DSİ'ye BİK tokadı

Yatırıma gönderilen 232 milyon lirayı "tenkis" ettiren DSİ Bölge Müdürü hakkındaki yayınlarımızı şikâyet konusu eden Bölge Müdürü Türkay'a, BİK'ten "tokat gibi" cevap geldi, "şikâyet yersiz" denildi.

DSİ'ye BİK tokadı

Hükümetin bölgeye yatırım yapılması için gönderdiği ödeneklerin 232 milyon TL'lik bölümünü proje üretmeden ve yatırıma dönüştürmeden gönderilmesi gazetemiz tarafından eleştirildiği için yayınlarımızda hakaret olduğu gerekçesiyle gazetemizi Basın İlan Kurumu’na (BİK) şikâyet eden DSİ 10. Bölge Müdürlüğü’nün talebine olumsuz yanıt verildi.

BİK Genel Müdür Yardımcısı Cem Elçin tarafından gönderilen resmi yazıda, gazetemizde konuyla ilgili yayınlanan haberler ile Genel Yayın Yönetmenimiz Ömer Büyüktimur’un köşe yazısında "ihanet değil de nedir?" başlığıyla dile getirdiği eleştirilerde hakaret olmadığı kaydedildi. DSİ Bölge Müdürü Özgür Türkay, BİK’e gönderdiği şikâyet yazısında gazetemizde yer alan haberlerde ve Büyüktimur’un ‘Kalemin Dili’ adlı köşesinde gerçekliğe dayanmayan ifadeler kullanıldığı iddia edilerek gazetemize ceza verilmesini talep etmişti. Gazetemizin avukatı Zeynep Şükran Canoruç tarafından hazırlanan ve BİK’e gönderilen savunmada DSİ 10. Bölge Müdürü Türkay Özgür’ün iddiaları ve talepleri hukuki çerçevede çürütüldü.

‘HABERLERDE HAKARET AMACI YOK’

Canoruç, savunmada,” Öncelikle, söz konusu başvuru ve savunma istemli yazı açıkça gerçeklere ve hukuka aykırı bulunmaktadır. Gerçekten, DSİ 10.Bölge Müdürü Turgay ÖZGÜR’ün 23 Ocak 2012 tarihli ve B.23,1.DSİ.1.10.12.01.0–824–48893 sayılı yazısında belirtilen açıklamalar tamamen gerçeklere ve hukuka aykırıdır. Başvuruya konu teşkil eden yazı ve haber, tamamen gerçeklere ve hukuka uygun olarak düzenlenmiş ve yayınlanmıştır. Gerçekten, aşağıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, haber yapılırken sorumlu yayıncılık anlayışı ile hareket edilmiş, DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan resmi açıklama gazete haberinde yer almıştır. Sonra, söz konusu yayında konu ile ilgili olarak STK ve İş dünyasından yapılan tepkilere de yer verilmiştir. Bunun gibi yapılan yayın resmi bilgi ve belgelere dayalı olarak yapılmış bulunmaktadır. Zaten, başvurucu haberin gerçek olduğunu yazısında kabul etmekte, ancak farklı gerekçeler ve bahaneler ortaya atmaktadır. Gerçekten söz konusu yazıda açıkça: “Koordineli çalıştığımız TRGM ve Karayollarındaki çalışmaların bitmemesi bazı yatırımları geciktirmiştir. Ancak bunda ne bir kasıt ne de ihmal bulunmaktadır. Bir işin yapılmayışı diğer işi geciktirmiştir. Diğer kurumlarda DSİ tarafından tamamlanması beklenen işler mücbir sebeplerle yapamamışlardır.” dedi.

‘DSİ CEVAP AÇIKLAMASINDA KENDİSİYLE ÇELİŞİYOR’

Gerek 20 Ocak 2012 tarihli gazete haberinde sayfa 9’da yer verilen DSİ açıklamasında, gerek başvuru dilekçesinin 1.sayfasında belirtilen aynı içerikli yazıda yapılan haberin doğruluğunun kanıtlandığını kaydeden Canoruç, savunmanın devamın şu ifadelere yer verdi:  

“…1-…kanal güzergâhında yer teslimi yapılamadığından dolayı yaklaşık 70 milyon TL,                   

2-…ihale sürecinin uzun sürmesi nedeniyle ve Silvan Barajına yapılan saldırıdan dolayı yaklaşık 100milyon TL,   

3-)…Karayolları tarafından baypasının yetiştirilememesinden dolayı yaklaşık 65 milyon TL olmak üzere toplam 235 milyon TL HARCANAMAMIŞTIR.” şeklinde haberin gerçekliğini kabul etmektedir.     

Bu şekilde, yine diğer açıklamalarında olduğu gibi, haberin gerçekliği ikrar ve kabul edilmekte ancak; “mücbir sebep, deki çalışmaların bitmemesi, ihmal ve kasıtın bulunmadığı, bir işin yapılmayışının diğer işi geciktirdiği” gibi açıklamalar ile söz konusu habere konu teşkil eden yanlışlıklara kılıf bulmaya çalışılmaktadır.”

HALK ADINA ELEŞTİRİ, DENETİM VE HABER VERME

“Basın yayın organlarının işi halkı bilgilendirmek, enformasyon, halk adına eleştiri, denetim ve haber vermektir. Bu yüzden gerek uluslar arası sözleşmeler ve mahkeme kararları gerekse ulusal mevzuat düşünce ve ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası niteliğindeki basın özgürlüğünü güvence altına almış bulunmaktadır.” diyen Canoruç, DSİ Bölge Müdürü Özgür Türkay’ın tekzip ve cevap hakkını kullanmadan BİK’e şikâyette bulunmasını da ‘şark kurnazlığı’ olarak değerlendirdi. Canoruç, savunmanın bu bölümünde şu ifadeleri kullandı :

”Asıl başvurucu, yapmış olduğu yazılı başvuruda temsil etmiş olduğu devlet kurumunu rencide edici üslup ve gerçekdışı açıklamalarda bulunmaktadır. Zaten, başvurucunun adeta “şark kurnazlığı” yaparcasına, basın yayın mevzuatından kaynaklanan “tekzip ve cevap hakkı” nı kullanmadan, bir devlet kuruluşuna başvurmasının başka bir izah tarzı olmasa gerektir. Cevap ve düzeltme başvurusundan bir sonuç alamayacağını bilen söz konusu kamu personeli, aklınca yine bir devlet kurumu niteliğindeki Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğüne başvurusunun dikkate alınacağını düşünmektedir. Bunun ise, boşuna bir heves olduğundan kuşku duymamak gerektir. Ortada gerçek anlamda bir “DOĞRU HABERCİLİK” bulunmaktadır. Basın ahlak ilkelerine aykırı bir durum da bulunmamaktadır. Aklınca kamu görevlisi olmayı her şeyi söylemeye kendini yetkili gören bu zihniyetin kabul edilebilmesi mümkün değildir. İnsan haklarından, basın özgürlüğünden bahseden şahsa bir bakın, basını tehdit ve baskı unsuru olarak kullandığımızı iddia eden kamu görevlisinin bu iddiası gerçeklere ve hukuka aykırı olduğu gibi, suç teşkil etmektedir.”

‘ÖZGÜR’ÜN TALEBİ İYİ NİYETLİ DEĞİLDİR’

DSİ Müdürü Özgür’ün yaptığı başvurunun iyi niyetten uzak olduğunu anlatan Canoruç,”Yargı mercilerine basın hukukundan yapacağı başvurulardan bir sonuç alamayacağını bildiği için, bir basın yayın kuruluşunun en önemli gelir kaynağı niteliğindeki “RESMİ İLAN”ların kesilmesi için girişimde bulunmaktadır. Bu kamu görevlisinin söz gazetesine olan “HUSUMETİ” bundan açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Amaç “ÜZÜM YEMEK DEĞİL, BAĞCIYI DÖVMEK”tir. Amaç haberin gerçekliğini ispatlamak olsaydı, resmi ilanın kesilmesi için girişimlerde bulunmaktan daha önce basın hukukundan kaynaklanan “tekzip ve cevap” için yasal yollara başvurulması gerekirdi. Başvurucu kamu görevlisinin bu açıdan KÖTÜNİYETLİ olduğu açıktır. Ancak, başvurucu şikâyetçinin üzüm yeme niyeti olmadığı gibi, bağcıya da hiçbir şekilde dokunamayacağı açıktır.

Söz konusu savunma istemli yazıda;

18 Kasım 1994 tarihli Basın Ahlak Esasları hakkında 129 sayılı Genel Kurul Kararının 1.maddesine atıfta bulunulmuşsa da, söz konusu ilkeye aykırı bir yayın ve habercilik yapılmamıştır. Öncelikle sorulması gereken husus şudur: Yapılan yayında kişisel ve aykırı amaç ve çıkarlara alet edilen, kamu yararına aykırı olarak kullanılan hususlar nelerdir? Aksine, vatandaşın vergileri ile gerçekleştirilen kamu hizmetine yönelik olarak tahsis edilen devletin mali kaynaklarının neden hizmete dönüştürülmediği Diyarbakır’a hizmete dönüştürülmediği sorulmaktadır. Ayrıca, bu konuda sivil toplum kuruşlarının tepkileri ve başvurucu kurumun resmi açıklamalarına da yer verilmiştir. Bu durumda kamu yararına yayın yapıldığı açık olan bir durumda aksine iddialar ile savunma istenmesi açıkça gerçeklere ve hukuka aykırıdır.

Yine, “...haberlerde ve olayların yorumunda gerçeklerden saptırma, çarpıtma veya kısaltma yoluyla amaçlı olarak ayrılınamaz. Doğruluğu kuşku uyandırabilen ve araştırılması gazetecilik imkânları içinde bulunan haberler, araştırılıp doğruluğu emin olunmadan yayınlanamaz…”hükmüne aykırılık ta teşkil etmemektedir. Gerçekten yukarıda belirtildiği üzere, başvurucu haberin doğruluğunu kabul etmekte ancak, değişik bahaneler ileri sürmektedir. Bu husus yayın kuruluşumuzu ilgilendiren bir durum değildir. Ortada haberde ve/veya yorumunda gerçeklikten uzaklaşılan bir durum yoktur.      

Yargı mercileri tarafından bir sonuç alamayacağına kesin gözüyle baktığı yayınlar ile ilgili olarak, belki basın ilan kurumunu yanıltarak-ki bu şekilde yanıltmış olduğu açık bir şekilde görülmektedir-sonuç alamayacağı açıktır. İşbu başvuruya dayalı olarak savunma istenmesi de bunu doğrular niteliktedir. Burada belirttiğimiz gibi, şikâyete konu olan gazetede yapılan yayın, tamamen habercilik çerçevesi içerisinde gerçekleştirilmiştir. Yine, şikâyete konu olan yayınlar hukuka uygu niteliktedir. Ayrıca, Yargıtay tarafından istikrarlı olarak kabul edilen ilkelerle de uyum içerisindedir.” İfadelerine yer verdi.

‘YAPILAN HABER KAMUOYU YARARINADIR’

Basın özgürlüğü ile ilgili verilen yargı kararlarını da emsal gösteren Canoruç, BİK’ten şikâyetin olumsuz sonuçlandırılmasını istedi. Canoruç, ”Yapılan haberler gerçeklere/görünürdeki gerçekliğe uygundur. Günceldir, şikâyetçinin içinde bulunduğu statü ve yatırıma ve hizmete dönüşmeyerek vatandaşın ve toplumun mağduriyetine yol açan durum hakkında yapılan yayınlardan ötürü kamu yararı(toplumsal ilgi) bulunmaktadır. Bu nedenlerle şikâyet dilekçesinin reddi gerekirken başvurunun kabul edilerek, müvekkil şirket yayın kuruluşumuzdan savunma isteminde bulunulmuş olması açıkça gerçeklere ve hukuka aykırıdır. Yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü; gerçeklere ve hukuka aykırı açıklamalar ile yapılan başvurunun reddine karar verilmesini ve tarafımıza bilgi verilmesini vekâleten arz ederiz “ denildi.

BİK KARARI :’ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE UYGUN’

Basın İlan Kurumu tarafından yapılan değerlendirmede DSİ’nin yaptığı şikâyet net ifadelerle red edildi. BİK’in kararında,”Diyarbakır Söz Gazetesi’nin 20 Ocak 2012 tarihli nüshasında ‘İhanetlik değil de Nedir ‘başlıklı haber ve ‘Kalemin Dil’i köşesinde Ömer Büyüktimur tarafından kaleme alınan ‘ihanetlik değil de nedir?’ başlıklı köşe yazısının DSİ 10.Bölge Müdürlüğü ve bu müdürlüğün bürokratları hakkında haber niteliğinde eleştiriler yaptığı ancak bu eleştirilerin basın ve ifade özgürlüğünün sınırları içinde kalarak Basın Ahlak Esaslarını ihlal etmediği görülmüştür. Sonuç itibariyle bu haberler ve söz konusu köşe yazısı, Basın Ahlak Esasları hakkında 129 sayılı Genel Kurul Kararının 1’inci maddesini ihlal etmediğinden, anılan gazete hakkında 195 sayılı kanunun 59’üncü maddesinin (a) bendine göre müeyyide uygulanmasına mahal olmadığını karar verilmiştir.” İfadeleri kullanıldı.

Kaynak: Diyarbakır Söz