"Doğu Guta'da gökyüzü bile ablukadaydı"

Suriye'deki Beşşar Esed rejiminin kuşatmasındaki Doğu Guta'dan tahliye edilmek zorunda kalan siviller, gün ışığı ve bir dilim ekmeğe hasret oldukları, bebeklerini toprağa verdikleri günleri anlattı.

Rejim ve destekçilerinin, başkent Şam'da 5 sene ablukada tuttuktan sonra Rusya ile varılan anlaşma gereği bölgeden çıkmasına izin verdiği sivillerden bir kısmı, Fırat Kalkanı Harekatı'nda kurtarılan Bab ilçesine sığındı.

Buradaki geçici barınma merkezlerinde AA muhabirine konuşan sivillerden Ebu Mahmut isimli bir kuşatma mağduru, Doğu Guta'da hayatın küçük, büyük herkes için çok zor olduğunu vurguladı.

Arpadan ekmek yaptırmak için de bütçe ayrılması gerektiğini belirten Ebu Mahmut, "Parası olan ekiyordu. Değirmene götürüp un haline getiriyordu. Ekmek yapıyordu. Arpa alabileceğimiz tek bir tüccar vardı. Tüm Guta'ya o hakimdi. Bölgeye getirip sattığı her bir kilodan komisyon alırdı. Esed rejimiyle bir nevi ortak çalışıyordu. 'Koyunlara vereceğiz.' diye alır, kendimiz yerdik." diye konuştu.

Domates ekip yazın meyvesini, kışın konservesini yiyerek aylar geçirdiklerini anlatan Ebu Mahmut, "Ablukada olduğumuz sürece patates görmedik. Patates yemeğini özlemiştik. Bal kabaklarını pişirir, çocuklara patates diye verirdik." dedi.

- "12 kişi bir olduk, bir kilogram muz aldık. Yeğenlerimizden biri kabuklarıyla yedi"

Ebu Mahmut, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Meyve nedir görmedik ki. Meşhur tüccarımız bir keresinde bölgeye meyve soktu. 12 kişi bir olduk, bir kilogram muz aldık. Yeğenlerimizden biri kabuklarıyla yedi. Nasıl yeneceğini bilmiyordu. Çocuklar araç yakıtı elde edebilmemiz için sokaklardaki plastikleri toplardı, mazot yapanlara satardı. Günde bir öğün yemek yiyorduk. Baba ve anne olarak biz sabrediyorduk, yemiyorduk. Çocuklarımıza yediriyorduk."

Bölgede uzun süre önce ilaçların tükendiğini, bulunan ilaçların da tarihlerinin geçmiş olduğunu söyleyen Ebu Mahmut, "Bir ekip vardı. Terk edilmiş binalardaki ilaçları topluyordu. İhtiyacı olanlara dağıtıyordu. Çocuklarımdan birinin karın ağrısı vardı. Sormadığım, gitmediğim yer kalmadı. Sonra kendim baharatlardan karışım yaptım, ilaç diye verdim." şeklinde konuştu.

Ebu Mahmut, son 3 aylarının sığınaklarda geçtiğini belirterek "Çocuklarımız güneş ışığını aylarca göremediler. Çocuklar dışarı çıkıp oyun oynamak istiyorlardı. Sürekli kızıyorduk çocuklara. Çocuklar bir bizim kızmalarımızdan bir de rejimin bombalarından çok çekti." ifadelerini kullandı.

- "Gökyüzü bile ablukadaydı"

7 Nisan'da kimyasal silahla vurulan Duma ilçesinden Mahmut Şahap, "Doğu Guta'da en değerli şey ekmekti. Arpa alabilmek için 2-3 gün sırada beklerdik. 3 veya 5 kilogram alır, 3 günlük ekmek yaptırırdık. Ekmek olmayınca ıspanak yerdik. Sebze ekmeye çalışırdık. Ekilecek arazi çok azdı. Her yer bina enkazıydı."

Şahap, şöyle devam etti:

"Doğu Guta'da gökyüzü bile ablukadaydı. Sığınaklarda yaşıyorduk. Kimyasal silah saldırılarında gözümüzün önünde ölenler oldu. İnsan hakları örgütleri rejime baskı yapıp giremez miydi? Tahliye edilirken otobüslerden gördük, hiçbir şeyi saklamıyorlardı. Kimyasal füzeleri sergiliyorlardı. Araştırmaya gelenler bizden delil istiyorlardı. Onlara 'Gidin ölülerimize bakın. Bahçeli evlerin bahçelerinin tamamına ölüleri serdiler.' dedim. Tahliye edilmeden 1 gün önce 4 yaşındaki kızımı toprağa verdim. Terörist miydi bu çocuk? Saldırılarda 7 çocuğum öldü. Cephe hattını vurmuyordu ki sivilleri vuruyordu. Bizim hayatımız böyleydi. Ne kadar konuşsam o kadar canınız acıyacak."

Mahmut Şahap, "En zengin kişi bile kahvaltılık alamazdı. Yoğurt, zeytinyağı, şeker, çay, hiçbirini alamazdık. Evimiz yıkıldı. Her şeyimizi kaybettik. Hayattan beklentim kalmadı." dedi.

- 5 yıl elektriksiz yaşadılar

Dumalı Ebu Yasin de ramazan aylarında iftar ve sahuru birer gün arayla yaptıklarını belirterek "Çocuklar sabah kalktıklarında aç olduklarını söylerlerdi. Çocukları bir şeyler toplamaya gönderirdik ama geri gelecekler mi bilmezdik. Bir füze atıldığında en az 5-10 kişi ölüyordu. Kimyasal silah saldırısında aile reisleri evlerine bir şeyler götürmek için dışarı çıkıp döndüklerinde sığınaklardaki ailelerinin öldüğünü gördüler." ifadesini kullandı.

Ebu Yasin, 2 Şubat 2013'te elektriklerinin kesildiğini, 14 Nisan 2018'de tahliye edilene kadar elektriksiz yaşadıklarını sözlerine ekledi.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler