Değerlendirmenin ayrıca Anayasa'nın ikinci maddesinde vücut bulan laik ve sosyal bir hukuk devletinde yaşamanın gereği olduğu ifade edilen açıklamada, Türkiye'nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'nin üçüncü maddesinin, cinsel yönelim ve cinsel kimlik temelli ayrımcılığı yasakladığı vurgulandı.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14'üncü maddesinin de ayrımcılık yasağını açık olarak düzenlediğine, yerel mevzuatta da nefret söyleminin Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesinde açıkça yasal yaptırıma tabi tutulduğuna işaret edilen açıklamada, "Laik devlette yönetim din kurallarına göre değil, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda akılcı ve bilimsel verileri esas alan beşeri iradeye dayanır. Kurumları temsil edenlerin yaptıkları açıklamalarda da yasalara, Anayasa'ya ve tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalara uygunluk aranır ve beklenir." ifadesi kullanıldı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE SIĞINDI
Yasa önünde eşit insanların bir kısmının ötekileştirilerek aşağılanmasının ve hedef gösterilmesinin suç olduğu, hiçbir kurum veya kuruluşun temsilcisinin yasal düzenlemelerin üstünde imtiyazlara sahip olmadığı anımsatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Açıklamamızdan bir cümlenin alınarak sosyal medyada organize bir şekilde çarpıtılma çabasının ise laik devlet sisteminden uzaklaşılma arzusuna ve uzun zamandır her fırsatta saldırılan İstanbul Sözleşmesi'nin feshine dönük olması hiç de şaşırtıcı değildir. İnsanlık tarihi; zamandan ve coğrafyadan bağımsız bir şekilde çağlar boyunca kanla, nefretle, bir kesimin diğer kesimi ötekileştirip maddi ve manevi dünyada yok etme çabalarıyla geçmiştir. Bu çerçevede, anılan yazı içeriğindeki 'çağlar öncesine ait' söylemi, İslam temelinde dini değerleri değil coğrafyadan ve tüm dinlerden bağımsız olarak dünya tarihinde çağlar boyunca yaşanan trajedilere vücut veren ayrımcı ve ötekileştirici zihniyeti ifade etmektedir."
Açıklamaları üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığı hatırlatılan açıklamada, "Ankara Barosu tarihinde hiçbir zaman dini değerleri aşağılamadığı gibi, görevi gereği Anayasa ile güvence altına alınan din ve vicdan hürriyetinin her zaman savunucusu olmuştur. Bizler laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti'nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa insan haklarının ve insan sevgisinin yanında karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise tam da karşısında durduğumuzu tarih önünde bir kez daha tüm kamuoyuna saygı ile arz ederiz." ifadelerine yer verildi.
Kaynak: Diyarbakır Söz