İzmir Ekonomi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Dr.Serhun Al, 'Çözüm sürecinin' 2015 Temmuz'da bozulmasından sonra Güneydoğu'da başlayan PKK ve Türkiye arasındaki yoğun şehir çatışmalarının ortasında kalan bölge insanının nasıl yaklaştığı ve algıladığı sorusuna yanıt aramak için 4 ay bölgede yaptığı çalışmayı raporlaştırdı. Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Ankara ve Erbil'de farklı toplumsal ve siyasal kesimlerin temsilcilerinden 55 kişi ve yerel halktan yapılan görüşmelerle hazırlanan raporun, 'Çözüm Süreci ve Sonrası: Algılar ve Beklentiler' başlığındaki değerlendirmeler şöyle sıralandı:
"NE PKK NE DE DEVLET HALKIN YORGUNLUĞUNU OKUYABİLDİ"
* 30 senelik çatışmalı süreç içerisinde ilk ciddi normalleşme belirtileri ortaya çıkmaktaydı.
* Çözüm süreci ve çatışmasızlık döneminde bölge insanında psikolojik, ekonomik ve siyasal olarak olumlu ve gelecekten umutlu bir atmosfer mevcuttu.
* Yatırımlar artmakta, turizm gelişmekte ve fiziksel güven ortamı güçlenmekteydi.
* Çözüm süreci şeffaf değildi ve karşılıklı güven inşa edilemedi. Devlet kalekollar ile kırsalda, örgüt cephanelerle şehirde güçlendi.
* Çözüm sürecinde ana akım Kürt hareketi dışındaki aktörler dışlandı. Bu, çözüm sürecinin PKK'nın mücadelesi sonucu ortaya çıktığı algısını yarattı.
* PKK'nın şehirlere inmesi, hendek siyaseti ve özerklik ilanları kitlesel destek görmedi.
* Devletin PKK'ya verdiği sert cevap, sokağa çıkma yasakları, güvenlik güçlerinin ırkçı duvar yazıları hali hazırda kırılgan olan bölgedeki devlet-toplum ilişkisini zedeledi.
* Ne PKK ne de devlet halkın yorgunluğunu okuyabildi.
* PKK'nın silah ve şiddet yoluyla siyasi taleplerde bulunması yarardan fazla zarar getiriyor.
* PKK'ya verilmeyen destek, devlete yakınlaşıldığı anlamına gelmiyor.
* Çözüm sürecine yeni metotlar ve farklı Kürt kesimlerinin de dâhil edilerek geri dönülmesi şarttır.
"HALK, ÇATIŞMALARIN BAŞLAYACAĞINI DÜŞÜNMÜK BİLE İSTEMİYORMUŞ"
Dr.Surhun Al'ın hazırladığı raporda, Diyarbakır ve Mardin'de siyasi parti, STK temsilcileri ve bölge halkı ile yapılan görüşmelere de yer verilerek, şu değerlendirmeler yapıldı.
"Çözüm süreci ve çatışmasızlık zamanı Diyarbakır'da bir bahar havasının olduğunu çoğu kişi dile getirmektedir. Ekonomi ciddi bir ivme kazanmış, yatırımlar çoğalmış, psikolojik olarak halkın geleceğe umutla baktığı belirtilmektedir. Mazlum-Der Diyarbakır Şube Başkanı ve Sarmaşık Yoksullukla Mücadele Derneği Başkanının söylediğine göre çatışmaların tekrar başlayacağını halk beklemiyormuş ya da düşünmek bile istemiyormuş aslında. Bu yüzden çatışmaların başlaması ve şehirlere taşınması halkta ciddi bir psikolojik kırılmaya sebep olmuş. Hem PKK'nın siyaseti hem de Ankara'nın olayları ele alış biçimi ciddi şekilde eleştiriliyor. Fakat Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Kaya'ya göre PKK'nın çatışmaları şehire taşımasına halkın kırgın olduğunu, devletin sert askeri cevabına ise halkın kızgın olduğu görüşünde. Bu noktada Ankara'da Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkanı Şaban Kardaş ile yapılan görüşmede devletin halkın yaralarını kısa zaman içerisinde saramaması sonucunda Ankara'nın ahlaki üstünlüğünün zayıflayabileceğini belirtti. Aynı görüş ismini vermek istemeyen ve bölgede görevli bir kaymakam tarafından da dile getirildi. Ayrıca Şaban Kardaş, çözüm sürecinde Ankara'nın atmış olduğu normalleşme (desecuritization) adımlarına PKK'nın aynı ölçüde karşılık vermediğinden bahsetti. Normalleşmenin tek taraflı değil karşılıklı olması gerektiğine vurgu yaptı" denildi.
"ÇATIŞMALARIN UZAMASI DEVLET ALEYHİNE OLUR"
İzmir Ekonomi Üniversitesi için hazırlanan raporun, 'Şehir Çatışmaları, Duygusal Kopuş Meselesi ve Kürt Sosyolojisi' başlığında ise, örgüt şehir yapılanmalarının yanıltıcı istihbaratları doğrultusunda çatışmaları şehir merkezlerine taşıdığı, IŞİD'in Kobani kuşatmasına karşı mobilize olan halkın coşkusunun PKK tarafından yanlış okunduğu vurgulandı. Örgütün ayaklanma çağrılarına halkın destek vermediğinin fakat, gelecekte de vermeyeceği anlamına gelmediği ifade edilen raporda, şöyle devam edildi:
"Bugün evlerini terk etmek zorunda olan yeni jenerasyonun ileri de ne yöne evirileceğini zaman gösterecektir. Çatışmalar ve şiddetin uzaması devletin aleyhine olur. Mağdur olan kitlelerin savaşı kimin başlattığını değil halkın yaralarını kimin sarmadığını hatırlayacak ve iyileştirme gecikirse devlet psikolojik üstünlüğünü kaybedecektir. PKK şiddeti Beyaz Kürt-Kara Kürt ayrımına sebep oluyor. Orta-üst sınıf Kürtler daha liberal zeminde, şiddete daha mesafeli, yüzler Batı'ya daha dönük. Fakat sınıfsal ve ideolojik farklılıklara rağmen ortak bir Kürt kimliği konsolide olmuş durumda ve benzer talepler mevcut. Örneğin eşit vatandaşlık ve statü gibi. Yukarıda belirtilen maddeler 3 aylık süre içerisinde bölgeye yapılan ziyaretlerde farklı kesimler tarafından ortaya koyulan genel görüşler olarak özetlenebilir."
Bölgesel Güç Dinamikleri ve Erbil-Ankara Hattı ilişkilerinin de irdelendiği raporda, IKBY'de Barzani'nin Ankara'ya ve Süleymaniye'de KYB'nin ise Tahran'a daha yakın ilişkiler içinde olduğu belirtilirken, PKK-Türkiye arasında yeniden başlayan çatışmalı süreçte Barzani'nin siyasal olarak elini biraz zayıflattığı belirtildi. Barzani ne Türkiye'nin, ne de Suriye'nin Kürt meselesi konusunda iç işlerine karışmaktan uzak durmaya çalışıyor görünse de PKK'nın bölgedeki etkisini dengelemek için siyaset yürüttüğü belirtilen raporda, şöyle denildi:
"Barzani, PYD dışında bir çizgi olan Suriye'deki Kürt Ulusal Konseyi'ne destek vermişti. Barzani çizgisinin karşısında ise PKK ve Öcalan paradigması yer almaktadır. Bu çizgi daha radikal sol ve ulus-devlet eleştirisi üzerinden kendini tanımlıyor. Sovyet tarzı bir organizasyon ve ideolojik yapıya sahip olan bu çizginin Barzani ile uyuşması zor bir ihtimaldir. KDP'lilere göre PKK Kürtlerin gerçekliklerine, ihtiyaç ve taleplerine hitap etmemektedir. Bugün Kuzey Irak'ın Sincar bölgesinde konuşlanmıştır. PKK ile Barzani'nin Peşmerge birlikleri arasında her an çıkabilecek bir çatışma da söz konusudur. Bu sebeple IŞİD tehlikesi ortadan kalkınca PKK ile KDP arasında bir gerginlik yaşanabileceği de dile getiriliyor."
Dr.Serhun Al tarafından hazırlanan raporun sonuç bölümünde ise, Çözüm süreci zamanındaki çatışmasızlık durumu bölge halkı tarafından özlemle anıldığı, meselenin şiddetten arındırılması ve çatışmasızlık durumu sorunun çözümünde ağırlık bir yere sahip olduğu vurgulanarak sonuçlar maddeler halinde şöyle sıralandı:
"BAĞIMSIZLIK FİKRİNİN BÖLGEDE ÇOK ZEMİNİ YOK"
* PKK'nın hendek siyaseti ve çatışmaları şehir merkezlerine taşıması bölge insanının çoğu tarafından onaylanmamıştır. Fakat Ankara'nın sokağa çıkma yasakları da dâhil olmak üzere takındığı sert tutum da bölge insanı tarafından ciddi şekilde eleştirilmektedir. Hendek girişimlerine karşı daha yumuşak metotlar devreye sokulabilirdi tarzında görüşler sıklıkla dile getiriliyor.
* Bazı güvenlik görevlilerinin siyasal-milliyetçi hal ve hareketleri bölge insanının onurunu ciddi şekilde kırmaktadır.
* Bölge insanının çoğu askeri politikalar ile ne PKK'nın ne de devletin uzun vadede ciddi bir zafer kazanacağına inanmamaktadır.
* Bölgedeki şiddet ortamı hem Kürtlerin kendi içinde sınıfsal ve politik olarak kutuplaşmasına sebebiyet verirken hem de Batı ile Doğu arasındaki duygusal kopuşa zemin hazırlama potansiyeline sahiptir.
* Bölge insanının önemli bir bölümünün eşit vatandaşlık, özgürlüklerin genişletilmesi, anayasal güvencelerin sağlanması gibi talepleri bulunmaktadır. Bağımsızlık fikrinin bölgede çok zemini yok.
* Bölge insanının çoğu çatışmasızlık sürecine geri dönülmesi ve taraflar arasında diyalog ve iletişim kanallarının tekrardan açılmasından yanadır.
* Yeni ve daha güçlü temelleri olan bir çözüm süreci talebi sıklıkla dile getirilmektedir. Şeffaflık, daha geniş kitlelerin katılımı ve TBMM'nin aktif rol üstlenmesi karşılıklı güvenin tesis edilmesinde etkili olacağı söylenmektedir.
Kaynak: Diyarbakır Söz