YÖNETEN SULTAN OLURSA
“UZAKLARDA ARAMA”
Sinemamızın “Sultan”ı Türkan Şoray’ı -elimizdeki kayıtlar bizi yanıltmıyorsa- 39 yıl sonra yönetmenlik koltuğuna döndüren bir film “Uzaklarda Arama”. Senaryosunu Onur Ünlü’nün yazdığı filmde Şoray, sürgüne uğrayan bir pavyonun öyküsünü anlatıyor. Mecburen küçük bir kasabaya taşınan pavyonun kadın emekçileri ile kasabanın kadınları arasında bir rekabet başlar. Kasabanın kadınları, kocalarını kıskanmaktadır çünkü. Bir aşk hikayesi belirir sonra. İmkansız bir aşktır üstelik (eğer aşk gerçek ise hangisi imkanlıdır ki?). Birbirinden kültürel açıdan son derece farklı bu insanların kaderlerinin kesişmesini anlatan film, trajikomik olaylar eşliğinde yer yer güldürü de sunuyor. Öyküyü ise 9 yaşındaki küçük bir çocuğun anlatımıyla takip edilyoruz. Oyuncu kadrosunda Şoray’ın kızı Yağmur Ünal, Ekin Türkmen, Sevda Erginci, Mehtap Bayrı ve Mustafa Uğurlu yer alıyor. Sırf Şoray’ı rejisör olarak izlemek için bile gidilebilir.
MÜJDAT GEZEN’DEN İLGİNÇ DENEME
“DİKTATÖR: ADOLF HİTLER’İN HAYATININ ESRARENGİZ YÖNLERİ”
Güldürü tarihimizin en önemli üstatlarından Müjdat Gezen, hayli ilginç bir denemeyle karşımızda. Filmin senaryosuna ve yönetmenliğine imzasını atan Gezen, başrolü de üstlenmiş. Yarım asırlık Yeşilçam emekçisi Muammer Çetintaş, Hitler’i anlatan bir film çekmek ister. Alkol-sigara gibi kötü alışkanlıkları yüzünden sağlık sorunları vardır. Film için para lazımdır. Evini ipotek ettirir. Filmi çeker de. Ama ortaya o kadar “ilginç” bir eser çıkar ki, “bu eser kült olabilir” diyen bir Amerikan firması tarafından satın alınır. Film gerçekten de kötüdür. Müjdat Gezen, çok da yetenekli olmayan bu yönetmene hayat verirken kuşkusuz, günümüz gelişmelerini hicvetmeyi amaçlamış. Oyuncu kadrosunda Mustafa Alabora, Şevket Çoruh ve Uğur Dündar gibi tanıdık simalar da var. Sanatçının bu ilginç denemesi, ilgiyi hak ediyor doğrusu.
AŞK “SAKİN”CE ÖLDÜRÜR İNSANI
“SAKİN BATI”
İngiliz sinemacı John MacLean, ödüllü kısa film ve müzik videolarının ardından ilk uzun metrajında cesaret isteyen bir işe soyunmuş: western türünü temize çekmeye çalışmış. Üstelik bize kalırsa başarmış da.. Minimalist bir anlatım ve doğru kısaltmalardan söz ediyoruz. Bizzat yazdığı senaryoda kendi işini de bizzat zorlaştırmış aslına bakarsanız. İskoç bir genci, aşkının peşinden uzak diyarlara, vahşi batı’ya sürüklemiş. Aşk zaten çetin topraklarda hayatta kalması zor ve lüks bir duygu iken, bir yabancının kalbindeki aşkın şansı ne kadar olabilir, siz düşünün. Neyse ki Jay isimli genç adamımızın imdadına Silas adında işini bilen bir ödül avcısı yetişiyor. Silas da az değil. Jay’in biricik sevdiceği Rose’a kavuşması için yolculuk boyunca yardım ediyor ama aslında paranın peşinde. Para nereden çıktı derseniz; Rose’un başına nedendir bilinmez ödül konmuş. O ödülün peşinde kötü kalpli kovboylar da var üstelik. Tüm bu anlattıklarımızı “yavaş, sakin” biçimde işleyen film, bir tabancadan çıkan haksız kurşunla hayatların saniyeler içinde anlamsızca sona erdiği bu coğrafyada gayet akıcı bir yol hikayesi izlettiriyor seyirciye. Başrolde Kodi-Smit-McPhee ile aynı zamanda yapımcılığı da üstlenen yetenekli bay Michael Fassbender var. Western’i sevmeseniz bile, bu güzel filme mutlaka bir şans vermelisiniz.
RÜYA KADRODAN CASUS GERİLİMİ
“CASUSLAR KÖPRÜSÜ”
“Casuslar Köprüsü”, rüya gibi bir kadro tarafından kotarılan, yılın merakla beklenen, ödül avcısı bir film. Yönetmen koltuğunda Steven Spielberg, senaryoda Coen kardeşler, başrolde ise çifte Oscarlı Tom Hanks var. Soğuk savaş döneminde geçen öyküde CIA tarafından zorlu bir görev için seçilen James Donovan (Hanks) adlı avukatın yaşadığı zorluklar işlenmiş.
Görevin zorluğu şu: Amerikalı bir savaş pilotu Sovyet güçlerinin eline düşmüştür. Esir pilotu kurtarabilmesi için Donovan’ın türlü cambazlıklar yapması, soğuk savaşın sıcak nefesini her an ensesinde hissederken hayatta kalması gerekir. Spielberg ve Hanks’i -yanılmıyorsak- bir kez biraraya getiren (daha önce Er Ryan’ı Kurtarmak, Sıkıysa Yakala ve Terminal) yapımın diğer önemli rollerinde Alan Alda, Mark Rylance gibi ödüllü isimler bulunuyor. Filmin ABD’deki ilk eleştirilerinin gayet olumlu olduğunu belirtelim.
FANTASTİK HİKAYELERİ SEVENLERE
“CANAVARLAR FİRARDA"
Büyük kentten küçük bir kasabaya taşınan Zach mutsuzdur. Yeni arkadaşlar edinmeye çalışır. Edinir de. Hatta daha fazlası girer hayatına. Komşularının kızı Hannah’tır adı. Ama Hannah’ın babası gizemli kitapların yazarı karanlık bir adamdır. Zach anlar. İşler sandığı kadar kolay ilerlemeyecektir. Adamın kitaplarındaki yaratıkların gerçek olduğunu fark ettiğinde ise olaylar giderek ciddileşir. Yaratıklar kilitli tutuldukları ortamdan kazara serbest kalınca Zach ve arkadaşları kasabayı kurtarmak için kolları sıvar. Hayli olumlu eleştirilerle karşılanan film, yaşça küçüklere olduğu kadar büyüklere de hitap ediyor ki bu her zaman rastlayabileceğiniz bir durum değil. Hal böyle olunca Jack Black’i de içeren oyuncu kadrosuyla film iyice cazip hale geliyor. Projenin başında yıllar önce Tim Burton bulunuyordu. Yönetmenlik Robb Letterman’a nasip olmuş. Fantastik gerilim türündeki filmi gayet de öneriyoruz.
Kaynak: Diyarbakır Söz