Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi, Şeyh Said Efendi ve 47 dava arkadaşının Diyarbakır Dağkapı Meydanında idam edilişlerinin 93’nci yıl dönümü münasebetiyle bir basın açıklaması düzenledi.
Cuma namazı sonrası Diyarbakır Ulucami önünde düzenlenen basın açıklamasına siyasi parti temsilcileri, STK temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi adına basın açıklamasını okuyan Cemil Cahit Ünsal, Şeyh Said Efendinin davasının renginin ve karakterinin İslami olduğunu söyledi.
“Bu meydanda toplanmamız, 93 yıl önce yaşanan ve etkileri günümüze kadar devam eden bir hadiseyi hatırlamak ve olayın mağdurlarını bir kez daha hayırla yâd etmek içindir.” diyen Ünsal, 93 yıl önce, 29 Haziran 1925'te bir İslam âlimi olan Şeyh Said-i Palevî ve 47 dava arkadaşının darağaçlarında katledildiğini, Şeyh Said ile birlikte idam edilenlerin de bölgenin ileri gelenleri, kanaat önderi ve aydın kişiler olduğunu söyledi.
Ünsal, açıklamasına devamla; “Müslüman halkın dini ve kültürel değerlerine karşı ittihat ve terakki zihniyetinin başlattığı süreçte yaşanan zulümlere karşı durduğu için hedef alınan Şeyh Said ve yarenleri, darağacına çıkarıldı. Şeyh Said Efendi'nin şehid edilmesinin ardından Müslüman Kürt halkı üzerinde büyük bir zulüm furyası başlatıldı. Sürgünler ve toplu katliamlarla beraber İslami değerlere karşı tasfiye süreci işletildi. Bu dönemde binlerce insan katledildi. Toplumun önderleri konumunda olan birçok âlim idam edildi. Kadın, çocuk, yaşlı demeden insanlar hayattan koparıldı.” ifadelerine yer verdi.
“Şeyh Said İslam ümmetinin bir değeridir
Hilafetin kaldırılması ve ardından "Türkçü Ulus Devlet"in oluşturulmasıyla sistemin dayatmaları sonucu, İslami kurumların kapatıldığı ve İslami eğitim sisteminin lağvedildiği belirtilen açıklamada, bu gidişatın zulüm olduğu ve buna karşı durulması gerektiğine inanan Şeyh Said’in ortaya koyduğu kıyamının bir tevhid mücadelesi olduğu belirtildi.
Ünsal, açıklamasına devamla şu ifadeleri kullandı: “Bir taraftan İslami değerlere saldırı, diğer yandan halkın büyük bir baskı altına alınması Şeyh Said'i harekete geçirmişti. Şeyh Said, bir bölgeye, bir etnisiteye münhasır kılınarak milliyetçi/ulusalcı bir karaktere büründürülerek, Müslüman milletlerden koparılamaz. O, İslam ümmetinin bir değeridir. Davasının rengi ve karakteri de İslamidir.”
“Bütün bu gerekçeler Şeyh Said hareketine zemin hazırlamıştı”
Cumhuriyetin ilanından sonra hilafet kurumunun lağvedilmesi ve İslami değerlere olan saldırılara da değinen Ünsal, Osmanlı bakiyesi topraklarda yaşanan rejim değişikliği sonrası gelişmelerin özellikle Kürt milleti üzerinde çok büyük olumsuz etkilere neden olduğunu söyledi.
Ünsal, “İttihat Terakki'nin inşa ettiği yeni sistem, Türk etnik ulusçuluğunu siyasal sisteme dönüştürürken bu toprakların asli unsuru olan Kürtleri de dışlamıştı. Bütün bu gerekçelerin tamamı Şeyh Said hareketine zemin hazırlamıştı. Baskı, zulüm ve katliam dolu günlerde bir taraftan provokasyon, öte taraftan ihanet sonrası 1925 Şubat'ında başlayan sürecin sonunda, Şeyh Said ve arkadaşları tutuklanarak Diyarbakır'a getirildi. Ardından Şeyh Said Efendi, zulümleri ve katliamları meşrulaştıran dönemin Şark İstiklal Mahkemelerinde yargılandı ve hakkında idam kararı çıkarıldı. Sözüm ona "yargılama" sürerken Dağkapı Meydanında darağaçları dikilmeye başlamış, idam sahnesini izlemek için tribünler yapılmıştı. İdam fermanı imzalanır imzalanmaz, vakit kaybetmeden Şeyh Hazretleri ve arkadaşları darağacında şehadet şerbeti içmişlerdi. Şeyh Said, bugün kendi adını taşıyan meydanda idam edildi. 93 yıl önce 47 arkadaşıyla beraber idam sehpasına çıkarılan Şeyh Said, mücadelesinin Allah ve dini için olduğunu haykırıyordu. "Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve din içindir." diyen Şeyh Said, kendinden sonra gelecek nesillere davasının özünü anlatıyordu.” ifadelerine yer verdi.
“Rejim Müslüman halka dinsizliği dayattı”
Şeyh Said ve 47 dava arkadaşının idamının arkasındakilerin, Şeyhin kabrinin varlığına dahi tahammül edemeyerek defnedildiği yeri gizlediklerini belirten Ünsal, açıklamaya şöyle devam etti:
“Şeyh Said'in ardından katliam ve cinayetler durmadı. Bu süreçte Takrir-i Sükûn Kanunuyla yüzlerce köy yakıldı, binlerce Müslüman katledildi ve yüz binlerce insan yerlerinden-yurtlarından edildi. Sürgün ve tecritler ile zulüm daha katmerli hale geldi. Rejimin karakteri olan laiklik ve Türkçülük ilk günden bugüne Türkiye'de yaşanan sorunların temel sebebi oldu. Rejim; laiklik ile İslam'ı toplumsal yaşamdan soyutladı, izole etti, Müslüman halka dinsizliği dayattı; Türkçülük ile de bu ülkede Türk olmayanlara karşı ırkçı, faşist politikalar uyguladı. Maalesef yüzyıldır devlete hâkim olan bu ideoloji telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkarmakla kalmadı, günümüzde de halen süregelen toplumsal olayların başlıca sebebi oldu.”
“Şeyh Said’e kulak verilseydi yaşanan tüm bu acılar yaşanmayacaktı”
Şeyh Said ve dava arkadaşlarının 93 yıl önce yeni sistemin ve dayatmalarının yanlış olduğunu ve bunun büyük felaketlere zemin hazırlayacağını gördüğünü ifade eden Ünsal, o zaman Şeyh Said’e kulak verilmesi durumunda yaşanan tüm bu acıların yaşanmayacağına dikkat çekti.
Ünsal, “Aradan geçen 93 yıl ne Şeyh Said'i ne de yarenlerini unutturmadı. Halkın gönlünde müstesna bir yere sahip olan Şeyh Said Hazretlerini ve dava arkadaşlarını şehadetlerinin sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz. Bu münasebetle Şeyh Said Efendi ve dava arkadaşları ile ilgili olarak şunların ivedilikle yapılmasını insanlık namına talep ediyoruz:
1. Aradan geçen 93 yıla rağmen Şeyh Said Efendi ve dava arkadaşlarının kabirlerinin gizleniyor olması büyük bir zulümdür. Yıllardır tolumun bu konuda bir beklentisi vardır. Bir an evvel bu zulme son verilmeli ve Şeyh Said Efendi ile dava arkadaşlarının kabir yerleri açığa çıkarılmadır.
2. Devlet o dönemde yapılan zulümlerden dolayı, Müslüman halktan özür dilemeli ve sebep olduğu maddi-manevi kayıpları telafi etmelidir.
3. Eğitim sistemindeki müfredat kitaplarında geçen Şeyh Said ve dava arkadaşları hakkındaki yalan ve iftiralar ortadan kaldırılmalıdır.
4. Olumsuz etkileri halen devam eden resmî ideolojide reforma gidilmeli; Kur'an'dan beslenen, halkın inancı ve kültürüyle barışık sivil-insani bir anayasa yapılmalıdır.
Açıklamanın ardından toplu olarak Şeyh Said Efendi ve 47 dava arkadaşının idam edildiği Dağkapı meydanına kadar yürüyen topluluk, burada toplu olarak bir Fatiha okuduktan sonra program son buldu.
Kaynak: Diyarbakır Söz