Aile ve toplum değerlerini yozlaştırıcı politik bir baskı aracı olarak kullanılmaya başlanması nedeniyle İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı alan Türkiye'nin, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi hiçbir taviz vermeden aynı kararlılıkla sürdüreceği, iç hukuka dayalı uygulamaları iyileştirmeye odaklanacağı öğrenildi.
Türkiye'de şiddetin insanlık suçu olarak kabul edilmesi, bu konuda caydırıcı yaptırımların getirilmesine yönelik 2012'de çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun başta olmak üzere birçok yeni düzenleme yürürlüğe konuldu. Ayrıca kadınların, hayatın her alanında güçlenmesini sağlayan destek mekanizmaları hayata geçirildi.
Anayasa'nın 10. maddesine, 2004'te, "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür." hükmü eklenirken, 2009'da TBMM'de Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruldu.
Şiddet mağduru kadınların etkili şekilde korunabilmesi adına Elektronik Kelepçe Uygulaması hayata geçirildi, kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet ile taciz eylemlerini engellemek adına KADES uygulaması tasarlandı. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) 81 ilde yaygınlaştırılması sağlandı.
Kadınların çocukları ile birlikte ihtiyaçlarının da karşılanmak suretiyle geçici süreyle kalabilecekleri kadın konukevleri oluşturuldu.
Kadınların ekonomik ve sosyal yaşama katılımlarının güçlendirilmesi, hak, fırsat ve imkanlardan tam olarak yararlanmalarının sağlanması amacıyla 2018-2023 yıllarını kapsayan "Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı" hayata geçirildi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve ilgili kurumların iş birliğinde ilk defa 75 maddelik geniş kapsamlı bir plan olan "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı" da yürürlüğe konuldu.
6284 SAYILI YASA KORUNACAK, ŞİDDETLE MÜCADELE TAVİZ VERMEDEN SÜRDÜRÜLECEK
Edinilen bilgiye göre, İstanbul Sözleşmesi'ni iç hukuka da uyarlayan 6284 sayılı Kanun, sözleşmenin feshedilmesinin ardından aynı şekilde uygulanmaya devam edecek.
Ayrıca Türkiye tarafından 1985'te onaylanan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) da geçerliliğini koruyacak. Başka bir ifadeyle kadına yönelik şiddetle mücadele, hiçbir taviz verilmeden aynı kararlılıkla sürdürülecek.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELENİN ETKİNLİĞİ ARTIRILACAK
Ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2 Mart 2021'de açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında da aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetle mücadeleyi güçlendirecek adımlar uygulamaya alınacak.
Bu kapsamda, eşe karşı işlenen suçlarla ilgili cezayı artıran sebeplerin boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletilmesi, tek taraflı ısrarlı takip fiillerinin ayrı bir suç olarak düzenlenmesi, şiddet mağduru kadınların hak arama yollarını etkin şekilde kullanabilmeleri için Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 234'üncü maddesi uyarınca avukat görevlendirilmesi imkanının getirilmesi gibi pek çok düzenleme hayata geçirilecek.
13 AB ÜLKESİ, SÖZLEŞMEYİ YÜRÜRLÜĞE SOKMADI VEYA ÇEKİNCE KOYDU
Kısa adı "İstanbul Sözleşmesi" olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 45 Avrupa Konseyi ülkesi tarafından imzalanırken, 34 üye ülkede farklı tarihlerde onaylanıp yürürlüğe girdi.
AB üyesi ülkelerden Bulgaristan, Macaristan, Çekya, Letonya, Litvanya ve Slovakya sözleşmeyi imzalamasına rağmen yürürlüğe koymadı. Polonya, Temmuz 2020'de sözleşmenin ebeveyn haklarını ihlal ettiği, çocuklara cinsiyet eğitimini zorunlu kılan maddelerin tepki çektiğini, LGBT topluluğunun kendi cinsiyet anlayışlarını İstanbul Sözleşmesi üzerinden tüm kamuoyuna kabul ettirmeye çalıştığını öne sürerek, sözleşmeden çekilmek için yasal süreci başlattı.
Yunanistan, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Hırvatistan, İsveç, Fransa ise sözleşmeye çekince koydu. AB üyesi olmayan Ermenistan, Azerbaycan, Rusya, Lihtenştayn, Moldova, Ukrayna ve İngiltere'de de İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girmedi. Rusya ve Azerbaycan, İstanbul Sözleşmesi'ni imzalamayan iki Avrupa Konseyi üyesi ülke oldu.
AİLE VE TOPLUM DEĞERLERİNİ YOZLAŞTIRICI POLİTİK BASKI ARACI OLARAK KULLANILMAYA BAŞLANDI
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'ni, 11 Mayıs 2011'de kadın haklarını iyileştirmek ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye destek olmak amacıyla imzaladı. TBMM tarafından 14 Mart 2012 tarihinde onaylanan sözleşme, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
Ancak zaman içerisinde İstanbul Sözleşmesi'nin uygulamada bazı sıkıntılar oluşturduğu, aileyi korumak yerine aile yapısına zarar verdiği, kadına yönelik şiddeti önlemede yetersiz kaldığı gibi eleştiriler gündeme gelmeye başladı.
Uygulamada yaşanan sorunların yanı sıra zaman içerisinde sözleşmede yer alan "toplumsal cinsiyet" ve "cinsel yönelimler" gibi kavramlar üzerinden Türkiye'nin toplum ve aile değerlerine uygun olmayan eylem ve söylemler geliştirildiği görüldü.
AA muhabirinin edindiği bilgilere göre, Türkiye, aile ve kadını güçlendirme odaklı olduğu için imza attığı İstanbul Sözleşmesi'ni küresel LGBT lobilerinin ve bu lobilerle eş güdümlü hareket eden finans ve teknoloji şirketlerinin, bu sözleşmeyi düşünce ve ifade özgürlüğünü baskılayıcı, aile ve toplum değerlerini yozlaştırıcı politik bir baskı aracı olarak kullanmaya başlaması dolayısıyla feshetti.
Başta LGBT örgütleri olmak üzere yurtdışından fonlanan, terör örgütleri ve uzantılarıyla birlikte hareket eden bir yapı ortaya çıkarken, bu grupların İstanbul Sözleşmesi'ni arkalarına alarak LGBT ideolojisini toplumun tümüne mal etmek istedikleri belirlendi.
LGBT topluluklarının, kendi cinsiyet anlayışını İstanbul Sözleşmesi üzerinden bütün topluma kabul ettirmeye çalışırken kamuoyunda hassasiyet uyandıran milli, dini ve manevi değerlere saldırı niteliğinde söylem ürettiği, bunu eylemlerine yansıttığı, toplumun nüvesini teşkil eden aile yapısını tahrip ederek, telafisi mümkün olmayan zararlar verdiği saptandı.
Söz konusu eylemlere "insan hakları" görüntüsü altında çocukların da alet edildiği, LGBT örgütlerinin, terör örgütü PKK ile ortak eylemlerde bulunduğu görüldü.
SÖZLEŞMEYİ FESİH SÜRECİ ÜÇ AYDA TAMAMLANACAK
İstanbul Sözleşmesi'ni feshetme kararı alınmasının ardından konuya ilişkin bildirimin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne ulaştırılması gerekiyor. Fesih, bildirimin ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde tamamlanıp yürürlüğe girecek.
Kaynak: Diyarbakır Söz