Ayn El Arap (Kobani) bahanesiyle Diyarbakır'da 6-7 Ekim'de gerçekleştirilen izinsiz gösterilerde Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un öldürülmesine ilişkin, güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledilen davanın görülmesine Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı.
ADLİYE ÖNÜNDE BEKLEDİLER
Dava nedeniyle bir grup da Ankara Adalet Sarayının C Kapısı önünde bekledi.. Grupta HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun da arasında bulunduğu bazı parti yöneticileri, maktul ve yaralı yakınları ile Milli Türk Talebe Birliği üyeleri yer aldı. Üzerinde "Katiller yargılanıyor ya azmettiriciler" yazılı pankart açan gruptakiler, "Cici çocuk, medya yıldızı, bırak elinden o sazı" ve "Yasin Börü için adalet" yazılı dövizler taşıdı. Grup ayrıca, "Yasin'e uzanan eller kırılsın", "Yasinlerin yolunu sürdüreceğiz", "Yasin'in katili Selahattin Demirtaş", "Hepimiz Yasiniz, hepimiz Müslümanız" sloganları attı.
DAVAYA BAŞLANDI
Ankara 10. ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemelerinin birleştirilen solonunda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Mecnun Akkoyun, Sedat Çoban, Ali Güler, Hasan Uyanık, Mahsun Kurt, Ahmet Tura, Uğur ve Ümit Doğanay, Abdurrahman Turan, Abdurrahim Pamuk, Abdurrahman ve Abdulvahap Turan, Hasan Aldemir, Cihan Yıldız, Burhan Dicle, Remzi Özşan, Mehmet Şah Yüce, Ali Karakurt, Rıdvan Baş, Mehmet Çağlar, Resul Savur, Erkan Balaban ve tutuksuz sanık Ahmet Biçici ile Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un yakınları ve taraf avukatları katıldı.
KİMLİK TESPİTLERİ
Tutuklu sanıklar Hasan Okçu ile Ahmet Tanrıverdi de duruşmayı bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla izledi. Mahkeme Başkanı Musa Yeşil, "Dava kamu güvenliği gerekçesiyle geldi. En ufak mahkemenin huzurunu bozacak davranış olduğunda kapalılık kararı veririm" uyarısında bulundu. İzleyiciler, duruşma salonuna üzerileri arandıktan sonra alındı, salonda güvenliği jandarma sağladı. Kimlik tespiti sırasında bazı sanıkların Kürtçe cevap vermesi üzerine Mahkeme Başkanı, gelecek duruşmalarda Kürtçe tercüman bulundurulacağını söyledi. Duruşmayı, HÜDA-PAR ile Uluslararası Af Örgütü temsilcilerinin aralarında bulunduğu çok sayıdaki sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve avukat takip etti.
SANIKLARIN İFADESİ
Güvenlik gerekçesiyle Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, kimlik tespiti ve iddianamenin özetlenmesinin ardından sanıkların savunmalarına geçildi.
Mahkeme Başkanı Musa Yeşil, sanıklar Mecnun Akkoyun ile Sedat Çoban'ın baskı altında kalıp, gerçekleri söylemekten kaçınabilecekleri gerekçesiyle diğer sanıkların salondan çıkarılmasına karar verdi.
Bu duruma bazı sanık avukatları itirazda bulundu ancak reddedildi.
Sanık Mecnun Akkoyun, 23 Aralık 2014'te polis memurlarının evine gelip kendisini karakola götürdüğünü belirterek, "Polisler bir dosya verdi. Bunu imzalamamı söylediler. İmzalamazsam ailemin öldürüleceğini söylediler. Bayıldım, ayıldıktan sona bu kağıdı imzaladım" ifadesini kullandı.
Savcığa çıkana kadar baskı gördüğünü ileri süren Akkoyun, "PKK veya KCK'nın eylemine katılmadım. Olayı görmedim. Televizyondan öğrendim. Polisler hazırladı dosyayı, bana komplo kuruldu. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Orada olsaydım, görüntüm çıkardı" diye konuştu.
Akkoyun, Mahkeme Başkanı Yeşil'in, "27 tanığı teşhis etmişsin, doğru mu, 'karakolda avukat istiyorsun' diye soruldu mu?" sorusuna, "Polisler söyledi, önceki ifademi kabul etmiyorum, geçersiz. Hayır, sorulmadı, baskı altında imzalatıldı. Avukat sonradan geldi" şeklinde cevap verdi.
Yeşil'in, "Polis sana ne sekide şantajda bulundu?" sorusu üzerine Akkoyun, "Bana dosya getirdiler, 'Bunları teşhis edeceksin' diye. Korktum, baskı altındaydım, bayıldım. Kamera görüntüleri var" dedi.
Sanık avukatlarının, "Emniyette susma hakkın var' diye uyardılar mı" sorusuna Akkoyun, "Avukat gelince uyardı. Benim yüzümden bir sürü insan cezaevinde yatıyor. Bunu kabul etmiyorum. Polisler baskı uyguladı, onun için ifade verdim. Hiçbir ifade ve suçlamayı kabul etmiyorum" şeklinde karşılık verdi.
DIŞARIDA CESET SÜRÜKLÜYORLARDI
Sanık Sedat Çoban da pazarcılık yaptığını, olaydan kısa süre önce Kobani protestolarını gerçekleştirenlerin pazar yerine geldiğini, tezgahını kaldırarak kendilerine destek vermesini istediklerini anlattı.
Çoban, şunları kaydetti:
"Satır çektik birbirimize, tezgahımı kaldıramayacağımı söyledim. Bayram oldu. Mallar depoda kaldı, çürümemesi için satmaya gittim. Caddedeki esnaf akşam 04.00 civarı kepenk kapattı. Herkesin elinde silah, satır vardı. Daha önce tartıştığım için korktum. Amcamların olduğu apartmanı işaret ederek, 'Şuradaki insanları tek tek evden çıkartacağız. IŞİD'çiler burada saklanıyor' diyorlardı. Arabayı depoya yerleştirdikten sonra eve çıktım. Grupla alakam yok. Eve çıkıp amcama durumu söyledim, 'Evleri yakacaklar' dedim. O da 'Gelsin, arasınlar. Biz kimseyi saklamadık' dedi. Daha sonra ayrıldım.
Dışarıda bir ceset sürüklüyorlardı. Abim geldi, ne yaptığımı sordu, amcamlara geldiğimi söyledim. Tüm suçlamaları reddediyorum."
Gözaltına alındığında polislerin bazı fotoğraflar gösterip tanıyıp tanımadığını sorduğunu, kendisinin de fotoğraftakileri yüzleri kapalı olduğu için tanımadığını söylediğini belirten Çoban, "İlk defa polisle karşı karşıya geldim. Bana kağıt getirdiler, 'imzala' diye. Savcılıkta doğrulamadım bunları. Savcılık, 'Hakkındaki suçlar için ne diyorsun?' dedi. Reddettim. Gözaltı sürecinden sonra serbest bırakıldım. İsmimi basından öğrendim. Evimi aradılar, babama 'Sedat Çoban emniyete gelsin, ifade verecek' diye söylediler. Gittim, tutuklandım" diye konuştu.
Yeşil'in, "Bazı teşhislerde bulunmuşsun doğru mu?" sorusuna Çoban, "Ben o kadar kişiyi teşhis edemem. O kadar zeka fışkırmıyor ki. Yüzleri kapalı. Karanlık, bir çelişki olmuyor mu? Emniyette imzalattılar. Bana iyi davrandılar, sigara verdiler" ifadesini kullandı.
Çoban, Yeşil'in, "Bu kadar çok kişiyi teşhis edemem' diyorsun. Birkaç kişiyi teşhis ettin mi, 'eve girdi, taş attı' diye?" sorması üzerine de "Hayır, görmedim. Bana hiç okutmadılar. 'Sayfaları çevir, imzala' dediler" şeklinde yanıt verdi.
ÇOĞUNLUĞUNUN YÜZÜ KAPALIYDI
Bu arada izleyiciler arasında ses ve görüntü kaydı yapan bir kişi uyarılarak dışarı çıkartıldı.
Çoban, sanık avukatlarının, "Olay sırasında cesedi sürükleyenlerin mi yüzü kapalıydı?" sorusuna ise "Olay sırasında insanların çoğunluğunun yüzü kapalıydı" dedi.
Sanık avukatlarının, "Önce gözaltına alındığınız, sonra serbest bırakıldığınız doğru mu? Ahmet Atlı isimli bir komiserle ve emniyet müdürü ile görüştünüz. Basında çıkan haberin doğru olmadığına yönelik emniyete gittiniz, doğru mu?" şeklindeki suale Çoban, "Evet, 'Sana mahkemede söylerlerse polisin düzenlediği bir tertip dersin' diyip kestirip attılar. Su koyverdiler. Eve gönderdiler, bir saat geçti, aradan babamı aradılar, tutuklandım" diyerek cevap verdi.
Gördüğü grubun yaklaşık 200 kişiden oluştuğunu ve siyasi bir olay değil de mahalle kavgası olduğunu düşündüğünü, teşhis ettikleri arasında taş atan kimse bulunmadığını söyleyen Çoban, "Kimse benim yüzümden boşu boşuna cezaevinde yatmasın. Sonra ailemle yüz göz oluyorlar" ifadesini kullandı.
Bunun üzerine Yeşil'in, "Ailenle ilgili bir baskı geldi mi sana? 'Yüz göz oluyorlar' diyorsun" sorusuna "Hayır" karşılığını verdi.
DİĞER SANIKLARIN İFADESİ
Sanıklar Mecnun Akkoyun ile Sedat Çoban'ın ifadesinin ardından diğer sanıklar tekrar salona alındı.
Mahkeme Başkanı, iki sanığın ifadesini diğer sanıklara özetledi.
Sanıklardan Adulvahap Turan, "Dicle Üniversitesinde 2. sınıf öğrencisiyim. 4 genç ölmüş, katledilmiş. Görüntüleri televizyondan izledim. Bunun bir canilik olduğuna katılıyorum. Hiçbir insan bu şekilde ölmeyi hak etmiyor. Ailesine başsağlığı diliyorum" dedi.
Ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde eve polislerin geldiğini, kendisini ifadeye çağırdıklarını ve bunun üzerine de Çarşı Karakoluna gittiğini söylediğini belirten Turan, şöyle devam etti:
"Fotoğrafımı çektiler, savcılığa gittim. Savcı Bey, '4 cinayetten aranıyorsun. Yasin Börü olayında senin de adın geçmiş' dedi. 'Olayda yokum' dedim. Böyle bir olay olacağı hiç aklıma gelmemişti. 'Polislerin yaptığı bir şeydir' dedim. Mecnun Akkoyun, beni rüyasında tanımaz. Polis ya gerçek faalleri bulamıyor ya da işin içinden çıkamıyor."
Yeşil'in, "Terör örgütü PKK veya KCK ile irtibatın var mı?" sorusu üzerine Turan, "Bu insanları hayatımda görmedim. Bir selam verdiğim ispatlansın, her şeye razıyım. Hiçbir eyleme katılmadım. Bir örgüte ve ideolojik akıma sempatim yoktur" görüşünü paylaştı.
Bu arada söz alan sanık avukatı, sanık tarafında bulunmaktan vicdani rahatsızlık duyduğunu, bu yüzden de salondan ayrılmak istediğini söyledi.
Mahkeme Başkanı'nın, yükümlülüğü bulunduğunu hatırlatması üzerine avukat, izleyiciler kısmına geçti.
Sanık Ali Güler ile Mesut Kurt da olayla ilgileri bulunmadığını, üzerilerine atılı suçu kabul etmediklerini belirtti.
Sanıklardan Ahmet Tura ise PVC pencere sistemleriyle uğraştığını kaydederek, "Olay günü annem ve iki kardeşimle evdeydim. 26 Ekim'de düğünüm vardı. Davetiye dağıtıyordum. Bu eyleme kesinlikle katılmadım. Olayın yaşandığı Özturan 3 Apartmanı bölgesinde değildim. Ben ve ailem bu tür olaylara karşıyız" değerlendirmesinde bulundu.
Sanıklardan Abdurrahman Turan, pazarda hamallıkla geçimini sağladığını, 10 Ekim'de eşinin doğum yaptığını ve bu tarihten önce de rahatsızlandığı için onunla ilgilendiğini, olaylarla ilgisinin bulunmadığını ileri sürdü.
Turan, kardeşinin vefatı sonrası PKK terör örgütüne katıldığını ancak iki yıl kaldıktan sonra geri döndüğünü, hakkında bir dosya bulunmadığını dile getirdi.
ÖRGÜTLE HİÇ BİR İLİŞKİM YOK
Sanıklardan Hasan Aldemir de Diyarbakır'da profesyonel fotoğrafçılık ve kameramanlık yaptığını, düğün çekimleriyle uğraştığını söyledi.
Aldemir, şunları anlattı:
"Herkes beni tanır. Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Olayda ölen şahısları tanımıyorum. Kalbimde bir cihaz var, böyle bir olayı kaldıracak bir duruma sahip değilim. Buradakileri cezaevinde tanıdım. Olay sırasında Sakarya'da çalışıyordum. Eşim erken doğum yaptığı için geri dönmek zorunda kaldım. Olay günü evimin damından çok kısa bir süreliğine olaya baktım. Örgütle ilişkim yok."
Sanıklardan Cihan Yıldız da Bingöl Üniversitesi öğrencisi olduğunu, bayram tatili dolayısıyla Diyarbakır'da bulunduğunu ifade etti.
Yıldız, şunları dile getirdi:
"Ev, olay yerinden 6-7 kilometre ilerdeydi. Ablamı görmek ve tıraş olmak için evden çıktım. Berbere gittim ama gaz kokusu geldiği için tıraş edemeyeceğini söyledi. Evdeydim, dışarı çıkmadım. Kapıcı bunu biliyor, her akşam ekmek getiriyordu. Tanık olarak dinlenmesini istiyorum. Elektronik işiyle uğraştım, iş yerim o mahalledeydi. Tutuklanma nedenim o mahallede eskiden oturmamdır. MOBESE kayıtları, telefon görüşmelerinin incelenmesini talep ediyorum."
Sanıklardan Rıdvan Baş da legal veya illegal örgütle ilgisinin bulunmadığını, aile hekimliğinde çalıştığını savundu.
Baş, "Olaydan önce omuzum çıkmıştı, çatlak da vardı. Hekimlerle telefonla görüştüm, olaylar olduğunu, 'aile hekimliğini açabilecek miyiz' diye. Örgütle bağlantım yok. Tedavi olduğuma dair belgeler var" diye konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz