Teknolojinin hızlı gelişimi, revaçta olan birçok mesleğin bitmesine sebep oluyor. El emeği, bilek gücü ile icra edilen, zarafet, ince işçilik, dikkat ve titizlik isteyen demircilik gibi bir zamanların gözde meslekleri, değişen ekonomik şartların bir sonucu olarak adeta tarihe karışıyor.
Diyarbakır'da kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden olan demircilik sanatını icra eden ustalar, ateşin yumuşattığı demiri çekiçle işleyerek ürün haline getirilmesi olan sıcak demir dövme zanaatını teknolojiye inat sürdürüyor.
Sur ilçesinde bulunan Tarihi Demirciler Çarşısındaki demirciler, küçük atölyelerinde sıcak hava ve ateşin karşısında el emeği, bilek gücü ile başta keser, bıçak, balta, nacak, makas, bel, kazma, orak, çapa, çengel ve kürek gibi el aletleri imal ediyor.
37 yıldır demircilik mesleğini icra eden Mehmet Yıldız, zor şartlara rağmen işlerini yaptıklarını belirtti.
Demircilik mesleğinin zor günler geçirdiğini ifade eden Yıldız, eski günleri aradıklarını söyledi.
Demircilik mesleğini çocukken öğrendiğini dile getiren Yıldız, “37 yıldır bu işi yapıyorum. Önceleri iş çok iyiydi fakat şimdi yüzde 90 düşmüş. Evvelde Ermenilerin yanında çalışıyordum. Sabah gidiyorduk öğleye kadar su taşıyorduk. Yemek yedikten sonra tekrar akşama kadar su taşıyorduk. Şimdi ise mesleğin durumu kritiktir. İş yok, yine de şükür ediyoruz. Yalnız köylüler eskisi gibi gelmiyor. Bakkallarda da bizim ürettiğimiz malzemeler satılıyor, adamlar gidip oradan alıyor. Buraya gelmeye gerek duymuyorlar. Olaylardan sonra kimse buraya gelmiyor.” dedi.
“Sıcak havalar nedeniyle iş zor oluyor ama ekmek parası”
Gelişen teknoloji nedeniyle iş yapamaz halde olduklarını ifade eden Yıldız, sözlerine şöyle devam etti:
“Burada balta, kazma, sikke vb. şeyleri yapıyoruz. Ne çeşit istersen biz de var. Bu meslek zordur, biz bırakmaya çalışıyoruz ama o bizi bırakmıyor. Biz istiyoruz ki bırakalım ama başka iş yapamıyoruz. Elimizden başka iş de gelmiyor. Satışlar da çok durgun. Demire sıcak verdiğimiz zaman istediğimiz şekli verebiliyoruz. Mesela müşteri hangi şekilde istese o şekli demire verebiliyoruz. Demir, sıcak olduktan sonra pamuk gibi oluyor. Sıcak havalar nedeniyle iş zor oluyor ama ekmek parası. Çalıştığım zaman bana soğuk oluyor ama kafamı 100 defa suyun altına koyuyorum.”
“Köylü buraya geldiği zaman iş yapıyoruz”
Köylülere hitap ettiklerini söyleyen Yıldız, “Bizden alışveriş yapanlar köylülerdir. Bizim malzemeleri hep köylüler alıyor. Kimse demesin ‘Biz köylüye bağlı değiliz’ valla hepsi köylüye bağlı. Köylü iş yaptığı zaman, köylü buraya geldiği zaman iş yapıyoruz. Biz iş yaptığımız zaman Batı da iş yapıyor. Burada iş olmadığı zamanda Batıda da iş olmuyor. Her şey buraya bağlı. Biz demirleri hurdacıdan alıyoruz. Demir kilosunu 1.40, 1.50, 1.90 TL’ye kadar alıyoruz. Sıfır demiri de kilosunu 2 TL’den alıyoruz.” şeklinde konuştu.
“Fabrika çapayı çıkartıyor 2,5 TL’ye, burada biz 5-10 TL’ye çıkardığımız zaman müşteri pahalı buluyor”
Fabrikadan çıkan bir ürün ile kendi ürettiği bir ürünün aynı olmadığını dile getiren Yıldız, “İş olmadığı zaman zorluklarımız oluyor. Eskiden işlerimiz çok iyiydi. Eskiden Ermeni bir usta urak yaptığı zaman 15-20 dakika demiri dövüyordu, bakır kazanı döver gibi. Şimdi çıkarılan demir spiral ile vuruluyor. Makineler çıktıktan sonra her şey hazır çıkıyor. Fabrika çapayı çıkartıyor 2,5 TL’ye, burada biz 5-10 TL’ye çıkardığımız zaman müşteri pahalı buluyor. Ayrıca bu işte çırak yok, kimsenin çırak olarak gelip çalışması mümkün değil. Kimse buraya çalışmaya gelmez. Bu nedenle torunumla oğlum yanımda çalışıyor. Ne demişler: ‘Çalışan demir pas tutmaz.’ Çalıştığın zaman vücut ne kadar hareket ettiği zaman o kadar gençleşiyor. Bir de dünya malına takmayacaksın, dünya malını düşündüğün zaman mutlaka yaşlanırsın.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Diyarbakır Söz