Kovid-19 pandemisi nedeniyle uzunca bir süredir ara verilen yüz yüze eğitime, mart ayı başıyla birlikte kısıtlı da olsa geri dönülmüştü. Son olarak da Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, bu yıl ara tatil olmayacağı ve okulların 2 Temmuz’a kadar açık kalacağına dair açıklamaları, konuya yeni bir boyut getirdi. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Cengiz Akçay, pandemi döneminde alınması gereken temel aksiyonun, rehavete kapılmadan okulların açık tutulmasının, asıl hedefin ise eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması olduğunu söyledi.
“HAKİM GÖRÜŞ OKULLARIN AÇIK OLMASI YÖNÜNDE”
OECD, UNESCO, UNICEF ve Birleşmiş Milletler gibi kuruluşların görüşlerinin okulların açık tutulması yönünde olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Akçay, “Bundan da anlaşıldığı gibi dünya çapında okulların kapatılması ve bu yüzden milyonlarca öğrencinin eğitim olanağından yoksun kalması önemli bir sorundur. Bu nedenle, öncelikle hakim görüş okulların açık kalması yönünde oluşturulmalı ve tüm önlemler bu görüş dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu nedenle tüm enerjimizi ve motivasyonumuzu okulların açılmasına yöneltip gerekli önlemleri büyük bir duyarlılıkla ve ivedilikle alarak almalıyız. Kısaca, okulları kapatmak yerine nasıl açmalıyız sorusunu cevaplamalıyız” dedi.
‘REHAVET’ UYARISI
Özellikle Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı düşük ve orta riskli bölgeler için ‘rehavet’ uyarısı yapan Prof. Dr. Akçay, “Düşük riskli bölgelerdeki insanları açılma rehaveti içine itmemek için özel olarak özen göstermeliyiz. Daha açılımın sözü geçerken bile insanlar ve toplumun çeşitli kesimleri açılımın rahatlığına girebiliyorlar. Bu nedenle rehavete asla izin verilmemelidir. Risk arttıktan sonra özel kararlar geliştirmek ve sorunu çözmek oldukça zordur. Risk yükselirse sorunu çözmek güçleşmektedir. O nedenle olaya önlemsel yaklaşmamız gerekir. Riskin yükselmemesini sağlamalıyız” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Akçay, düşük riskli bölgelerde alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı:
“Seyreltilmiş bir eğitim ortamında öğretmenlere düşen iş yükü artmaktadır. Bir öğretmen, aynı dersi değişik gruplarla yapmak durumunda kalmakta, ders dışı hazırlık ve işler için daha fazla zaman ayırmak zorunda kalmaktadır. Bu iş yükünü azaltmak ve eğitimde verimliliği arttırmak için geçici olarak öğretmen istihdamı arttırılmalıdır. Ders saatini arttırmak için günün ve haftanın ölü zamanları daha etkili olarak değerlendirilmelidir. Öğretmenlere ders verme esnasında yararlanacakları teknik donanım (yaka mikrofonu, kamera vb.) ve internet olanakları güçlendirilmelidir. Ders saatleri dışında öğrencilere sosyal destek olanakları arttırılmalıdır. Öğrenme kayıplarını gidermek için az sayıda öğrenci sayısına ve dezavantajlı öğrencilere dönük özel takviye dersleri verilmelidir. Öğrencilerin teknik donanımları ve internet bağlantıları güçlendirilmelidir.”
“SÜRE DEĞİL NASIL DEĞERLENDİRİLDİĞİ ÖNEMLİ”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, bu eğitim yılında ara tatilin olmayacağı ve okulların 2 Temmuz’a kadar açık olacağı ile ilgili açıklamalarına da değinen Prof. Dr. Akçay, “Sürenin uzatılmasından çok bu süreyi nasıl kullanacağınız önemlidir. Süre arttırılabilir. Ancak bunun etkileri önceden kestirilerek gerekli önlemler alınmalı ve özellikle öğrencilerin yorgunluk, isteksizlik, motivasyonsuzluk sorunlarını çözmeye yönelik sosyal ve eğitimsel destek programları hazırlanmalı ve bu konuda projeler geliştirilmelidir. Öğrenciler eğlenceli, keyifli, üretken ve etkin eğitsel çalışmalara yönlendirilmelidir. Gelecekte eğitim, harmanlanmış (hibrit), bireysel (öz belirlemeli) öğrenmeyi geliştiren, online olanakları artmış bir nitelik kazanacak ve bu yönlere doğru evrilecektir. Bunlardan uzaklaşmak söz konusu olamaz. Bu nedenle eğitimdeki, örgütlenme, program hazırlama, öğretmen yetiştirme ve geliştirme ve teknik donanımlar buna göre geliştirilmelidir. Sonuç olarak Pandemi sürecinde şiddetle artan öğrenme boşlukları, dijital uçurumlar, hızlı ve etkili önlemlerle giderilmeli ve eğitimde fırsat eşitliği en önemli amaç olarak görülmelidir” diyerek sözlerini noktaladı.
Kaynak: Diyarbakır Söz