Yemen’de beşinci yılına yaklaşan iç savaş tüm şiddetiyle devam ediyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) arabuluculuğuyla İsveç’in başkenti Stockholm’de yapılan barış görüşmeleri şimdiye dek başarılı olamadı. Tarafların anlaşmaya yanaştığı Hudeyde’de esirlerin takası ve insani koridorların açılması gibi konuların hiç biri sahada gerçekleşmiyor. Husiler her ne kadar Hudeyde limanından çekildiklerini açıkladılarsa da, bu yönde bir gelişme olmadığı ve uzlaşılan diğer maddelerin de uygulanmaktan uzak olduğu anlaşılıyor. Bu sebepten ötürü Hadi hükümetinin BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in oynadığı role ilişkin itirazları, Yemen’deki çıkmazın ne kadar derin bir karışıklığa yol açtığını izah ediyor.
Taraflarının uzlaşmazlıklarının sebep olduğu insani durum ise her geçen gün daha da kötüye gidiyor. BM Dünya Gıda Programı’nın Yemen’deki faaliyetlerinin kısmen durdurulduğu ve bu kısıtlamanın Husilerin kontrolü altında bulunan başkent Sana’da 850 bin kişiyi etkileyeceği açıklandı. BM bu kararı, yardımların ABD, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’ın baskılarıyla Husilere gittiği gerekçesiyle aldığını ifade ediyor. BM’nin yaptığı diğer bir açıklama, Yemen için ihtiyaç duyulan 4,2 milyar dolarlık insani yardımın sadece 1,5 milyar dolarının toplanabilmiş olduğu. Böylece, bir yandan Husilerin ısrarının, diğer yandan ise BAE ve Suudi Arabistan’ın baskılarının yol açtığı gıda, temiz içme suyu, ilaç ve tıbbi malzeme eksikleri, kolera gibi çeşitli hastalıklara yol açıyor.
Hadi hükümetinin, BAE’nin ülkenin güney ve güneydoğusuyla ilgili planlarıyla er geç yüzleşmesi gerekiyordu. Mevcut çatışmaların Yemen’in egemenliğini korumaya yönelik bir hamle olduğunu ifade etmek mümkün.
Yemen’de tüm bu olumsuz durum devam ederken ekonomik veriler de olumsuz bir şekilde etkilenmeye devam ediyor. Hükümet Merkez Bankası’ndan dolar çekmeye devam ederken, Yemen riyali de ABD doları karşısında değer kaybetmeye devam ediyor. Bununla paralel bir şekilde, ekonominin makro göstergeleri de iyice kötüleşiyor. Yemen’de ekonomiyle ilgili endişe verici diğer bir mesele ise yabancı yatırımcıların gözaltına alınması. Son dönemde yerel basında sıkça, Aden ve Ebyen kentlerinde yatırım fırsatlarını incelemeye gelen Çinli ve Malezyalı yatırımcıların BAE destekli milisler tarafından gözaltına alındığı ifade ediliyor.
İsveç’in başkenti Stockholm’de yapılan barış görüşmelerinde tarafların verdikleri sözlere rağmen, sahadaki durum şimdiye kadar gerginleşmeye devam etti. Sahada taraflar arasında yeni bir şiddet dalgası başlamış durumda. Husilerin Suudi Arabistan havalimanlarını hedef alan sınır ötesi balistik füzeli bombalamaları ve açık denizdeki petrol tankerlerine karşı saldırıları bunu gösteriyor. Husi sözcülerinden Muhammed Abdüsselam sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Sana ablukası kaldırılana kadar Suudi Arabistan ve BAE havalimanlarının hedef alınacağı tehdidinde bulundu.
Doğu bölgelerinde artan çatışmalar
Devam eden krizin insani faciayı daha da derinleştirdiği ülkede, savaşan tarafların yeni silahlı çatışma alanları açtıklarının da altı çizilmeli. Ülkenin kuzey ve güney bölgelerinde Husiler ile güneyli ayrılıkçılar tarafından hakimiyet sağlanırken, son dönemde doğu bölgesinde yaşanan bazı olaylar, yeni bir çatışma dalgasının habercisi. Şiddet dalgasının, Yemen’deki dış askeri müdahalelere karşı çıkan ve bu konuda hassasiyeti olan Umman’ı da etkileme potansiyeli her geçen gün artıyor. Öte yandan Yemen el-Kaide’si ile Yemen’deki DEAŞ varlığı arasında da son aylarda karşılıklı suikast ve öldürme vakaları artmış durumda. El-Kaide ve DEAŞ’ın paylaşamadığı nüfuz alanını yine doğu bölgeleri oluşturuyor. Bu durum da özellikle Umman’ı ve yerel aşiretleri olumsuz etkiliyor. Yemen’deki çatışmanın şiddetini arttıran son halka ise Hadi hükümetine bağlı devlet ordusu ile BAE arasında Şebve, Mehra ve Sokotro adasında yaşanan çatışmalar.
Mehra Yemen’in doğusunda çatışma sarmalına sürüklenen bir şehir. Mehra bölgesi çatışmalardan uzak duran huzurlu ve sakin bir bölge olarak ön plana çıkmıştı. Ancak yabancı askeri müdahalenin başlaması, yerel halkı mağdur ederek bu bölgeyi de bir çatışma alanı haline getirdi. BAE’nin desteklediği milis güçlerinin son dönemde bölgeye nüfuz etmeye çalıştıkları sır değil. BAE’li milisler yaptıkları çağrıda Mehralıların güneyli veya diğer muhalif gruplarla işbirliğini kesmelerini istedi. 2017 yılından itibaren var olan Suudi askeri varlığı ve son dönemde Umman’ın 10’dan fazla kabileye açık bir şekilde destek vermesi, Suudi Arabistan-BAE-Umman ve yerel milisler arasında bir vekalet çatışması yaşanma riskini arttırıyor.
Sokotro adasında yaşananlar, BAE’nin Yemen’de tam bir işgalci mantığıyla hareket ettiğini gösteriyor. Devleti felç eden bu durumdan rahatsız olan Hadi hükümeti BAE’ye karşı çıkınca, devlet ordusuyla BAE destekli milisler arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.
Uluslararası kamuoyunun ilgi odağını Hudeyde limanındaki gelişmeler ve Yemen’in batısı oluşturuyor. Fakat Körfez’de artan gerginliklerin, Yemen’in doğusunda Umman sınırına yakın bölgeleri de etkileyebileceğini dikkate almakta yarar var. Buradaki çatışmanın temelinde, bazı kabilelerin Suudi Arabistan’ın askeri müdahalesini ve ekonomik ve alt yapı yatırımlarını memnuniyetle karşılaması, bazılarının ise bunu işgal olarak görmesi yatıyor. Umman’ın desteklediği bazı kabileler Suudi Arabistan’ın yatırımlarına ve askeri müdahalesine karşı çıkarken, Suudi Arabistan’ın bölgeyle ilgili gelecek tasavvurunun ne olduğu ve askerlerini ne zaman çekeceği de bir muammayı teşkil ediyor.
Hükümet ile BAE destekli milisler arasında çatışmalar
Yemen’de BAE’nin desteklediği silahlı milis güçlerle Hadi hükümete bağlı devlet ordusu arasındaki anlaşmazlıklar ve hakimiyet mücadelesi biliniyordu. Bu çatışma hem Aden kentinin hem de Yemen’in stratejik noktalarının kontrolüyle ilgiliydi. Ancak Sokotro adasında yaşananlar, BAE’nin Yemen’de tam bir işgalci mantığıyla hareket ettiğini gösteriyor. Yemen devletini felç eden bu durumdan rahatsız olan Hadi hükümeti BAE’ye karşı çıkınca, devlet ordusuyla BAE destekli milisler arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.
BAE güney merkezli ayrılıkçılar ve çeşitli yerel milis güçlerinden oluşan bir grupla, hükümetin kontrolündeki doğu vilayetlerini ele geçirmeye çalışıyor. Yolları kesen, insani yardımların girmesini engelleyen bu milisler, Hadi yanlısı güçlerle girdiği şiddetli çatışmalardan sonra yolları kapattı. Hadi’ye bağlı 1. Ordu Komutanlığı BAE’yi “istenmeyen kuzey gücü” ilan ederek bu işgal ve yıkım politikasına karşı koyacaklarını ilan etti.
Stockholm’de yapılan barış görüşmeleri şimdiye dek başarılı olamadı. Tarafların anlaşmaya yanaştığı Hudeyde’de esirlerin takası ve insani koridorların açılması gibi konuların hiç biri sahada gerçekleşmiyor.
Sürgündeki Hadi hükümetinin, BAE’nin ülkenin güney ve güneydoğusuyla ilgili planlarıyla er geç yüzleşmesi gerekiyordu. Mevcut çatışmaların Yemen’in egemenliğini korumaya yönelik bir hamle olduğunu ifade etmek mümkün. Sokotro adası BAE ile Hadi hükümeti arasındaki çatışmanın en somut örneğini teşkil ediyor. Daha önce BAE Sokotra adasını ele geçirmeye ve hatta kendi emirliği olarak ilan etmeye hazırlanıyordu. Mevcut durum itibarıyla adada hükümetle milis güçleri arasındaki tansiyonun yükseldiği ve gergin ortamın devam ettiği ifade ediliyor.
BAE Sokotra’ya kendi topraklarında eğittiği, ayrılık yanlısı, “Güvenlik Kemeri” adını verdiği silahlı bir güç yerleştirdi. Fakat hükümete karşı başlattığı ilk taarruzda bu milisler başarısız oldu ve geri çekilmek zorunda kaldı. Bununla birlikte, adada yerleşen bu milisler BAE’den aldıkları zırhlı araçlar, ağır silahlar ve kamyonet gibi askeri teçhizatla yeni bir askeri taarruza hazırlanıyor. BAE destekli ağır silahlı milislerin, adada hükümet güçleriyle yüzleşmek istediği haberleri geliyor.
BAE destekli “Güvenlik Kemeri” milislerinin bir parçası olan Aden’deki askeri kampta tutuklulara ölümcül işkenceler uygulandığı, liberal ve Müslüman aydınların da aralarında bulunduğu birçok kişiye suikast düzenlendiği ifade ediliyor.
Şiddet dalgasının, Yemen’deki dış askeri müdahalelere karşı çıkan ve bu konuda hassasiyeti olan Umman’ı da etkileme potansiyeli her geçen gün artıyor.
Diplomatik arayışların iyice azaldığı şu günlerde, dört yılı aşan iç savaşı ve sekiz yılı geçen toplumsal kaosu dünya görmüyor, duymuyor. Uluslararası kuruluşlar Yemen faciasını görmemekte hâlâ ısrarlı. Yalnız kurumlar değil, Yemen’in komşuları ve küresel güçler de, (Suriye’den sonra) 21. yüzyılın en önemli insanlık faciasının yaşandığı Yemen’i görmezden geliyor. İnsani yardım göndermeye çalışan ve Yemen’i gündemde tutmaya çalışan bir avuç sivil toplum kuruluşunun gayretlerini hariç tutacak olursak, Yemen trajedisi gitgide unutulma yolunda.
ABD’nin İran’a yönelik askeri bir operasyon gerçekleştirme ihtimalinin tartışılıyor olması, Yemen’deki krizin muhtemelen iyice gündemden düşmesine yol açacaktır. Mevcut koşullarda açlıktan ölmemeye çalışan Yemenlilerin, BM gibi kurumların yaptığı insani yardımlardan da mahrum kalabileceğini şimdiden görmek gerekir.
Diplomatik arayışların iyice azaldığı şu günlerde, dört yılı aşan iç savaşı ve sekiz yılı geçen toplumsal kaosu dünya görmüyor, duymuyor. Uluslararası kuruluşlar Yemen faciasını görmemekte hâlâ ısrarlı.
Yemen’deki savaşın artık sona ermesi gerekiyor. Fakat ülkede oluşan güvenlik boşluğu, ekonomik çöküş, insani kriz ve yabancı askeri müdahale veya arkası belirsiz barış masallarından dolayı çözüm uzak görünüyor. Yemen halkı büyük acılar çekiyor. Bu acıya son verebilecek en önemli müdahale ise ulusal bir diyalog zemininin oluşturulması. Yemen halkının ve ülke dışındaki diasporanın inisiyatif kullanarak kendi halkının acılarına son vermesi gerekiyor. Bölgede yükselen İran karşıtı duyguların veya vekalet savaşlarının, Yemen’in geleceğini tamamen karartmasına veya barış şansını yok etmesine izin verilmemeli.
Kaynak: Diyarbakır Söz