Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatma Bıkmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınındaki uzaktan öğretimde etkileşimin yeterince sağlanmadığı, bu nedenle de çocukların yaş düzeylerine göre, onlara daha cazip gelecek, ilgi çekici ve etkileşimli içeriklere ihtiyaç olduğunu söyledi.
Eğitimcilerin bu içeriklerin geliştirilmesi konusunda hazırlık yapması gerektiğini belirten Bıkmaz, paydaşların hızla bu becerilerini geliştirmeye ve süreci yönetmeye çalıştığını ifade etti.
Prof. Dr. Bıkmaz, okulun kurallarla yönetildiğini hatırlatarak "Artık evler okula dönüştüğü için ailelerin daha sistemli bir yaşama geçmeleri gerekiyor. Okulda dersler, teneffüsler her şey planlı ve programlı. Bu süreçte evde de böyle yapılması gerekiyor. Aileler çocuklara uygun bir çalışma ortamı hazırlamalı, bilgisayar, internet gibi araçları sağlamalı, okullardaki gibi çocuğun dersini takip edebileceği bir mekan yaratılmalıdır. Okulun belirlediği haftalık ders çizelgesine göre, evde de haftalık ve günlük bir planlama faydalı olacaktır. Bu planlamanın çocukla birlikte yapılması çok önemlidir. Çocukların görüş ve önerilerini alarak süreç yönetilmeliler. " diye konuştu.
Çocukların sabah erkenden bilgisayar başına geçmek istemeyebileceğini, bu nedenle uyku düzeninin sağlanması ve çocukları motive eden bir aktiviteyle güne başlanmasının önemli olduğunu vurgulayan Bıkmaz, çocuklara kendi zamanlarını ve öğrenme süreçlerini planlama, yönetme alışkanlığı kazandırılması gerektiğini ifade etti.
Bıkmaz, okulla yakından iş birliği yapılması ve bu sürecin öğretmenlerle birlikte yürütülmesi gerektiğini, uzaktan eğitim sürecinde kendi öğrenmelerini yönetebilen ve denetleyebilen bireylerin daha başarılı olabileceğinin altını çizdi.
Öğrenmenin ihtiyaç haline gelmesinin, motivasyonu artıracağına işaret eden Bıkmaz, çocuklara "Bu konuyu neden öğrendiğinin, ne işine yarayacağının" doğru şekilde açıklanması ve çocuğun konuyu anlamlandırmasının sağlanması gerektiğini ifade etti.
Salgın sonrası eğitimde yaşanan dönüşümün anlık değil, bir süreç olduğuna dikkati çeken Bıkmaz, koronavirüs salgını dolayısıyla belki bazı sınıfların yüz yüze eğitime geçebileceğini veya eğitimin tamamen on-line olabileceğini dile getirdi.
Bıkmaz, öğrencilerin "yazarak mı, dinleyerek mi, yaparak mı" daha iyi öğrendiğinin ortaya çıkarılması gerektiği dile getirerek "Çalışma stratejileri öğretilebilir. Aileler çocuklarının en iyi nasıl öğrendiğini gözlemlemeli." dedi.
Küçük yaştaki çocukları gün ekran başında tutmanın mümkün görünmediğini söyleyen Bıkmaz, eğitimcilerin bu duruma ilişkin ailelere destek olacak farklı on-line çalışmalar yapması gerektiğini söyledi.
Yüksel Kavak: "Gerekli araçlar sağlanmalı"
TED Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksel Kavak ise uzaktan öğretim sürecinde ailelerin çocuklarının eğitimine destek olması konusunda rollerinin farklılaşacağını ve okulda eğitim verilen döneme göre ailelere düşen yükün artacağını belirtti.
Her şeyden önce ailelerin, çocukların uzaktan eğitimle ilgili yayınları izleyebilmeleri ve ödevlerini yapabilmeleri için uygun ev ortamı yaratması, çalışabilmeleri için bilgisayar, tablet, internet, televizyon gibi araçları sağlamaları gerektiğini ifade eden Kavak, şöyle devam etti:
"Uygun ev ortamı ve koşullarının sağlanması, kentte yaşayan orta ve üst sosyo-ekonomik düzeydeki aileler için kolay olabilir. Bu aileler, çocuklarının daha düzenli dersleri izlemeleri ve çalışma yapmalarını sağlayabilir. Ancak çok çocuklu, ev ortamı uygun olmayan ve kırsal kesimdeki aileler için işler aynı ölçüde kolay olmayacaktır. Bu aileler, çoğu kez çocukları için uygun mekan oluşturma ve gerekli araçları sağlamada yeterince katkıda bulunamayacaklardır. Özellikle bu durumlarda, MEB'in öğrencilerin internet erişimi, tablet ve televizyon gibi altyapı desteklerini sağlaması beklenir. Bunlar sağlanamadığı takdirde, geçtiğimiz bahar döneminde yaşandığı gibi 3-4 milyon civarında çocuğun eğitime erişimi mümkün olmayacaktır. "
Kavak, öncelikle teknik altyapının tüm çocuklar için erişilebilir olmasının önemine işaret etti.
Özellikle uzaktan eğitim konusunda daha dezavantajlı durumdaki çocukların ailelerinin, her şeyden önce çocuklarını, ders gün ve saatleri içinde, ev işi veya başka işlere yönlendirme yerine haftalık ders planı doğrultusundaki yayınları izleyebilmeleri için derslerine yönlendirmesi gerektiğini söyleyen Kavak, "Diğer taraftan çocukların sadece derslerini yönetmek değil, aynı zamanda maske, mesafe ve hijyenle ilgili gerekli önlemleri alarak çocukların sosyal ve psikolojik gereksinimlerini sağlayıcı etkinliklere katılımlarını sağlamada da ailelere önemli görevler düşecektir. " dedi.
Gelbal: "Çocukların derse katılımı sağlanmalı"
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin Gelbal da yüz yüze eğitimde derslere ilişkin her türlü kontrolün yapılabildiğini ancak uzaktan eğitim sürecinde bunun mümkün olmadığını söyledi.
Kendisinin de öğrencilere uzaktan eğitim verdiğini anlatan Gelbal, öğrencilerin aktif olarak katılmadığı bir süreçte akademik başarının düşebildiğini dile getirdi.
Uzaktan eğitimde yüz yüze eğitimle olduğu gibi bir başarının yakalanmasının zor olduğuna işaret eden Gelbal, başarı için mutlaka öğrencinin derse aktif katılımın sağlanması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Gelbal, derslerde etkileşimin artırılması gerektiğini ifade ederek şunları kaydetti:
"Bu dönemde okul zamanında olduğu gibi çocuklar erken kalkmıyor. Çocukların mümkün olduğunca uykusunu iyi alması, okula gider gibi derslere hazır olması, çalışma için uygun bir ortamın sağlanması, gerekli altyapının oluşturulması lazım. Okulda olduğu gibi planlama yapılarak, çocukların ders saatinde, ders başına geçmesi lazım. Burada çocukların dersine katılımını sağlamak, bunu denetlemek daha çok aileye düşüyor. Çocuk saatinde, ders başına oturmuyorsa, dersi dinlemiyorsa öğretmenin yapabileceği çok bir şey yok. Ailelerin çocuklarıyla konuşup onları ikna etmesi ve iç denetimlerini sağlamayı öğretmesi geriyor. Çocuklarla gerek görüşerek, konuşarak gerekse gözlemleyerek derse katılımı sağlanmalı. "
Gelbal, ailelerin öğretmen ve okullarla iletişim haline bu süreci yönetmesinin önemli olduğunu belirtti.
Zafer Çelik: "Öğrencilerin başarısı için ailelerin, matematik ya da fen bilgisi çok iyi bilmesine gerek yok"
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zafer Çelik de uzaktan eğitimin öğrenme kayıplarının önlenmesi bakımından bir fırsat olduğunu diğer taraftan ise bilgisayar ve internete gibi dijital imkanlara sahip olmayan çocuklar için fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirme riskini taşıdığını belirtti.
Dezavantajlı çocukların uzaktan eğitime ilişkin sorunlarının giderilmesi için çalışma yapılması, dijital araçların Bakanlık tarafından bu öğrencilere verilmesi gerektiğini vurgulayan Çelik, çalışan aileler için de önlemler alınması gerektiğini dile getirdi. Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Öğrencilerin başarılı olması için ailelerin, matematik ya da fen bilgisi derslerini çok iyi düzeyde bilmesine gerek yok. Ailelerin öncelikli olarak çocuklarını okulların açıldığı, derslerin uzaktan eğitim yoluyla yürütüleceği konusunda hazırlaması ve motive etmesi gerekir. Çocukları için uygun fiziki ve teknolojik ortamı hazırlamalılar. Ancak ailelerin de çocuklarını uzaktan eğitime yönlendirme ve motive etme konusunda desteğe ihtiyaçları var. Okulların ve öğretmenlerin aileler ile doğrudan iletişim kurarak, ailelere rehberlik yapması gerekmektedir. Öğretmenlerin aileler ve çocuklarla kuracağı olumlu ve düzenli iletişim çocukların derslere katılımını ve motivasyonunu artırır."
"Öğretmenler her gün aktif bir şekilde sürece dahil olmalı"
Uluslararası kuruluşların özellikle dezavantajlı çocuklar için okula başlamamanın maliyetinin çok yüksek olacağı yönünde uyarılarda bulunduğunu anımsatan Çelik, "Uzaktan eğitim sürecinin nitelikli olması isteniyorsa, öğretmenlerin mutlaka her gün aktif bir şekilde sürece dahil olması, öğrenci ve velileri de sürece katması lazım. Burada en önemli husus ölçme ve değerlendirmenin sürekli yapılması. Ölçme değerlendirme derken karne notu için bir sınav yapmayı kastetmiyorum. Ölçme ve değerlendirme çalışmaları hem çocukların eksiklerin anında tespiti ve tamamlanması için gerekli hem de motivasyonu için çok önemli." diye konuştu.
Henüz çocukların öğrenme düzeyleriyle ilgili elde yeterli veri bulunmadığına işaret eden Çelik, mart-haziran ayları arasında, okullarda, öğretmenlerin öğrencilere verdiği eğitimlerin süresinin farklılaştığını, bundan dolayı öğrencilerin bilgi beceri düzeylerinin bir an önce tespit edilerek buna uygun telafi eğitimi verilmesi gerektiğini vurguladı.
Çelik, öğrencilere Türkiye çapında standart genel bir telafi eğitimi ve müfredat sunmak yerine her öğrencinin eksikliklerine uygun, hazır bulunuşlukları dikkate alınarak telafi yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Kaynak: Diyarbakır Söz