HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam yaptığı iç gündem değerlendirmesinde, İstanbul Sözleşmesi ile Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un zeminini hazırladığı aileyi hedef alan projelere tepki gösterdi. Sağlam, “Hükümetin bu denli açık yürütülen bir yıkım projesini hangi mantıkla hâlâ sahiplendiğini anlamak ise mümkün değildir.” ifadesini kullandı.
Haftalık iç gündem değerlendirmesinde ayrıca; TÜİK’in açıkladığı eylül ayı işsizlik rakamları ve sorunlarına değinen Sağlam, işsizliğin son bulması için öneriler sunarken, içeride veya dış politikada hiçbir sıcak gündemin işsizlik sorununu gölgelememesi gerektiğine dikkat çekti.
“Kadına Şiddet Şikâyet Hatları” alo yıkım hatlarına dönüştü
Aile kurumunun hedef alındığına işaret eden Sağlam, “Bugün kapitalist felsefenin özü olan tüketim çılgınlığını daha fazla yaymak için bir obje olarak kullanılan kadını aile içerisinde erkek ile çatıştırarak, toplumsal yıkım projesinin en önemli sacayağı olarak kullanılmaktadır. Tüketim köleliğini esas alan kapitalizmin zirve yaptığı bu çağda yıkım faaliyetleri daha organize bir hal almıştır. Sabahtan akşama kadar çalışan ve günün sonunda kendisi de tükenen kadın profili yüceltilirken, evinde çocuklarına annelik yapan, eşine bir bardak su ikram eden kadın profili ise aşağılanmakta, kölelik olarak lanse edilerek ayıplanmaktadır.
Kadının çalıştığı işyerinde yaşadığı hor görülme, farklı tacizlere uğrama, kovulma, sömürülme gibi sorunları gündem etmeyerek patrona karşı en ufak bir itirazda bulunmayanların, ev ortamında ‘Kadına şiddet’ vaveylalarını kopararak erkek profilini ‘katil, canavar’ gibi lanse etmeleri, kadını yüceltme adına yaptıkları faaliyetlerin ardındaki yıkıcı niyetlerini ele vermektedir.” dedi.
“Aile kurmak zorlaştırılırken aileyi yıkmak ise ‘Alo-Yıkım’ telefon hatları ile basit hale getirilmiştir”
Yıkım projelerine karşı sessiz kalan Hükümeti de eleştiren Sağlam, “Bugün aile kurumunun güvencesi olmadığı için sağlıklı toplumun güvencesi de kalmamıştır. Asılsız bir ihbar, gerekçesiz bir beyan, erkeğin evden uzaklaştırılması veya hapsedilmesi ile sonuçlanabilmektedir. Aile kurmak maddi ve manevi birçok engel ile zorlaştırılırken, bin bir zahmetle kurulan aileyi yıkmak ise bir ‘Alo’ demek kadar basit hale getirilmiştir. Üstelik ‘Alo-Yıkım’ telefon hatları reklam ve teşviklerle özendirilmekte, bu yıkım projesi kadını koruma ve yüceltme olarak pazarlanmaktadır. Bunun en acı faturası da ne yazık ki bir anda kendilerini ya bir sığınma evinde ya da sokakta bulan yuvası dağılmış kadınlara çıkmaktadır. Hükümetin bu denli açık yürütülen bir yıkım projesini hangi mantıkla hâlâ sahiplendiğini anlamak ise mümkün değildir.” ifadelerine yer verdi.
Eylül ayı işsizlik rakamları ve sorunlar
TÜİK’in eylül ayı işsizlik oranını yüzde 13,8 olarak açıklamasını değerlendiren Sağlam, “TÜİK’in açıklamalarında, geçen yılın aynı dönemine göre işsizlerin sayısının 817 bin kişi artarak 4 milyon 566 bine ulaştığı anlaşılmaktır. Asıl işsizlik oranlarını gösteren 15-24 yaş aralığındaki oran ise çok daha vahimdir. Genç işsizlik 4,5 puan artarak yüzde 26,1’e yükseldi. Yani her dört gencimizden biri işsiz, geleceğe umutla bakamayacak şekilde ve buhranlarla yaşamaya çalışmaktadır. İstihdamı artırmak ve işsizliği düşürmek için girişilen çabaların aslında kamuoyunu oyalamadan ibaret olduğu görülmektedir. İşsizlik artık ülkenin en önemli sorunudur. Hükümetin bu sorunu görmezden gelerek harekete geçmemekte ısrar etmesi ve ekonomi yönetiminin umursamazlığı büyük bir güven bunalımına neden olmakta, önümüzdeki süreç için de ciddi bir ümitsizlik oluşturmaktadır.” dedi.
İşsizliğin son bulması adına yetkililere çağrıda bulunan Sağlam, “İçeride veya dış politikada hiçbir sıcak gündem işsizlik sorununu gölgelememelidir. İşsizlik, halkımızın kaderi olmaktan çıkmalı, beyin göçüne ve nitelikli iş gücünün dışarıya gitmesinin önüne geçilmeli, coğrafyamızın avantajlarının bilincinde olarak açılımlar gerçekleştirilmelidir. Bugüne kadarki girişimlerin neden başarısız olduğu üzerinde kafa yorulmalı, işsizliğin sosyal ve siyasal sonuçları göz ardı edilmemelidir. İstihdam oluşturmayan ekonomi politikalarının krizin çözümüne bir katkısının olmayacağı unutulmamalıdır.” şeklinde konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz