarek ve muazzez millet-i İslm için herşeyini feda eden Bediüzzamanın bayram ziyaretine gelenler dahi, resm memurlar tarafından ziyaretten men edilmiştir. Hatt hizmetçisiyle konuşanlar görülünce, Sen Bediüzzamanın hizmetçisiyle konuştun! diye tazyikat yapılarak hüviyetleri tespit edilmiştir. Bütün böyle kanunsuzluklar, halkı Bediüzzamana bir kat daha yaklaştırmış, eserlerini arayıp bulmak hususunda det bir kamçı tesiri husule getirmiştir. Bediüzzaman aleyhinde propaganda yapan ve yaptıranlardan ise fersahlarca uzaklaştırmıştır. Bediüzzamana olan teveccüh-ü mme kırılmaya çalışıldıkça, millet ve gençlik, hususan yüksek tahsil gençliğinin hürmet ve bağlılığı artmıştır. Bediüzzaman aleyhtarlığı yapıldıkça, bu bağlar perçinleşmiştir. Menf propagandalardan maksat, milletin Bediüzzamana olan teveccühünü kırarak, şahsını çürütüp, Risale-i Nurun neşriyatını durdurmaktır. Halbuki Risale-i Nur, müellifin şahsıyla bağlı değildir. Risale-i Nur, Kurnın malıdır. Risale-i Nur, başka eserlere benzemez. Risale-i Nur, başlı başına hüccet ve burhan hazinesidir, yani bizatih burhan ve hüccettir. Risale-i Nuru okuyan, müellifin şahsına bakmaz; doğrudan doğruya eserin içindeki hakikatlere, burhan ve delillere hasr-ı nazar eder. Bu ve daha birçok hakikatlere binaendir ki, Bediüzzamanın aleyhinde yapılan çok dehşetli resm propagandalar dahi akm kalmıştır. Ve akm kalmaya da mahkmdur.

Evet, bu millet-i İslmiye, vatan ve millete bu derece hadsiz istifade temin eden, Kurn ve iman hizmetini görülmemiş bir feragat-i nefisle ve fedakrlıklarla yapan bu büyük müellif ve mütefekkirin, bu derece mahkemelerde sürüklendiğine, milyarlar teessüfler yağdırıyor. Vatan ve milletin maslahatı namına haber veriyoruz ki, bu iş bir an evvel neticelendirilmeli ve muhakemelere son verilmelidir. Zira Bediüzzamanın yaptığı Kurn hizmet, İslm dünyası genişliğinde ve cihanşümul bir çaptadır. Bediüzzaman Said Nurs hakkında takdim ettiğimiz gayet yüksek hakikatler ve gayet li kıymetler, delilsiz değildir, içinde mübalğa yoktur. Şüphe edenler, henüz hayatta olan Bediüzzamanı yakından tanımakla ve Risale-i Nuru sebat ve devamla ve niyet-i hlisane ile okumakla farkına varacaklardır ki, biz bu tarihçe-i hayatta naklettiğimiz hakikatleri ifade ederken, söz ve ifadelerimiz çok sönük olmuştur. Hem kendilerinin, ihlsla, bizden ziyade idrak edecekleri kanaatleri, bütün beşeriyete iln etmek iştiyakına da sahip olacaklardır.

Bütün dünya mahkemeleri, gizli din düşmanlarının yaptıkları ithamlara nazaran Bediüzzamanı mahkm etmeye çalışsalar, o mahkemeler delile istinad ettikçe, Bediüzzamanı mahkm edemezler!

Bediüzzaman Said Nurs Hazretleri, İslmiyet düşmanları tarafından zehirlemelerin hastalıklarıyla daim yatak içersinde gün geçirmekte ve şöyle demektedir. Kabir kapısını bekliyorum. Fakat biz Cenab-ı Haktan bütün kudret ve kuvvetimizle dua ve niyaz ediyoruz ki, o büyük din kahramanına daha çok uzun ömürleri lütuf buyursun. Zira o gibi Kurnın fedai ve muhlis bir hdimine, o gibi yüksek bir dhye, o gibi büyük bir mütefekkire, o gibi bir hakikat kahramanına, o gibi nazirsiz bir İslm hakmine, bütün lem-i İslm ve bütün cihan muhtaçtır.

DEVAM EDECEK