Gezi Parkı olaylarında Polisler tarafından acımasızca öldürülen Ali İsmail davasında flaş karar

Gezi Parkı eylemleri sırasında üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz'ın Eskişehir'de dövülerek öldürülmesine ilişkin davada yerel mahkemenin verdiği kararı Yargıtay 1. Ceza Dairesi usul yönünden bozdu. Daire, sanık polis memurlarının tahliye taleplerini de reddetti.

Gezi Parkı olaylarında Polisler tarafından acımasızca öldürülen Ali İsmail davasında flaş karar

BOZMA GEREKÇESİ KARARI

Yargıtay 1. Ceza Dairesi bozma kararına gerekçe olarak 'sanık Mevlüt Saldoğan'a karar duruşmasında son sözleri sorulmayarak savunma hakkının ihlal edildiğini ve davanın kasten öldürme suçlamasıyla açılıp, yaralama suçundan ceza verilmesine rağmen suç vasfındaki değişikliği gözeterek sanıktan ek savunma alınmamasını' gösterdi. Yargıtay, yerel mahkemeden sadece bu iki usul hatasının düzeltilmesini istedi.

İKİ POLİS CEZA ALMIŞTI ALİ İSMAİL KORKMAZ DAVASINDA

Eskişehir’de açılan, kamu güvenliği gerekçesiyle Kayseri’ye nakledilen davada Mahkeme, sanık polis memuru Mevlüt Saldoğan’a 'ölüme sebebiyet vermek' suçundan 13 yıl hapis cezası verirken bunu 10 yıl 10 ay hapse çevirmişti. Diğer polis memuru Yalçın Akbulut’a ise önce 12 yıl hapis cezası verilirken ceza 10 yıla indirilmişti.

ACIMASIZCA ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ

Üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz, Eskişehir'de 2 Haziran 2013 tarihinde gezi parkıprotestoları sırasında polis ve sivil kişilerin saldırısına uğrayıp tedavi gördüğü hastanede 38 gün sonra yaşamını yitirmişti.

GEZİ PARKI DİRENİŞİ

4 Aralık 2012 tarihinde  Taksim Dayanışması adlı 80 bileşenden oluşan grup, Taksim Meydanı düzenlemesi ve Gezi Parkı’na yapılacak Topçu Kışlası projesine karşı topladıkları yaklaşık 50 bin imzayı, İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’na teslim etti.

İmza toplama çalışmaları Gezi Parkı’nda 4 Kasım-4 Aralık tarihleri arasında 31 gün boyunca sürdürüldü

Bugün Türkiye çapında oluşan, direniş olarak başlayıp isyana dönüşen olayları 27 Mayıs Pazartesi gününden itibaren ele almak istiyoruz.

BİRİNCİ GÜN 27 MAYIS PAZARTESİ 

İçinde çeşitli siyasi partiler, Sivil Toplum Kuruluşları ve örgütler içeren 80 bileşenden oluşan Taksim Dayanışması’nın çağrısına gelen 80-100 kişilik bir ekip, 1940 yılında ilk yapıldığı haliyle Maçka’ya kadar uzanan ancak yol çalışmaları nedeniyle günümüzdeki durumuna gelmiş olan Gezi Parkı’nda yıkıma başlanmasını engellemek için nöbet tutmaya başladı. Geceyi orada geçirdiler.

TMMOB Mimarlar Odasının basın açıklaması bugün yayınlandı.

İKİNCİ GÜN 28 MAYIS SALI

Günüz öğle saatlerinde, dozerlerin Gezi Parkı’na girmeye çalıştığı sırada nöbet tutan ekip tarafından çağrılan BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder iş makinelerinin önüne geçerek yıkımı engelledi.

Direnişçiler gece çadırlarıyla parkta nöbet tutmaya devam etti.

ÜÇÜNCÜ GÜN 29 MAYIS ÇARŞAMBA 

Pazartesi’nden beri nöbet devam ederken parkın kendi hayatı sürüyordu; çocuklar, yaşlılar, bisikletliler, hayvanlar, Taksim-Nişantaşı arası yürüyenler parkı kullanmaya devam ediyordu.

Başbakan öğle saatlerinde kitleleri sorundan haberdar eden ‘Ne yaparsanız yapın, biz kararı verdik, verdiğimiz gibi bunu işleyeceğiz.’ açıklamasını yaptı.

Çarşamba gecesini Perşembe’ye bağlayan sabahın ilk saatlerinde, polis ve jandarma parkı korumak için nöbet beklemekte olan direnişçilerin çadırlarını güç kullanarak yerlerinden söktü. Çadırlarından çıkmayı reddeden direnişçileri, çadırlarının içine biber gazı sıkarak sindirdi ve şahsi eşyalarını çeşitli araçlara yükleyerek götürdü. Çadırların büyük bir çoğunluğu polis tarafından kaldırıldı ve bir kısmı parkın Divan Otel’e bakan kısmında üst üste dizilerek tüm itirazlara rağmen yakıldı. İş makineleri 3 adet ağacı önce yerinden sökmeye çalışarak, sonrasında başarılı olamadıkları için kepçenin ucuyla vurarak kırdı.

Direnişçiler sözlerini geçiremedikleri polise engel olması için bir kez daha Sırrı Süreyya Önder’den yardım istediler, S.S.Önder yıkım iznini talep ederek, iş makinelerinin başladığı işi devam ettirmesine engel oldu.

Direnişçilere elektrik sağlayan jeneratör emniyet ekipleri tarafından kaldırıldı.

DÖRDÜNCÜ GÜN 30 MAYIS PERŞEMBE

İş makinelerinin 3 adet ağacı sökmesi  ve polis şiddeti üzerine yayılıp güçlenen direniş Perşembe tüm gün bir şenlik havasındaydı. Parkın uzun süredir görmediği gençlerden oluşan bir kalabalık parka oturuyor, müzik yapıyor ve direnişe destek oluyordu. Karpuz, salatalık, peynir-ekmek gibi çeşitli yaz yiyecekleri dağıtılıyor, satılıyor; bağımsız olarak parkı korumaya gelmiş topluluklar desteklerinin sürekli olacağının haberini veriyordu. Tüm yüzler gülüyor, insanlar bu tip bir sivil oluşum yaratabilmenin heyecanını yaşıyordu. Perşembe günü Gezi Parkı’nda bulunanlar huşu dolu bir zafer hissi içindeydi. Park meselesinin bu şekilde çözüleceğine dair bir iyimserlik hakimdi.

BEŞİNCİ GÜN 31 MAYIS CUMA-

Cuma sabahının ilk saatlerinde çevik kuvvet, parkı korumaya devam eden direnişçilere orantısız olduğu tartışma götürmeyecek bir şekilde güç kullanarak saldırdı. Yerlerinden kalkmayacaklarını söyleyen ve barışçıl bir oturma eylemi yapan, kentinin bir parkı için orada bulunan çok az sayıda kişi biber gazına maruz kaldı, biber gazından kaçmaya çalışırken tırmandıkları duvarın yıkılması üzerine daha önce 5H’de de şurada paylaşılan videoda görüldüğü üzere bir kişi yüzünden yaralandı.

Bu videonun ve orada bulunanların açıklamalarının ardından önceki günlerde orada bulunan ve bulunmayan, insafsızca kullanılan kaba kuvvete karşı çıkmak ve dikkat çekmek isteyenler Taksim Gezi Parkı’na ulaşmaya çalıştı, ancak park polis tarafından kapatıldığı için Divan Otelinin önünde toplandı. Sabah saatlerinde tekrar biber gazı saldırısı başladı, kaçan grupların bir kısmı Divan Oteli’ne, Talimhane’den ve Gümüşsuyu’ndan aşağıya kaçarak çeşitli yerlere sığındı. Bu aşamada Ahmet Şık ve Sırrı Süreyya Önder’in nişan alınarak yaralandığı saldırıda onlar gibi pek çok kişi yaralandı. Taksim Meydanı’nda yapılacak basın açıklaması için toplanan barışçıl direnişçiler, oturma eylemi sırasında orantısız güç kullanılarak tekrar dağıtıldı.

Testimonies and Information on the situation of the protests in Turkey sitesinden alınmıştır

Bu bilgilerin hiçbiri akşam saatlerine kadar yerli basın yayın organlarında yer almadı. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen kısa açıklamalar taleplere cevap verecek nitelikte değildi. Başbakan’dan da bu hassas konuyla ilgili herhangi bir açıklama gelmedi. İlk pişmanlık belirtisi İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’tan geldi. Topbaş, Topçu Kışlası Projesi ile ilgili hali hazırda idari mahkemede durdurma kararı alındığını, Gezi Parkı’nda ‘yapılan işin sadece bir yaya geçidi için tretuvar duvarının biraz öteleme çalışması olduğunu söyledi‘. Halkın sesini duyduklarını belirtti. Başbakan’dan gelen açıklama ise Topçu Kışlası Projesi’nin ne olursa olsun durdurulmayacağı yönündeydi.

Sosyal medyada yayılan bu açıklama ve barışçıl eylemlerinin karşısında yoğun şiddete maruz kalan ve demokratik isteklerinin siyasilerce kale alınmadığını düşünen halkın bir kısmı saat 19.00’da kümeleşerek ve toplanarak İstiklal Caddesi’nden, Sıraselviler’den, Osmanbey ve Gümüşsuyu taraflarından Taksim’e çıkmak için örgütlenmeye başladı. Eylem kitleselleşiyordu. Gezi Parkı’na yaklaşmaya çalışan sivil ve örgütlü, alkol düzenlemelerinden de rahatsızlığını dile getirmekte olan, silahsız ancak önlem olarak yanında maske, limon, sirke, talcid karışımı taşıyan tüm gruplar polisin ardı ardına attığı biber gazlarının etkisi altında kalarak direnmeye, Gezi Parkı’na çıkmaya çalışmaya devam etti. Biber Gazı ile karşılaşan her bireyi yaralanmış sayma cüretinde bulunursak, bu alanlarda bulunan halkın büyük bir kesimi sınırsız biber gazı kullanımı sonucu yaralandı. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe Spor Klüplerinin taraftarları da sosyal medyadan direnişe katılacaklarını açıkladı. Alanlarda en çok duyulan slogan ‘faşizme karşı omuz omuza’ sloganı olmuştu. İlk olarak ‘Arap Baharı’ benzetmeleri ve meseleyi farklı bir noktaya taşıyan ‘Tayyip İstifa!’ sloganları biber gazının yoğunluğunun etkisiyle bu aşamada duyulmaya başlandı.

kit

Bu esnada İstanbul’da gün boyunca medyanın da bilinçli kayıtsızlığı nedeniyle olayların boyutundan haberdar olmayan bir kesim, özellikle Beşiktaş ve Şişli ilçelerine bağlı mahallelerde yaşayan halk, gecenin geç saatlerinde tencere-tava ve pijamalarıyla sokaklara çıkıp kendi deyimleriyle uyumakta olan semtlerini uyandırma eylemi yapmaya başladılar.

Polisin saat sabah 10’da başlayan biber gazı saldırıları cuma gecesini cumartesi sabahına bağlayana kadar devam etti. Anadolu yakasından kalabalık bir topluluk Boğaziçi Köprüsü’ne çıkarak Avrupa yakasına çıkmaya çalıştı, köprünün Avrupa ayağında Çevik Kuvvetlerce geri püskürtüldü. Çok sayıda hafif ve ağır yaralının olduğu gösterilerde gün boyunca TOMA’lardan gaz ve polislerin kullandığı silahlardan rekor sayıda biber gazı kapsülü ateşlendi.

ALTINCI GÜN 1 HAZİRAN CUMARTESİ

CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumartesi günü Kadıköy’de 14.00’te düzenlenecek Parti Miting’ini önce iptal etti, ardından da sosyal medya’dan gelen tepkiler üzerine Taksim Meydanı’na taşıyacağını açıkladı. 1 Mayıs kutlamaları sırasında güvenlik nedeniyle,halkın Taksim’e çıkmasını uygun bulmayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mitingin Taksim’de yapılmasını; “Dedim, bırakın yürüsünler…” diyerek onayladı. Başbakan, açıklamasında, mitingi Taksim’e taşımanın CHP’nin demokratik hakkı olduğunu belirtti.

Başbakan’ın halkın konuya duyarlı kesiminin isteklerine ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sağduyu çağrısına rağmen geri adım atmadığı, Topçu Kışlası’nın her halükarda yapılacağını belirttiği basın toplantısı gerginliği bir doz daha arttırdı. CHP mitinginin yapılması için geçişi açılan Taksim Meydanı’na önceki gün saatlerce biber gazı yiyerek çıkmaya çalışan topluluk da aynı anda Gezi Parkı’na ilerlemeye çalışıyordu. İstanbul’un her yanından Taksim’e çıkan artık sayısı yüzbinleri bulmuş topluluk önceki güne nazaran çok azaltılmış önlemlerle karşılaşarak Taksim’e çıkabildi. Gezi parkında çıkan ufak yangın neticesinde bir kaç biber gazı kapsülü yeniden ateş aldı, Polisler kümelenmeye ve toplanmaya öğle saatlerinde devam ediyordu. Bir haftadır devam etmekte olan gözaltına alma çalışmaları cumartesi günü kalabalığa oranlı olarak yavaşlatıldı. Halk ve alana doğru ilerlemekte olan asayişi sağlamakla yükümlü polisler arasında çatışmalar yaşandı. İnönü Stadı’nın yanında ilerleyen bir polis aracı sürücüsüne halkın çoğunluğu tarafından ‘YAPMAYIN!’ sloganıyla engellenen bir linç girişiminde bulunuldu.

Bugüne kadar atılan ‘Gezi Parkı bizim, elinizi çekin’, ‘Şşşt sen de haykır, nükleere hayır’, ‘Faşizme karşı omuz omuza’ , ‘”Her yer Taksim her yer direniş”, Kışla değil Park!’, hatta ‘Yaşasın Halkların Kardeşliği!’ sloganlarının yanında ana muhalefet partililerin taşıdığı TC Bayrakları dikkat çekiyor, ‘Tayyip İstifa!’ sloganı öne çıkmaya başlıyordu. Desteğini bundan önce de gösteren BDP, Gezi Parkı’nda alkışlar ve ıslıklarla destek görmeye Cumartesi günü İstanbul’da devam ediyordu.  Direnişin çıkış sebebinin bir kent meselesi oluşunun söylemde geri planda kalmaya başladığı bu noktada uzun süredir hükümet tarafından dışlanıp bastırılmakta olduğunu hisseden bir çok seçmen Ankara ve İzmir başta olmak üzere diğer büyük şehirlerde ses getirmeye ve yaygınlaşmaya başladı. Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ‘sizi bir kaşık suda boğarız ama dua edin ki biz demokrasiye inanıyoruz…’ yazarak paylaştığı tweet Ankara halkının yönetimin bir takım kararlarından memnuniyetsiz kesimini kışkırtıcı rol oynadı.

Taksim’den polis kuvvetlerinin çekilmiş olmasıyla beraber çok sayıda binaya, sivil araçlara, şirket ve polis araçlarına ağır hasar verildi, meydan ve çevresinde kontrol altına alınması belki de zor olabilecek ateşler yakılmaya başlandı. Bir yandan barışçıl ve sivil direniş, Taksim Dayanışması, Müşterekler ve sivil toplum örgütleri meselelerini korumaya ve kollamaya devam ediyor, bir yandan bu kalabalığı kontrol altına almanın imkansızlığıyla boğuşuyordu. Taksim Dayanışması akşam saatlerine bir basın açıklaması metni oluşturma hazırlığı içerisindeydi.

Gezi Parkı ve Taksim çevresinde davullu zurnalı/ alkollü kutlamalar da başlamıştı. Bu kutlamaların iki gündür süren Taksim’e çıkılamama meselesinin çözülmüş olmasıyla ilgili olduğu kadar ‘üç beş ayyaş’ olarak nitelendirilmekten rahatsız muhalefet partisi seçmenlerinin bir zafer kazandığına inanması/inandırması olduğunu gözlemlemek mümkün zira direnişin kahramanı olarak görünmeye ve rol çalmaya çalışan CHP ve tabanı sahte bir zafer hissiyatı içinde durumu son zamanlardaki ‘biz kaç kişiyiz!’ klişesiyle tanımlandırmaya çalışmaya başlamıştı.

Cumartesi gecesi sokaklar Taksim Gezi Park’ından Sıraselviler’e kadar hıncahınç doluydu. Ancak Polis ve Sivillerin karşı karşıya geldiği anda oluşan yoğun gerginlik dolayısıyla, Beşiktaş’ta ilk etapta Çarşı Grubu’nun polisle karşılaşması üzerine Dolmabahçe’de, Gümüşsuyu’nda ve Setüstü taraflarında barikatlar kurulmaya başlandı.

Beşiktaş’taki çatışma polislerin barikatları aşmasıyla Akaretler’den Valideçeşme’ye kadar yükseldi ve gece boyunca sıcak bir şekilde devam etti. Twitter ve Facebook’tan önüne geçilemez derecede olan bilgi kirliliği sonunda Taksim Meydan’ında da gerginlik dolu bekleyişler ve tahmin yürütmeler sabaha kadar devam etti.

Ana caddelerden sokak aralarına kaçan Çarşı grubuna polisin orantısız güç kullanımına tepki olarak pek çok genç ve mahallelerinde olan çatışmalara kayıtsız kalamayan mahalle sakinleri katıldı. Çatışmaya katılmayanlar yiyecek ikmali yaparak ve direnişçileri evlerinde dinlenmeye ve tedaviye alarak iyi niyetli bir yardımlaşma örneği gösterdiler. Pek çok eczane, hastane, okul, özel işletme kapılarını yardım etmek üzere direnişçilere açtı. Gözaltılar sebebiyle İstanbul Barosu’nun numarasını çeviren telefon tuşları aşındırıldı.

YEDİNCİ GÜN 2 HAZİRAN PAZAR

Cumartes günü çevreye verilen tahribatı onarmak ve temizlemek için pek çok sivil ve sivil kuruluş Beşiktaş, Sıraselviler, Beyoğlu, Taksim ve Gezi Parkı’nda toplandı. Buralardaki cam kırıklarını, yiyecek ve içecek çöplerini, çatışmalardan ve vandal bir kısım kalabalıktan geriye kalanları topladı. Park, tekrar insanların kullanabileceği hale getirildi. Gezi Direnişi’nin müsebbibi Taksim Dayanışması Platformu kendi sitesinde ve çeşitli basın yayın organlarında öne sürülen bir basın açıklaması yaptı. Günün öğleden sonraya varan saatlerine kadar BDP’nin direnişten çekildiği söylentileri haricinde ortama huzurlu denilebilecek bir hava hakimdi.

İki gündür iyice tırmanan olaylarla ilgili Başbakan’dan bir açıklama gelmesi beklenirken, Haber Türk’te Başbakan Fatih Altaylı’nın programına canlı yayın’da konuk oldu ve Fatih Altaylı’nın orijinal konuyla ilgili ve ilgisiz bir kaç sorusunu yanıtladı. Bu noktada cuma günü Haber Türk’ün bağlı olduğu Ciner Grubu’nun yarı-batık patron Karamehmet’in Show TV’sini TMSF üzerinden ele geçirdiğini söylemekte yarar var. Başbakan saat 16 sularında, Taksim Gezi Parkı’nın yerine yapılması düşünülen Topçu Kışlası Projesi’nin 3D animasyonlarını programda tanıttı, alanda yapılacak yeniliklerin arasına halen önemli bir tartışma konusu olan AKM’nin yerine yapılmasını istediği YENİ AKM Projesi ile ilgili taahütlerde bulundu. 1930’larda yıkılan Topçu Kışlası’nın yıkılma nedeninin CHP zihniyeti olduğuna dikkat çekti. Son bir kaç gündür ülke genelini saran büyük boyuttaki çatışmaların sebebi olarak yine muhalefet partilerini gösterdi, kendisine oy veren, ancak arada bir alkol alan kesim haricinde ağzına içki değen herkesin alkolik olduğunu söyleyerek alkolizmin literatürdeki tanımıyla çelişen bir canlı yayın gafı yaptı.

Gezi’de verilen haklı mücadeleyi ve polis şiddetini yok sayan Haber Türk ve diğer medya kuruluşlarını protesto etmek için Gezi Parkı’ndan bir grup insan hemen Talimhane’de bulunan Haber Türk binasının önünde toplandı. Akşam saatlerine kadar süren protestolardan sonra Beşiktaş’ta tekrar barikatların kurulduğu haberleri yayılmaya başladı.

Havanın kararmasıyla Ankara ve İzmir’de de polis ve halk arasındaki çatışma tekrar tırmanmaya başladı, Ankara’dan, bir Alışveriş Merkezi’ne kıstırılan protestocuların livestream’den yaptığı korkulu yayınlarla birlikte 500’ü aşkın gözaltı olduğu haberi geldi. Bununla birlikte İzmir’de AKP binasının ateşe verildiği, Kordonboyu’nda çıkan çatışmalarda pek çok kişinin denize atlayarak kaçmaya çalıştığına dair, Twitter’dan devamlı olarak artık hangi bilginin doğru kabul edilebileceğine dair şüphe uyandıran dehşet dolu paylaşımlar akmaya başladı.

İnönü Stadyumu yıkım çalışmasında kullanılan bir iş makinesini ele geçiren protestocuların Dolmabahçe’de barikatı aşmaya çalışan panzerlerin üzerine ilerlemeye başladığı duyuldu ve bu saatlerde pek çok protestocu ve semt sakini olayları yansıtan videoları sosyal medyada paylaşıyordu. Akaretler’de HALK TV binasının önündeki artık iyice savaş şeklinde nitelendirilebilecek kan dondurucu görüntüler Halk TV ekranlarından canlı olarak izlendi, Dolmabahçe’de yaralanan pek çok kişi devamlı olarak Facebook ve Twitter’dan yardım çağrısında bulunmaya devam etti.

Dolmabahçe Camii'ne sığınan direnişçilere ilkyardım yapılırken Foto: Nazım Serhat Fırat

Dolmabahçe Camii’ne sığınan direnişçilere ilkyardım yapılırken Foto: Nazım Serhat Fırat

Sabaha karşı sonlanan çatışmalar şehrin pek çok yerinde tamiri zor hasarlar bıraktı. Başbakan dediğim dedik tavrının bir başka göstergesi olarak daha önceden ayarlanmış görüşmeler için dört günlük bir yurtdışı seyahatine çıkacağını açıkladı.

SEKİZİNCİ GÜN 3 HAZİRAN PAZARTESİ

Pazar sabahı olduğu gibi mahallelerini toplamak için pek çok topluluk iş başındaydı.

Başbakan, ‘şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var’ diyerek tavrını devam ettirdi, Cumhurbaşkanı ise “Demokrasi sadece sandık değildir. Verilen bütün mesajlar not edilmiştir” açıklamasını yaptı. Fas’ta Cumhurbaşkanı’nın sözleri aktarılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan retoriğe devam ederek Cumhurureisini; ‘Demokrasi sandıktan geçer’ diyerek yanıtladı.

Levent’te NTV binasının önünde protesto amaçlı 2.000 kişi toplandı.

İlk resmileşmiş ölüm haberi verildi. Hayatını kaybeden direnişçinin ismi ilk etapta açıklanmadı. Daha sonra ölüm haberinin Antakya’dan geldiği ve bulunan cesedin Abdullah Cömert isimli 22 yaşında bir gence ait olduğu açıklandı. Abdullah Cömert’in kafasına aldığı ağır bir darbe sonucu öldüğü anlaşılıyordu.

Parkta durum genel olarak Pazar günü ile benzerdi. Kalabalık eğleniyordu ancak endişeliydi. Akşam saatlerinde bir gaz kokusunun yarattığı panikle Taksim Meydanı’nda izdihamdan kaynaklanan iki yaralanma haberi duyuldu. Meydanda saat 21.30 itibariyle 30.000 civarında insan bulunuyordu. Polisten gelecek herhangi bir saldırı durumunda izdiham olması kaçınılmaz görünüyordu.

Türkiye’yi 4 gün süreyle terkeden Başbakan Erdoğan’ın ardından CNNTürk’te  Ahmet Hakan’ın programında Murat Belge, Deniz Ülke Arıboğan, Ahmet İnsel ve Oral Çalışlar Gezi Parkı Direniş’inin geldiği noktayı tartıştılar. Ahmet Hakan’ın, CNNTürk’e getirilen eleştirilere ‘artık’ yayın yaptıklarını söyleyerek yanıt verdiği programda Prof Dr. Ahmet İnsel, hareketi ‘Bir Haysiyet Ayaklanması’ olarak nitelendirdi ve şöyle dedi;

“AKP’lileri ya da AKP’yi değil doğrudan Başbakan’ı hedef alan bir harekettir. Başbakan’ın üslubu tavırları karşısında tepkili olan insanların bir haysiyet hareketidir. Bu gösterileri Arap Baharı’na benzetmiyorum. Çünkü burada rejimin meşruiyetinin sorgulandığı bir arayış yok. Burada Başbakan’a yeter artık diyen bir tavır var. Kadın doğumundan içki içmeye Taksim Gezi Parkı’na ne yapılacağından başka konulara kadar her şeyi bilen, her şeye karar veren, saldırgan tavra yeter deniyor.”

Programda Başbakan’a yönelik yapılan sert eleştirilerin içinde gittikçe tırmanan bir psikolojik rahatsızlık endişesi de dile getirildi.

Akşam için tekrar çatışmalar olacağıyla ilgili söylentiler yayılmaya devam ediyordu, Gümüşsuyu aşağılarında polis tarafından barikatın aşılmasıyla çatışma Askeri Hastane’nin bulunduğu alana kadar yükseldi. Çatışma uzun süre devam etti. Burada atılan Biber Gazı dumanı ve partikülleri Gümüşsuyunda yaşayan semt sakinlerini ve Gezi Parkı’nda nöbette olan grupları saatler boyunca etkiledi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı’ndan randevu istediği haberi yayıldı.

Ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ı Salı günü görüşme yapmak üzere Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne çağırdığı duyuldu.

Ankara’da olayların çatışma halinde devam ettiği sosyal medyada yer almaya devam ediyordu.

DOKUZUNCU GÜN 3 HAZİRAN SALI

Öğlen saat 12 sularında Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le yaptığı görüşmeden sonra bir basın açıklaması yaptı.

Açıklamada son bir haftanın bilançosunu verirken, hasar gören sivil araçlardan başlayıp, polisin ve polis araçlarının zedelenmesinden, kamu malının hasar görüyor olmasından, AK Parti’nin başardığı silahsızlanma durumunun tehlikeye atıldığından, turizmin bu hareketten olumsuz etkilendiğinden, İzmir’de AK Parti binalarına yapılan saldırılardan öncelikli olarak bahsetti. Kent meselesi ve parkı korumak için davranan ‘haklı’ bir grubun varlığına da değinirken, kendilerine özeleştiri de yapabileceklerini ifade etti. Muhalefet partilerinden yatıştırıcı tavır rica etti. Kamu malına zarar verilmesine karşı duyduğu üzüntüyü açıklama boyunca defalarca belirtti. Polis tarafından uygulanan kan dondurucu saldırıları ‘aşırı tedbir’ sözcükleriyle tanımladı. Sendikalardan ve STK’lardan gerginliği arttırıcı yaklaşımlarda bulunmamalarını rica etti. Son olarak haklı tepkisini ortaya koyan vatandaşlarına ve uykusuz kalmak pahasına kamu malını savunan güvenlik güçlerine teşekkür ederek günlerden beri beklenen açıklamayı bitirdi.

ALİ İSMAİL KORKMAZ KİMDİR?

Ali İsmail Korkmaz (18 Mart 1994, Hatay - 10 Temmuz 2013, Eskişehir), Taksim Gezi Parkı protestolarına destek amacıyla katıldığı yürüyüşe müdahale eden polis ve karşıt görüşlü gruplar tarafından darp edilmesi sonucu 19 yaşında öldürülen üniversite öğrencisidir.

Eskişehir'de 2013 Taksim Gezi Parkı protestolarına destek amaçlı düzenlenen yürüyüşte polisin müdahalesi sonucu ara sokaklara kaçan eylemcilerden birisi olan Anadolu Üniversitesi birinci sınıf öğrencisi Ali İsmail Korkmaz polis tarafından darp edildikten sonra eli sopalı gruplarca iki defa daha darp edilmiştir. Darp edildikten sonra gittiği hastanede tedavi görememiş ilk tıbbi müdahaleyi ancak 20 saat sonra alabilmiştir. Beyin kanaması geçirdiği anlaşılan Korkmaz 38 gün boyunca komada kalmış ancak 10 Temmuz 2013 günü hayatını kaybetmiştir. Eskişehir'de.Ali İsmail Korkmaz'ın ölümü protesto edilmiştir.

Başbakan Vekili Bülent Arınç, iki defa ‘görevinin ne olduğunu bildiğini’, orada ‘Başbakan’ın vekili olarak bulunduğunun farkında olduğunu’ vurguladığı konuşmasında özeleştiri yapma yetilerinden de bahsetti ancak bu özeleştiriyi herhalde başka bir açıklamaya saklamış olacak ki şu anda Türkiye’nin her tarafına yayılmış olayların sebebine dair daha net bir açıklama veya özür duyamadık.

Kaynak: Diyarbakır Söz