İşkence raporu savcıda

Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu üyeleri, hazırladıkları raporu, 12 Eylül döneminde Diyarbakır Askeri Cezaevi'ndeki işkence iddialarıyla ilgili soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısına verdi.

İşkence raporu savcıda

Diyarbakır Adliyesi'nde bir araya gelen 78'ler Girişimi üyeleri, 1980-84 yılları arasında yaşanan suç ihlallerini 600 sayfalık dilekçe ile Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı'na sundu. Adliye çıkışında basın açıklaması yapan 78'ler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, 78'ler Girişimi tarafından oluşturulan Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu olarak, 5 yıldan bu yana düşünsel, 3 yıldan bu yana da fiilen sürdürdükleri çalışmaların önemli bir adımını Diyarbakır Cumhuriyet

ÖN RAPOR SUNULDU

Başsavcılığına sundukları ön rapor ile attıklarını söyledi. 3 yıllık çalışma sonucu elde ettikleri 500 dolayında mağdurun 800 saatlik görsel anlatım kayıtları ve 7 bin sayfalık yazılı deşifreleri Diyarbakır askeri cezaevinde özellikle 1980-84 yılları arasında yaşanan zulmün, cinayetlerin en kapsamlı belgeleri olduğunu savunan Can, çalışmanın, içeriğiyle, yöntemiyle, Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşme, demokrasiye geçişe, geçiş dönemi adaletine dönük sivil tek hakikat komisyonu örneği olduğunu belirtti.

ASKERİ CEZAEVİNDE

Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Can, "Diyarbakır askeri cezaevinde yaşananların işkence, insanlık dışı muamele ve insanlara karşı uygulanan onur kırıcı davranışlarla insanlık suçu işlendiği, mağdurlara sistematik olarak işkence uygulandığı, insanlığa karşı suç işlendiği sonucunu ortaya koymuştur. Hazırlanan ön rapor, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan soruşturmaya katkısı olacağını düşündüğümüzden yargının değerlendirilmesine sunulmuştur" dedi. Ön rapordaki başlıklar hakkında da açıklamalarda bulunan Can şunları söyledi:

FİZİKSEL İŞKENCELER

"Komisyonun yönetimi tarihçesi ve amacı. Genel bulgular ve psikolojik sağlık açısından Diyarbakır cezaevi. Sosyolojik açıdan Diyarbakır cezaevi. Fiziksel açıdan cezaevi. Adli tıp açısından Diyarbakır cezaevi. Ceza hukuku açısından cezaevi. Biz inanıyoruz ki Diyarbakır askeri cezaevi gerçeği anlaşılmadan bugün yaşadığımız sorunların hiçbirini çözmek mümkün değildir. Bunun için istiyoruz ki, Diyarbakır askeri cezaevinde zulme karar verenler, uygulananlar, bilerek ya da bilmeyerek ortak olanlar yargılanmalı.

100 BİN İMZA VAR

Diyarbakır askeri cezaevi bugüne dek topladığımız 100 bin imza verenin talebi doğrultusunda bir insan hakları müzesine dönüştürülmeli. Kurulacak müze için bu coğrafyadaki bütün insanlar, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler çalışmaya başlayıp, bu kapsamda bir zenginliği yaratacak, bilgi, belge, mektup, fotoğraf, resim, desen, giysi, günlük kullanım eşyası gibi tüm objeleri bir an önce derlemeye başlayacak bir organizasyon kurulmalıdır. Komisyonun çalışmaları, Türkiye geçmişiyle yüzleşene, ülkemizin demokratik bir hukuk devleti olana, Kürt halkının ulusal ve demokratik hakları kabul edilene kadar sürecektir.

TANIKLIKLARLA YÜZLEŞTİK

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Turgut Tarhanlı, çalışmanın disiplinler arası bir çalışma olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Adli süreç sonunda ulaşılmak istenen hedef; hukukta maddi gerçektir. Biz maddi gerçeğin ortaya konulmasına katkı sağlamak için farklı disiplinler açısından bir çalışma ortaya koyduk. Bu akademik nitelikte olan bir çalışmadır. Bu komisyon çalışmaları çerçevesinde 1980-84 arası dönemde Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde kalan 516 kişiyle konuşuldu. O kişilerin cezaevinde kendilerine uygulanan muaemele ile ilgili tanıklıkları var. Bunun sonucunda klinik psikoloji yöntemleriyle bunun bir travma endeksi ortaya çıkarıldı. Ortaya konan tabloyu farklı disiplinlerin birikimi üzerinden değerlendirmeye çalıştık. Bu öyle zannediyorum ki adli süreçte değer taşıyan bir çalışmadır.

500 KİŞİYLE GÖRÜŞÜLDÜ

Bu çalışma geliştirilerek sürüyor. Ortaya konacak diğer sonuçlarda yazılı olarak Savcılığın bilgisine sunulacak. Türkiye'de bugün yaşayan vatandaşların büyük kısmı bu gerçeğin farkında değil. Bizler bu konulara aşinalığımız olmasına rağmen, bizim dahi şaşkınlık ve dehşetle karşıladığımız anlatım ve tanıklıklarla yüzleştik. Bu tablo biraz daha yaygınlaştırılmalı. Bu gerçeğin varlığı,yaşanmış olduğu Türkiye toplumu açısından yaygınlaştırılmalı. Bu bizim kendi yakın geçmişimize bakmak, yüzleşmek ve geleceğe bunlardan arınmış bir şekilde ilerlemek açısından önemli bir tecrübe olsa gerek diye düşünüyorum. Bu sadece bir adli süreç değil, toplum olarak bir öğrenme süreci olarak telakki edilmeli."

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler