Sakarya’nın Sapanca ilçesinde bir köpeğin ayaklarının kesilmesiyle gündeme gelen hayvanlara yönelik şiddet konusu geçtiğimiz haftaya damgasını vurdu. Hayvanlara yönelik şiddet ile ilgili caza oranlarının arttırtması tartışılırken, Söz Haber ekibi Diyarbakırlılardan hayvanlara kötü muamele konusuyla ilgili görüşlerini aldı.
İşte vatandaşlarımızın hayvan haklarıyla ilgili görüşleri;
“O KADAR ŞİDDETE ALIŞIYORUZ Kİ BİLİNÇALTIMIZ ŞİDDETİ MEŞRU GÖRÜYOR”
Kemal Salkım, “Bir hayvana neden işkence yapılabileceğini anlayamıyorum. İnsanların siyasi, ideolojik, kin, kan davası gibi nedenlerle birbirlerini öldürme gibi nedenleri olabiliyor, ama hayvanların böyle bir durumu yok ki. Hangi mantıkla bir hayvana zulüm edilebilir. Sonuçta o hayvanın kimseye bir zararı yok. Bunu nasıl bir akıl meşru görür. Artık o kadar şiddete alışıyoruz ki, bilinçaltımız şiddeti meşru görür hale gelmiş. Savaş ortamında yaşıyoruz, kavgayla birlikte büyüyoruz. Bu nedenler insanları vahşileştiriyor. Suç işlemekten canlılara zarar vermekten çekinmez hale getiriyor. Ebeveynlerde çocuklarını doğru bir bilinçle yetiştirmiyor, onlara sevgisiz bir ortam ve kavganın iyi bir şeymiş gibi olduğu bir bilinç empoze ediyorlar. Sevgisiz ve eğitimsiz toplumların yapmış olduğu bir davranış şeklidir. Şu da bir gerçek ki hayvanlara eziyet bölgeden bölgeye göre değişiyor. Örneğin İzmir’de hayvanlara karşı daha duyarlılar ama doğu toplumlarında aynı hassasiyet gösterilmediği gibi hayvanlara karşı şiddette normal gelir çünkü alışmışız, şiddete alıştırmışlar. Hayvanların da birer canlı olduklarını, o bilinci aşılamak gerek.”
“CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL”
Emrullah Yaşar, “Şu bir gerçek ki onlarda bizim gibi canlı. Hayvanlara karşı yapılan vahşeti kınıyorum. Devletin bu konuda ciddi anlamda bir girişimde bulunması lazım. Daha caydırıcı cezalar vermesi gerek. Bu tür olaylarda cezaları caydırıcı olarak görmüyorum. Avrupa ile kıyasladığımızda cezaların caydırıcılığı yok. Toplumsal veya kendisiyle alakalı psikolojik nedenlerden de kaynaklı olunabilir ama neden her ne olursa olsun kabul edilemez bir durum. Eğitimle, insan ve hayvan sevgisini insanlara aşılamakla iyi bilinç oluşturulmalı.”
“BU VAHŞETLERE KARŞI SUSMAMAMIZ LAZIM”
Nimet Şen, “Hayvanlara zarar vereni insan olarak tanımlamıyorum. Zulme karşı insanlar sessiz kalmamalı. Onlar dilsiz biz konuşabiliyoruz kendimizi ifade edebiliyoruz ve buna rağmen yapılan haksızlığa sessiz kalıyoruz. Biz nasıl acı çekiyorsak onlarda bizim gibi canlı ve acı çekiyorlar bunu düşünüp bilmek lazım. Dilsiz hayvanlara bu işkenceleri yapan insanların beyinleri olduğunu düşünmüyorum. Cezalar olması gereken bir şey ama cezalar caydırıcı ve yeterli değil. Geçen gün bir köpeğin bacakları kesilmişti bu insanlık dışı bir olay. Bu vahşetlere karşı susmamamız lazım.”
“HAYVANLARA KARŞI SUÇTA CEZA YETERLİLİĞİ YOK”
Nuri Atlı, “Bir insan kendisine yapılmasını istemediği bir acımasızlığı başka bir canlıya da yapmamalı. Hayvanlara da bir insanmış gibi davranmak lazım. Vicdani düşünmek lazım. Vicdana merhamete dokunmak lazım. Onlarda bizler gibi can taşıyor. Bunun altında yatan bana göre insanların egoları, cehaletleri. Önlemek için devlet destekli hayvan barınakları artırılmalı, öğrenciler okullarda eğitilmeli. Hayvanlara karşı suçta bir ceza yeterliliği yok.”
“ HAYVANLAR İÇİN HERKES KAPISINA SU BIRAKMALI”
Mahmut Özkaya, “Hayvanlar da bizim gibi can taşıyorlar. Bizim gibi her şeye ihtiyaç duyuyorlar. Bir insanın parmağı bile kanadığında nasıl acı hissediyorsa onlarda bizim gibi. Toplum olarak hayvanlara karşı duyarlı olmak lazım. Hayvanları yaratan da Allah onları da rızıkları ile beraber yaratmış. Önlem almak biz insanların elinde olan bir şeydir nasıl çoluk çocuğumuza sahip çıkıyorsak onlara da sahip çıkmalıyız. Bu konuda herkes üzerine düşen görevi yerine getirmeli. Sorunun çözümü aslında çok basit bir şeydir. Mesela yaz mevsimindeyiz herkes kapısına veya balkonuna bir kap su ve yiyecek bırakma duyarlılığını göstermeli diye düşünüyorum. Ben çocuğuma şimdiden hayvanları sevmesi gerektiğini onlara zarar vermemesi gerektiğini anlatıyorum.”
Kaynak: Diyarbakır Söz