Hem beklerdim ki, Vatanımızda anarşiliğe inkılp eden komünist tehlikesine karşı Nurların tesirleri ne derecededir ve bu mübarek vatan bu dehşetli seyelndan nasıl muhafaza edilecek? gibi dağ misillü meselelerin sorulmasının lüzumu varken, sinek kanadı kadar ehemmiyeti olmayan ve hiçbir medar-ı mesuliyet olmayan cüz ve şahs ve garazkrların iftiralarıyla habbe, kubbeler yapılmış meseleler için, bu ağır şerait altında hiç ömrümde çekmediğim bir perişaniyetime sebebiyet verildi. Bize üç mahkemenin sorduğu ve beraat verdiği aynı meselelerden ve di ve şahs bir iki mesele için mnsız sualler edildi.
Beşincisi: Risale-i Nurla mübareze edilmez, o mağlp olmaz. Yirmi seneden beri en muannid feylesofları susturuyor, iman hakikatlerini güneş gibi gösteriyor. Bu memlekette hükmeden, onun kuvvetinden istifade etmek gerektir.
Altıncısı: Benim ehemmiyetsiz şahsımın kusurlarıyla beni çürütmek ve ihanetlerle nazar-ı mmeden düşürmek, Risale-i Nura zarar vermez, belki bir cihette kuvvet verir. çünkü, benim bir fni dilime bedel Risale-i Nurun yüz bin nüshalarının bki dilleri susmaz, konuşur. Ve hlis talebeleri, binler kuvvetli lisanlarla o kuds ve küll vazife-i Nuriyeyi, şimdiye kadar olduğu gibi, kıyamete kadar devam ettirecekler.
Yedincisi: Sbık mahkemelerde dv ettiğim ve hüccetlerini gösterdiğimiz gibi, bizim gizli düşmanlarımız ve hükmeti iğfal ve bir kısım erknını evhamlandıran ve adliyeleri aleyhimize sevk eden resm ve gayr-ı resm muarızlarımız, ya gayet fena bir surette aldanmış veya aldatılmış veya anarşilik hesabına gayet gaddar bir ihtillcidir veya İslmiyet ve hakikat-i Kurna karşı mürtedne mücadele eden bir dessas zındıktır ki, bize hücum etmek için istibdad-ı mutlaka cumhuriyet namını vermekle, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla, sefahet-i mutlakaya medeniyet namını takmakla, cebr-i keyf-i küfrye kanun namını vermekle hem bizi perişan, hem hükmeti iğfal, hem adliyeyi bizimle mnsız meşgul eylediler. Onları Kahhr-ı Zülcellin kahrına havle edip, kendimizi onların şerrinden muhafaza için Allah bize yeter; O ne güzel vekildir kalasına iltica ederiz.
Sekizincisi: Geçen sene Ruslar, çoklukla hacıları hacca gönderip, onlarla propaganda yapıp, Ruslar başka milletlerden ziyade Kurna hürmetkr diye, lem-i İslmı din noktasında bu vatandaki dindar millet aleyhine çevirmeye çalıştığı aynı zamanda, Risale-i Nurun büyük mecmuaları hem Mekke-i Mükerremede, hem Medine-i Münevverede, hem Şam-ı Şerifte, hem Mısırda, hem Halepte limlerin takdirleri altında kısmen intişarıyla o komünist propagandasını kırdığı gibi, lem-i İslma gösterdi ki, Türk milleti ve kardeşleri eskisi gibi dinine ve Kurnına sahiptir ve sair ehl-i İslmın dindar büyük bir kardeşi ve Kurn hizmetinde kahraman kumandanıdır diye o ehemmiyetli, kuds merkezlerde o Nur mecmuaları bu hakikati gösterdiler. Acaba Nurun bu kıymettar hizmet-i milliyesi bu tarz işkencelerle mukabele görse, zemini hiddete getirmez mi?
Dokuzuncusu: Denizli müdafaatında izahı ve ispatı bulunan bir meselenin kısacık bir hülsasıdır.
Bir dehşetli kumandan deh ve zekvetiyle ordunun müsbet hasenelerini kendine alıp ve kendinin menf seyyielerini o orduya vererek, o efrad adedince haseneleri, gazilikleri bire indirdiği ve seyyiesini o ordu efradına isnad ederek onların adedince seyyieler hükmüne getirdiğinden, dehşetli bir zulüm ve hilf-ı hakikat olmasından, ben kırk sene evvel beyan ettiğim bir hadsin o şahsa vurduğu tokada binaen, sbık mahkemelerimizde bana hücum eden bir müddeiumumye dedim: Gerçi onu hadslerin ihbarıyla kırıyorum, fakat ordunun şerefini muhafaza ve büyük hatalardan vikaye ederim. Sen ise, birtek dostun için, Kurnın bayraktarı ve lem-i İslmın kahraman bir kumandanı olan ordunun şerefini kırıyorsun ve hasenelerini hiçe indiriyorsun dedim. İnşallah, o müdde insafa geldi, hatdan kurtuldu.
Onuncusu: Adliyede, adalet hakikati ve müracaat eden herkesin hukukunu bil-tefrik muhafazaya, sırf hak namına çalışmak vazifesi hükmettiğine binaendir ki, İmam-ı Ali (r.a.) hilfeti zamanında bir Yahudi ile beraber mahkemede oturup muhakeme olmuşlar. Hem bir adliye reisi, bir memuru kanunca bir hırsızın elini kestiği vakit, o memurun o zalim hırsıza hiddet ettiğini gördü, o dakikada o memuru azletti. Hem çok teessüf ederek dedi: Şimdiye kadar adalet namına böyle hissiyatını karıştıranlar pek çok zulmetmişler.
Evet, Hükm-ü kanunu icra etmekte o mahkma acımasa da hiddet edemez; etse zalim olur. Hatt, kısas cezası da olsa, hiddetle katletse, bir nevi ktil olur diye, o hkim-i dil demiş.
İşte, madem mahkemede böyle hlis ve garazsız bir hakikat hükmediyor. Üç mahkeme bizlere beraat verdiği ve bu milletin yüzdebilselerdoksanı, Nur talebelerinin zararsız olarak millete ve vatana menfaatli olduklarına pekçok emrelerle şehadet ettikleri halde, burada o msum ve teselliye ve adaletin iltifatına çok muhtaç Nur talebelerine karşı ihanetler ve gayet soğuk hiddetli muameleler yapılıyor. Biz her musibete ve ihanetlere karşı sabra ve tahammüle karar verdiğimizden, sükt edip Allaha havale ederek, Belki bunda da bir hayır vardır. dedik. Fakat evham yüzünden ve garazkrların jurnalleriyle bu bçare msumlara böyle muameleler, belların gelmesine bir vesile olacağından korktum, bunu yazmaya mecbur oldum. Zaten bu meselede bir kusur varsa benimdir. Bu bçareler, sırf imanları ve hiretleri için bana rıza-yı İlh dairesinde yardım etmişler. Pek çok takdire müstehak iken, böyle muameleler, hatt kışı dahi hiddete getirdi.
DEVAM EDECEK