Operasyon saat 12.00 sıralarında başladı. Polis ve asker barikatları kaldırmak, hendekleri kapatmak amacıyla zırhlı araç ve kepçelerle Yüksekova- Şemdinli karayolu üzerinde bulunan Orman Mahallesi'ne girdi. Güvenlik güçlerinin mahalleye girmesiyle yoğun bir şekilde patlama ve silah sesleri duyuldu. Yaklaşık 1 saat süren operasyon sonrası güvenlik güçleri mahalleden çıkınca patlama ve silah sesleri de kesildi.
Hakkâri Kürt coğrafyasının illerinden olup bugünkü sınırları itibariyle kuzeyde Van, güneyde Musul, doğuda Urmiye, batıda
Şırnak ile komşudur.Tarihi geçmişi en eski olan Kürt illerindendir.Hakkâri yöresi tarihin ilk dönemlerinden bu yana
insan topluluklarının yerleşim yeri olmuştur. Bölgede prehistorik dönemlerde bazı yerleşmeler olduğu il sınırları içinde değişik yerlerde
bulunan kaya resimlerinden anlaşılmaktadır.Ancak bu resimlerin hangi dönemlere ait olduğunun kesin olarak belirlenmesi
de oldukça güçtür. Bu resimlerin önemli bir kısmı 2600m yükseklikteki Geveruk vadisinde yer almaktadır. Bunların çoğu yöredeki
bir tür dağ keçisini belirtmektedir. İlkel ve simgesel olan av tuzakları ile hayvanlara sopalarla saldıran insan resimleri de vardır.. Bir
başka kaya resimleri kümesi de Şiye Hendeveda tepesinin eteklerinde ortaya çıkarılmıştır. Kayalar üzerindeki çok sayıdaki resim
kompozisyonu yöre halkının yerleşik hayata seçtiğini, avcılığın yanı sıra hayvancılık ve tarımla uğraştığını ortaya koymaktadır.
İÖ.7000'den bu yana sürekli bir yerleşme yeri olan Hakkâri yöresinin adına ilişkin ilk bilgilere, X.yy Arap tarih ve coğrafya
kaynaklarında rastlanmaktadır.Ünlü Arap tarihçisi İn Havsal , yöredeki Hakkâri yani Her-kariyan (Güçlü, savaşçı, edebilen)
anlamına gelen ve o coğrafyada yaşayan boyların adıdır.. Böylesine geniş bir alanda Ertuşi ve Pinyanişi aşiretleri bu boylardan ikisi ve
yöre siyasetinde etkin olanlarıdır. "Akar" ise köy altı sulak, bahçelik alan demektir. Bugün Hakkâri merkez ilçesine bağlı bir köy ile,
Yüksekova'ya bağlı Oramar Bucağı'nın bir köyü de yine bu aşiretin adıyla,Akar (Akarı) olarak anılmaktadır.
Hakkâri’yi de içine alan Kuzey Kürdistan’ın yüksek yaylalarında yaşayan insan topluluklarına ait ilk yazılı bilgiler M.Ö. 13
yüzyıldan başlayarak Asur yazıtlarından elde edilmiştir.Yazıtlarda belirtildiğine göre , dağlık yöredeki bu topluluklar yaklaşık M.Ö.
2000 den M.Ö. 900 yılına kadar bağımsız beylikler halinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bunlara göre Van Gölünün güneydoğusundaki
dağlık yöre Hubuşki Kaki(a) ve Data(na) adında krallarca yönetilen, bağımsız bir birim görünümündedir. Bu kral adları
Hurri kökenlidir.Hurriler ise Doğu Anadolu’nun en eski halklarındanbiridir ve dilleri Urartularla akrabadır.Adı geçen iki
Kralından bazen de Nairi (Van yöresi) Ülkesinin kralı olarak da söz etmek mümkündür.
Hakkâri yöresinde günümüze kadar pek çok krallık hüküm sürdüğü görülmektedir. Hakkâri ilinin asıl ismi Colemêrg'tir.
Ermeniler buna İlmar, Süryaniler Gülarmak,Memluklar ise Colemêrg adını vermişlerdir. Yörede Urartular,Medler,
Akadlar, Asurlular, Persler,Makedonyalı İskender, İskender'in komutanlarından Selevkos'un yönetimindeki Selökidler,
Sasaniler, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar, Safeviler belirli aralıklarla hüküm sürmüşlerdir.
Gerek bölgede hüküm süren Sasaniler ile Romalılar döneminde, gerekse de Osmanlılar ile Safeviler döneminde
burada yaşayan Kürtlerin başına gelen; sürekli bir talan, sürekli bir işgal, sonu gelmeyen kıyımlar oldu.
Burada bulunan imparatorlukların birbirleriyle çıkar amaçlı yapılan savaşların en ağır faturasını veren halk oldu.
M.S 600 yıllarında Hz.Ömer döneminde bölgenin fethedilişiyle kısa bir zaman rahat nefes alınsa da,
Emeviler ve Abbasiler döneminde aynı zulümler yine devam etmiştir.Osmanlı ve Safevi hanedanları arasındaki
hesaplaşmaların buluşma noktası durumuna getirilen Kürdistan, her seferinde tekrar tekrar bölünmüş, tekrar
tekrar parçalanmıştır.Çatışan güçler Osmanlı ve Safeviler iken, ölenler hep Kürtler olmuştur.Osmanlıların egemenliğinde
bulunan Kürtlerin bir kısmının Şii olması; Safeviler’in egemenliğinde bulunan Kürtlerin ise bir kısmının
Sünni olması, Kürtleri kullanmaya çalışan Osmanlılar ve Safeviler için paha biçilmez bir malzeme olarak
görülmüş ve sürekli kullanılmıştır.
Hakkâri'de doğup büyüyen ve bütün bu zulümlere uğraya uğraya yaşayan Şêx Ehmedê Xanî, Kürt halkının
bu trajik durumundan ünlü eseri 'Mem û Zîn'de şöyle söz eder :
İşte e erdi talihsizliğimiz
Acaba zevale yüz tuttu mu dersin?
Yoksa hep böyle olduğu yerde mi kalacak
Ben Allah'ın hikmetine şaşakaldım
Kürtler dünya devletinde,
Acep ne sebeple kalmışlar boynu bükük,
Hepsi birden niçin olmuş mahkum?
Onlar kılıçla şöhret şehrini fethetmişler.
Himmet ülkesine boyun eğdirmişler
Onların her bir beyi Hatem cömertliğinde
Ve Rüstem cengaverliğindedir her bir erkeği.
Bak Arabistan'dan Gürcistan'a kadar
Kürtlüktür olmuş kaleler gibi.
Bu Rumlarla Acemler onlarla hisar olmuş,
Kürtlerin hepsi dört kenarda yer tutmuş.
Her iki taraf, Kürt kabilelerini,
İmha oklarına hedef yapmışlar
Bu durumdan kurtuluşun; Kürtlerin birliği, örgütlülüğü ile olacağını belirten Ehmedê Xanî, 'Mem û Zîn'
adlı eserinde, bu özlemini açıkça ifade etmiştir. Eserinde Mem ve Zîn'in aşkı etrafında çağının yaşantısını, o
zamanın sosyal, kültürel ve idari durumunu da güçlü bir maharetle tasvir edip gözler önüne sermiştir. Xanî, o
dönemde yöneticilere, devletin siyasi ve idari çarkına hakim olan anlayışı, usta bir üslupla anlatmış; bu geri,
zalim, çarpık ve küflü anlayışı yerden yere vurmuş; yöneticilerin davranış ve anlayışını, özellikle onların kötü
niyetli, kinci, çıkarcı ve dalkavuk kimselerin sözüyle oturup kalkmalarını ortaya koyarak kötülemiş, bu çürük ve
haksız düzene karşı adeta isyan etmiştir.
Onun özlemi 1847 yılında Bedirxan Bey'in başkaldırısıyla ete kemiğe bürünmüş ama istenilen sonuç bir
türlü elde edilememişti.
1847'de Botan Emiri Bedirxan Bey, hazırlıklarını tamamlamış bir şekilde kapsamlı bir ulusal başkaldırıya
öncülük eder.Hakkâri ahalisi,Nurullah Bey'in öncülüğünde bu başkaldırıda yer alır.Ancak Osmanlı Paşalarının
hilelerine kanan Bedirxan Bey'in yeğeni Yezdanşer, ona ihanet eder.Ve böylelikle bu büyük başkaldırı, yenilgiyle
sonuçlanır.Dolayısıyla ayaklanmaya katılan Hakkâri Beyi teslim alındıktan sonra, götürüldüğü Girit adasında
acımasızca öldürülür(1849).
Osmanlı Devleti tarafından Bedirxan Bey ayaklanmasının bastırılmasıyla Beylikler ortadan kaldırılınca, Kürt
ulusal hareketi başsız kaldı. Bedirxan Bey’in Kürdistan'da oluşturduğu sükunet,O’nun devreden çıkmasıyla yerini
kargaşa ve anarşiye bırakmıştı. Beylerin yerine bu boşluğu toplum içindeki itibarları ve bağlılarının çokluğu ile
Şeyhler doldurdu. Bu liderler bu tarihten sonra gelişen Kürt hareketlerine uzun bir dönem önderlik edeceklerdi.
Onlardan birisi de Hakkâri bölgesinden Şemdinanlı Şeyh Ubeydullah'tı.
Şeyh Ubeydullah mütevazi, kanaatkar, son derece dindar, halkının sorunlarıyla ilgilenen ve bu konudaki
duyarlılığı üst düzeyde olan bir insandır. Batılı misyonerler ondan aşırı ulusçu ve aşırı dinci olarak bahsederler.
Şeyh, batılı misyonerlerden birine şunu söylemiştir: "İran tabiiyetinde olsun,Türk tabiiyetinde olsun; Kürdistan'
ın beyleri, prensleri ve halkı, işlerin bu şekilde iki hükümetle yürüyemeyeceğini düşünüyor ve bu durumu
kavrayamayan Avrupa hükümetlerinin bir araştırma yapmak üzere harekete geçmeleri gerektiğini düşünüyor.
Kürt halkı, ayrı bir halktır. İstiyoruz ki işlerimiz elimizin altında olsun."
Ulusal sorunlara duyarlılığıyla öne çıkan Şeyh, 1880'de başlatmış olduğu ayaklanmada, başta büyük başarılar
elde eder. İngiltere, Fransa ve Amerika'nın devreye girerek, işbirliği yapan İran'a ve Osmanlı’ya yardım etmesi;
Şeyh'in güçlerinin çoğunun disiplinsiz bir yapıda olması ve ele geçirilen yerleri talan etmeye başlayıp, birliklerinden
ayrılmaları sebebiyle elde edilen başarılar korunamaz. Böylelikle bu büyük ve önemli kıyam da yenilgiyle
sonuçlanır.Ayaklanma sonrasında bir zaman İstanbul'da tutulan Şeyh, serbest bırakılıp Şemdinli'ye dönünce ve
yeni bir ayaklanmaya girişince, yakalanarak Mekke'ye sürgün edilir. Şeyh, vatanından uzak bir şekilde hayata
gözlerini yumar.
Sözünü ettiğimiz gelişmelerden hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Hakkâri’nin Kürt tarihindeki yeri
büyük bir önem arz etmektedir. Buradan çıkan büyük insanlar uzun bir dönem Kürt halkına önderlik etmişlerdir.
Cumhuriyet tarihinde ilk başlarda il kategorisine bile alınmayan Hakkâri, 1926'da il olur. Sonra 1932'de
lağvedilir ve Van iline bağlanır. 1936'da bu karar değiştirilir ve Hakkâri yine il olur.
Başta Hakkâri Merkez’in olmak üzere, hem şu anda Hakkâri'ye bağlı olan ilçeler hem de Hakkâri'ye bağlı
olmayan ilçelerin Cumhuriyetin ilanı sonrasında isimleri değiştirilmiştir.
İlçeler
Hakkâri, günümüzde Şemdinan (Şemdinli),Gever (Yüksekova) ve Çal (Çukurca) ilçelerini kapsamaktadır.
Kaynak: Diyarbakır Söz