Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası (DTO), Hak İnisiyatifi Derneği (HAK) Diyarbakır Temsilciliği, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Selçuk Mızraklı’ya “Örgütü üyesi olmak” iddiasıyla 9 yıl 4 ay hapis cezası verilmesine ilişkin açıklama yaptı. Baro Adli Yardım binasında düzenlenen toplantında Baro Başkanı Cihan Aydın konuştu.
Aydın, Cumhuriyet Savcısı ve mahkeme heyeti hakkında hukuka aykırı bir şekilde elde edilmiş delillere yaslanarak hüküm kurulması nedeniyle "görevi kötüye kullanmaktan" Hakim ve Savcılar Kurulu'na (HSK) şikayet taleplerini sunacaklarını ileri sürdü.
'YASA DIŞI DELİLLER’ VURGUSU
Dosyada, yasa dışı yollarla hukuki geçerliliği olmayan bir takım suçlamaların bulunduğunu iddia eden Aydın, "Mahkemenin, hukuk dışı bir şekilde elde edilen ve hukuken delil sayılamayacak 'delillere' dayanarak söz konusu cezayı verdiğinden hiçbir kuşkumuz yoktur. Nitekim Başkan Mızraklı, şüpheli olarak UYAP’a kaydedilmeden 2009-2014 yılları arasında Gülen yapılanması mensubu hakim-savcıların kararıyla dinlenmiş, ancak hakkında bir işlem yapılmamıştır. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 138. maddesine göre bir kişi hakkında iletişimin tespiti kararı verilmesi için öncelikle şüpheli veya sanık sıfatını alması gerekmektedir. Ancak Başkan Mızraklı, söz konusu hukuki şartlar es geçilerek 10 Temmuz 2017 tarihinde doğrudan şüpheli olarak UYAP’a kaydedilmiştir. Bu durumda mahkeme, yasadışı dinlemeler sonucunda elde edilen ve hukuki geçerliliği olmayan bir takım bilgileri delil olarak dikkate almış ve hüküm kurmuştur. Mahkemenin bu tutumunun hukukla izah edilemeyeceğini, en iyi hakimler bilmelidir” dedi.
‘ISMARLAMA İFADE MUTEBER KABUL EDİLDİ’
Serbest bırakılan itirafçının Mızraklı hakkında verdiği ifadenin ardından beraat etmesini ve hukuki süreçteki üsülsüzlüklerin yapıldığını da ileri süren Aydın, “Bir diğer hukuksuzluk hali ise, mahkemenin Mayıs 2016 tarihinde teslim olan itirafçı tanık H.B.A.’nın teslim olmasından neredeyse 3 yıl sonra ve seçimden 10 gün önce 20 Mart 2019 tarihinde verdiği iddia edilen beyanlara itibar etmesidir. H.B.A.’nın vermiş olduğu iddia edilen beyan, alışılmış ve yasal formatın dışında alınmıştır. İtirafçı tanık, yakalanmasından 3 yıl sonra cezaevinde tutuklu olarak yargılandığı sırada, cezaevinden nasıl çıkarıldığı belli olmadan, Kayseri Cezaevi'nden Diyarbakır’a getirildiği iddia edilmiş, Başkan Mızraklı hakkında beyanda bulunmuştur. İfadenin altında iki jandarma görevlisinin yazıcıdan çıkmış sicil numaraları ve el ile atılmış imzaları bulunmaktadır. Ancak, Cumhuriyet Savcısının sicili daha sonra el ile yazılmıştır. Hazır bulunan ‘Katip’ kısmında ise ne bir sicil, ne de bir imza bulunmaktadır. Asgari şekil koşullarına bile uymayan bu ısmarlama ifade, mahkeme tarafından muteber kabul edilerek hükme esas alınmıştır. Bu arada itirafçı tanık H.B.A., geçtiğimiz günlerde hakkında devam eden davadan beraat etmiştir. Savunma makamının, ‘H.B.A.’nın beyanlarının hangi koşullarda alındığı, ifadenin hukuka ve yasaya uygun alınıp alınmadığının araştırılması’ yönündeki talepleri mahkeme tarafından reddedilmiştir” diye belirtti.
‘YARGI CÜBBELİ POLİSLER ORDUSUNA DÖNÜŞTÜ’
Yargı mekanizması adalet kaygısından azade bir keyfiliğe dönüştüğünü de iddia eden Aydın, polis ve jandarmanın hazırladığı fezlekelerin herhangi bir hukuk süzgecinden geçmeden iddianameye dönüştüğünü dile getirdi. "Yargı mekanizması adeta cübbeli polisler ordusu haline gelmiştir" diyen Aydın, "Kayyımlık müessesesi; hukuk devleti ilkeleri ile seçme ve seçilme hakkına bir saldırı ve hayatın demokratik işleyişine kast eden bir anlayışı temsil etmektedir. Hukuki, siyasi ve toplumsal hiçbir meşruiyeti bulunmayan kayyum uygulamasını devam ettirmek için belediye başkanları aleyhine ısmarlama soruşturma ve kovuşturmalar açılmakta. Bu keyfilik ve içinde adalet olmayan politikalardaki ısrar, hukuksuzluğu ve adaletsizliği çoğaltmakta ve her gün buna yeni bir halka eklemektedir” diye konuştu.
‘YARGI TEHDİT HALİNE GELDİ'
Yargının "keyfi ve siyasi" uygulamaları toplumun her kesimi için tehdit haline geldiğini de söyleyen Aydın, “Hukuk güvenliğinin yerini bugün yargının keyfi ve siyasi uygulamaları almış, yurttaşlar için bir güvence olması gereken yargının kendisi toplumun her bir ferdi için tehdit haline gelmiştir. İktidarın ekonomik, sosyal, kültürel, iç ve dış politikalarını eleştiren, muhalefet hakkını kullanan hemen herkes hükümetin ve dolayısıyla yargının hedefi haline gelmiştir. Toplumun her bir ferdi; ya tanık olduğu haksızlıklara, hukuksuzluklara itiraz etmemesi ya da terörizm suçlaması, vatan hainliği veya cezaevi arasında bir tercih yapmaya zorlanmaktadır. Yani çok seslilik ve fikir özgürlüğü konusunda garantör olması gereken devletin kendisi, yurttaşın fikir özgürlüğünü her gün sistematik olarak tehdit etmektedir” ifadelerini kullandı.
SORUŞTURMA TALEBİ
Aydın, şu çağrıda bulundu: “Başkan Mızraklı’nın hakkındaki uydurma isnatlar düşürülerek derhal serbest bırakılmasını ve görevine iadesini, hukuka ve yasaya aykırı elde edilen delillere rağmen Başkan Mızraklı’nın tutukluluğunda ve cezalandırılmasında ısrar eden yargı mensupları hakkında soruşturma başlatılmasını ve tedbiren açığa alınmalarını talep ediyoruz.”
Kaynak: Diyarbakır Söz