Star TV’nin dönem dizisi Muhteşem Yüzyıl Kösem’in efsane sanatçı Hülya Avşar, üzerinde "Safiye Sultan" kıyafetiyle sosyal medya platformu hesabından paylaşınca fenomeni ‘B diyen kadın’ı taklit eden bir video çekti, yapımcısı küplere bindi.
Sosyal medya geçen hafta "Hafta sonunu kiminle geçirmek istersiniz" sorusuna, A) Eşinizle... şıkkından sonra, diğer seçenekleri dinlemeden "B" diye cevap veren kadının videosuyla çalkalandı. Videonun bir benzerini de efsane sanatçı Hülya Avşar, Muhteşem Yüzyıl-Kösem dizisinin setinde üzerinde Safiye Sultan kıyafeti varken çekti.
Vatan'da yer alan habere göre; Avşar'ın eğlenceli videosunu yakınları sosyal medya hesaplarından paylaşınca yapımcı Timur Savcı duruma müdahale etti.
Efsane sanatçı Hülya Avşar'ı arayan Savcı, "Rolün inandırıcılığını etkiler" diyerek videonun paylaşılan hesaplardan silinmesini istedi. Bunun üzerine Avşar ve ekibi videoyu yükleyenleri tek tek arayarak "O videoyu hemen silin" ricasında bulundu.
Muhteşem Yüzyıl Kösem dizisinde Safiye Sultan karakterine can veren Hülya Avşar son günlerin internet fonomeni 'B diyen kadın'ı taklit edip bir video çekti, o video'yu Instagram hesabından paylaşınca yapımcı küplere bindi. Hemen Hülya Avşar'ı arayarak o video'nun kaldırılmasını yoksa yaptığın rolün gerçekçiliği kalmaz dediği iddia edildi. Hülya Avşar'dan video'yu hem kedisinin hemde paylaşan arkadaşlarını tek tek arayarak sildirilmesi istendi.
Hülya Avşar, üzerinde "Safiye Sultan" kıyafetiyle sosyal medya fenomeni ‘B diyen kadın’ı taklit eden bir video çekti, yapımcısı küplere bindi.
Vatan'da yer alan habere göre sosyal medya geçen hafta “Hafta sonunu kiminle geçirmek istersiniz” sorusuna, A) Eşinizle... şıkkından sonra, diğer seçenekleri dinlemeden “B” diye cevap veren kadının videosuyla çalkalandı. Videonun bir benzerini de Hülya Avşar, Muhteşem Yüzyıl-Kösem dizisinin setinde üzerinde Safiye Sultan kıyafeti varken çekti.
Avşar'ın eğlenceli videosunu yakınları sosyal medya hesaplarından paylaşınca yapımcı Timur Savcı duruma müdahale etti.
Avşar’ı arayan Savcı, “Rolün inandırıcılığını etkiler” diyerek videonun paylaşılan hesaplardan silinmesini istedi. Bunun üzerine Avşar ve ekibi videoyu yükleyenleri tek tek arayarak “O videoyu hemen silin” ricasında bulundu.
Helin Avşar ile sadece bir aydır tanıdığı Serhan Bora ile yıldırım aşklarının devamını yıldırım nikâhıyla getirecek. Avşar’ın sevgilisinden 14 Şubat’ta evlenme teklifi aldığı ve hiç düşünmeden “evet” dediği, evlilik kararına ailelerin de onay verdiği öğrenildi. Uzun süredir tasarım işiyle ilgilenen Avşar ile Türk öğrencilere yurtdışında eğitim için danışmanlık hizmeti veren sevgilisi, pazar günü Helin Avşar’ın İstinye Evleri’nde düzenlenecek sade bir törenle hayatlarını birleştirecek. Törene sadece çiftin aile üyeleri ve yakın dostları katılacak. Avşar’ın nazardan korktuğu için çok göz önünde olmak istemediği ve o yüzden böyle bir organizasyon yaptığı ileri sürüldü.
Avşar evleniyor. Bir süredir birlikte olduğu Serhan Bora ile nikah masasına oturmaya hazırlanan Helin Avşar 14 Şubat Sevgililer gününde evlenme teklifi almıştı.Bir çok kez skandalları ile gündeme gelen Helin Avşar bu kez hayırlı bir iş için manşetleri süsledi. Helin Avşar bir süredirl birlikte olduğu iş adamı Serhan Bora ile nikah masasına oturmaya hazırlanıyor. Helin Avşar, yıldırım aşkı yaşadığı Serhan Bora ile evlilik kararı aldı. Çiftin önümüzdeki pazar, aile arasında yapılacak sade bir törenle nikah defterine imza atacakları öğrenildi.Helin Avşar ile sadece bir aydır tanıdığı Serhan Bora ile yıldırım aşklarının devamını yıldırım nikâhıyla getirecek. Avşar’ın sevgilisinden 14 Şubat’ta evlenme teklifi aldığı ve hiç düşünmeden “evet” dediği, evlilik kararına ailelerin de onay verdiği öğrenildi. Uzun süredir tasarım işiyle ilgilenen Avşar ile Türk öğrencilere yurtdışında eğitim için danışmanlık hizmeti veren sevgilisi, pazar günü Helin Avşar’ın İstinye Evleri’nde düzenlenecek sade bir törenle hayatlarını birleştirecek. Törene sadece çiftin aile üyeleri ve yakın dostları katılacak. Avşar’ın nazardan korktuğu için çok göz önünde olmak istemediği ve o yüzden böyle bir organizasyon yaptığı ileri sürüldü.
Son zamanlarda adı pek gündeme gelmeyen Avşar kızının küçüğü Kızılay için yapılan yardım gecesinde kendinden söz ettirmeyi başardı.Helin Avşar, Kızılay yararına 30 parçadan oluşan koleksiyonunu görücüye çıkardı. önceki akşam Conrad İstanbul Bosphorus Hotel’de yapıldı Helin Avşar’ı ablası Hülya Avşar, yeğeni Zehra Çilingiroğlu ve Kaya Çilingiroğlu yalnız bırakmadı.Kaya Çilingiroğlu’nun arkadaşı iş adamı Adem Şimşek 70 bin TL’ye alarak, oyuncuya hediye etti. Gecede 1 milyon 450 bin TL bağış toplandı..
Hülya Avşar’ın kız kardeşi Helin Avşar, Kızılay yararına ‘Kırmızı’ temalı defile düzenledi. Condrad Hotel’de terptiplenen, gecede kıyafetler açık artırmaya çıktı. Kıyafetlerden elde edilen 1 milyon 450 bin lira gelir, Kızılay’a bağışlandı. Oyuncu Çiğdem Batur da ilk kez podyuma çıktı. Geceye kızı Zehra Çilingiroğlu ve eski eşi Kaya Çilingiroğlu ile birlikte katılan Hülya Avşar, kardeşinin tasarımı olan kıyafeti 60 bin TL'ye satın alarak bağışta bulundu. Avşar kızının beğendiği siyah renkteki kıyafeti ise 70 bin TL'ye satın alan bir işadamı, oyuncuya hediye etti.
GECE BOYU ATIŞMA
Eski eşler Hülya Avşar ile Kaya Çilingiroğlu gece boyunca birbiriyle atıştı. Takı tasarımı yapan Çilingiroğlu eski eşinin Instagram'da kendisine destek vermediğinden yakındı. Avşar kızı, "Paylaştım niye günahımı alıyorsun. Alzheimer…" diyerek çıkış yaptı.
Koleksiyon Kızılay'a
Sunuculuğunu Aşkım Kapışmak'ın yaptığı gecede Hülya Avşar kız kardeşini yalnız bırakmadı. Geceye eski eşi Kaya Çilingiroğlu ve kızı Zehra Çilingiroğlu ile birlikte katılan Avşar kızı, koleksiyondan 70 bin TL'ye kıyafet alıp Kızılay'a bağışlayarak takdir topladı.
Çilingiroğlu ve Kaya Çilingiroğlu yalnız bırakmadı.Taktığı kaynak beyaz saçla dikkat çeken Hülya Avşar, açık artırmada Zehra’nın mezuniyetinde giymesi için 60 bin TL’ye beyaz bir kıyafet aldı. Avşar’ın beğendiği başka bir elbiseyi ise Kaya Çilingiroğlu’nun arkadaşı iş adamı Adem Şimşek 70 bin TL’ye alarak, oyuncuya hediye etti. Gecede 1 milyon 450 bin TL bağış toplandı. Millete hava atayım, “ben de evlendim, çocuk doğurdum” gibi şeyler benim için hiç geçerli değil. İlk önce ‘benim’ önemli olduğumu öğrendim hayatta ve beni ne mutlu ediyorsa onu yaparım. Çok inançlıyım. Dua ederim her zaman… Namaz kılmaya başladım, yavaş yavaş öğreniyorum. Allah kısmet ederse, bu sene Nisan sonu umreye gitmeyi düşünüyorum, sıcaklar gelmeden gitmeyi düşünüyorum.rgisi’ne verdiği röportajda yaşadığı değişimi anlattı.
Haftanın 5 günü muhakkak hatta bazen 6 günü spor yapıyorum. Sporu kendime hayat biçimi olarak benimsedim. Spor yapmadığım zaman kendimi kirli hissediyorum, bir şeyim eksikmiş gibi geliyor, rahat uyuyamıyorum.
Vücudumdaki teri, toksini ve günün yorgunluğunu atmam lazım. Moral olarak da bana çok iyi geldi mesela mutlu ve daha enerjik hissediyorum kendimi. Uykularım düzene girdi.
Spor yapmayı çok ama çok seviyorum. Sevmesen zaten haftanın 6 günü gidilmez, külfet gibi gelir. Spor salonu benim rahatladığım ve mutlu olduğum yer. Bir havaalanını seviyorum bu anlamda, orada da çok rahatlıyorum; bir de spor salonunu…Haftanın 4 günü kardiyo yapıyorum, yürüyüş bandında hızlı tempoda yürüyüş ve bisiklete biniyorum. Kickboks, aerobic, pilates yapıyorum. Yüzüyorum. Mutlaka ormanda yürüyorum.
Tenis de oynuyorum tabii. . Şu aralar çok spor yaptığım için protein ağırlıklı besleniyorum. Sabahları omlet ama yumurtanın beyazıyla. Öğlen genelde salata, ton balıklı, akşam da ızgara et, balık ve yanında da salata yiyorum. Benim genelim bu. Haftada 1 gün kendime izin veriyorum. O gün canım ne istiyorsa yiyorum.Evlenmeyi düşünüyordum. Karşımdaki de iyi bir insandı fakat huylarımız uyuşmadı ve bitti.
Evlenmeyi ve çocuğum olmasını çok istiyordum, şimdi hayırlısıysa diyorum. Çünkü böyle bir niyetle başlayıp yanlış bir şey yapmaktansa, düzgün biriyle karşılaşırsam “hayırlısıysa olsun” diyorum.Erkek arkadaşım spor yapmıyorsa muhakkak
Benim evliliğim monotonlaşmaz. Ben kavgayı severim, hırçınlığı severim, olmadık anda kavga çıkarırım veya barışırım… O yüzden benim evliliğim monoton değil heyecanlı ve aksiyonlu geçer . Erkek arkadaşım spor yapmıyorsa muhakkak ayrılıyorum. Çünkü haftanın 5, 6 gününü 3 saat spor salonunda geçiriyorum, onun da bana uyması gerekiyor bu durumda.
Beni alan çok oldu da ben varmadım
Cimri bir insanla asla olamam çünkü benim elim o kadar açık ki kafayı yer zaten yanımda. Çapkın biriyle olamam diyemeyeceğim çünkü herkes çapkın, bunu öğrendim artık, çapkın olmayan, aldatmayan adam yok. O yüzden duymayacağım, rahatsız olmayacağım şekilde yapabilir. Beni alan çok oldu da ben varmadım. 8 senelik bir ilişkim olmuştu, sözlenmiştim, ondan sonra 4 senelik bir ilişkim oldu. Bunların hepsiyle evliliğe gittim fakat huy çatışması yaşadık. Evlenseydim zaten boşanmıştım şu an onlarla.
Namaz kılmaya başladım
Eğer kendi çocuğum olursa olur veya belki ileride evlat edinirim. Şunu anladım ki çocuk doğurmak için çocuk doğurulmuyor. Çocuk çok büyük bir mesuliyet ve çocuk yetiştirmek hiç kolay değil hele ki bu zamanda… Millete hava atayım, “ben de evlendim, çocuk doğurdum” gibi şeyler benim için hiç geçerli değil. İlk önce ‘benim’ önemli olduğumu öğrendim hayatta ve beni ne mutlu ediyorsa onu yaparım. Çok inançlıyım. Dua ederim her zaman… Namaz kılmaya başladım, yavaş yavaş öğreniyorum. Allah kısmet ederse, bu sene Nisan sonu umreye gitmeyi düşünüyorum, sıcaklar gelmeden gitmeyi düşünüyorum.
HELİN AVŞAR KİMDİR?
Helin Avşar, 2 Kasım 1980 de Ankara’da dünyaya gelmiştir. Avşar ailesi aslen Kars’lıdır. Sanatçı Hülya Avşar'ın kız kardeşidir. Annesinin adı Emral ve babasının adı Celal Avşar dır. Diğer ablasının adı Leyla’dır. Yurt dışında, İsviçre’de eğitim aldı. Helin ve Hülya Avşar’ın seneler önce amcası, Kars’ta bir hastanede başhekim ve annesi de onun yanında stajiyer hemşire olarak çalışıyor iken Babası Celal Avşar abisini ziyarete Kars’a gittiğinde annesini görüyor ve aşık oluyor. Sonra da onu kaçırıyor. Ankara’ya yerleşiyorlar. Helin Avşar 4 yaşındayken, Hülya Avşar’ın güzellik kraliçesi seçilip sinema filmleri çevirmeye başlaması ile aile Ankara’dan İstanbul’a taşınmış.Çocukluğu, Kışları İstanbul’da yazları da Ayvalık’ta geçmiştir.Bir dönem Kanal D'de ve bir reklam ajansında staj yaptı. Esas iş olarak tekstille ilgilendi. Nişantaşı’nda kendi tasarımlarını sattığı bir butik mağaza açtı. Arkasında da atölyesi vardı, o zaman yaşı 25'di. ama altından kalkamadı kapattı.2007 yılında da Şarkı Söylemek Lazım şarkı yarışmasında yarıştı. 2011 de “Yok Böyle Dans” yarışmasına katıldı.Son dönemde medyada röportaj ve sunuculuk görevleriyle bulunmuştur. 2009 yılında gazeteciliğe başlayan ve Habertürk'ün hafta sonu eklerinde röportajlar yapan Helin Avşar, 2014 yılında gazete ile yollarını ayırdı.TV8 ekranlarında 2012 yılında yayınlanan, Afrika’nın beşiği Kenya’da gerçekleşen yarışma programı “Trophy Türk” sunuculuğunu Ertem Şener ile birlikte Helin Avşar yaptı. Burcu Çetinkaya ile birlikte Billur Kalkavan, Berksan Özer, Hale Caneroğlu, Ceyda Ersoy, Esra Ersoy, Zaza Enden, Leyla Bilginel, Şener Üşümezsoy, Serkan Tanırgan, Tuğba Özay ve Önder Bekensir ve Helin Avşar da yarışmacı ekip içindeydi.
Hülya Avşar Kimdir
1963 doğumulu, beyaz perdedeki oyunculuğu, şarkıcılığı, dizi ve şov programlarıyla adından söz ettiren, Türkiye’nin en medyatik kadınlarından biri.
10 Ekim 1963'te, Balıkesir Edremit'te, Celal ve Emral Avşar'ın ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Avşar, Ankara Cumhuriyet Lisesi'nden mezun oldu. Orta öğrenimini tamamlamasının ardından okumaya devam etmeyen ve 1979’da Mehmet Tecirli adlı bir mühendislik ögrencisiyle evlenen, ancak evliliği kısa süren Avşar, henüz 16 yaşındayken hamile olmasına rağmen ayrılık kararı aldı. Anne tarafından Balıkesir'li olan Hülya Avşar'ın baba tarafı Ardahan/Hasköy'lüdür.
1981 yılında boşanmasının hemen ardından İstanbul'a taşınan ve 1983 yılında katıldığı, Bulvar Gazetesi tarafından düzenlenen Kâinat Güzellik Yarışması’nda birincilik alan, ancak yarışmanın ertesi günü, Tecirli ile yaptığı evliliği ve boşanması bir gazetede yazılınca, kurallara aykırı olduğu gerekçesiyle tacı geri alınan Avşar, çeşitli reklam filmlerinde boy göstermeye başladı.
Yaşamında dönüm noktası olan 1983 yılında, Fikret Hakan ve Salih Güney ile başrolü paylaştığı "Haram" filmi ile oyunculuk kariyerine ilk adımı atan ve daha sonra, 1984 yılında Kenan Kalav'la başrolü paylaştığı ikinci filmi Tutku’da oynayan Avşar, 1985’te batağa batırılan bir kızı canlandırdığı, "Tele Kızlar"da Tarık Akan'la birlikte oynadı. Aynı yıl Tolga Savacı'yla "Sekreter"i ve İbrahim Tatlıses'le de "Mavi Mavi"yi çeviren Avşar, 1986 yılında Hakan Balamir'le başrolü paylaştığı "Üç Halka 25", Aytaç Arman'la oynadığı "Fatmagül'ün Suçu Ne" gibi filmlerin yanı sıra, "Kısrak", "Alın Yazım", "Dağlı Güvercin" ve "Sevda Ateşi" gibi filmlerde de rol aldı.
1987 yılında "Alamancının Karısı" ve "Bir Kırık Bebek" çektiği filmlerin ardından, 1989 yılında, Sinema Yazarları Derneği’nin düzenlediği yarışmada "en iyi kadın oyuncu" seçilen, "Fazilet" ve "Öğretmen Zeynep" filmlerinde rol alan Avşar, 1990’da başrolü Yaman Okay ile paylaştığı "Benim Sinemalarım"daki rolüyle, 9. Uluslararası Tahran Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü aldı.
Aynı yıl çevirdiği "Hasan Boğuldu"da Yalçın Dümer'le başrolü oynayan Avşar, Sinan Çetin'in yönetmenliğini yaptığı ve Cem Özer'le başrolü paylaştığı, 1993 yapımı "Berlin in Berlin" filmdeki rolüyle Uluslararası Moskova Film Festivali'nde "en iyi kadın oyuncu" ödülünü alarak, yurt dışında düzenlenen bir festivalde ödül alan tek Türk kadın sinema sanatçısı oldu. Bu filmiyle, Kültür Bakınlığı'ndan Sinema Başarı Ödülü, ve Sinema Yazarları Derneği'nden "en iyi 5. film" ödülünün de sahibi olan ve 1995 yılında Mehmet Aslantuğ ile, evlilik ve aşk ilişkilerinde mutlu olamayan bir kadının öyküsünün işlendiği, "Bir Kadının Anatomisi" adlı filmde oynayan Avşar, Tomris Giritlioğlu'nun yönettiği, 1999 yapımı Salkım Hanım'ın Taneleri filminde büyük beğeni topladı.
Çektiği filmlerle şöhretin basamaklarını hızla tırmanan ancak bununla yetinmeyen Avşar, şarkıcılığın ardından, program sunuculuğuna ve tiyatroculuğa da başladı.
1980’lerin sonunda müzik hayatına adım atan Avşar, assolist olarak sahnelerde yerini aldı. Müzik eğitimi aldıktan sonra yurtiçi ve yurtdışı konserleri veren Avşar, 1988 yılında çıkardığı Herşey Gönlünce Olsun albümünün ardından, 1990’da Hatırlarmısın, 1991’de Hülya Gibi, 1993’te Dost musun Düşman mı, 1995’te Yarası Saklım, 1999’da Hayat Böyle, 2000’de Sevdim ve 2002’de de, Aşıklar Delidir adında albümlere imzasını atan Avşar, 2000 yılında, Kral TV tarafından düzenlenen yılın müzik ödüllerinde, en iyi kadın şarkıcı ödülünün sahibi oldu. Barış Manço’nun anısına hazırlanan karışık albümde, Zalim Sultan’ı okudu.
90’lı yılların başında, bir sene kadar Günaydın Gazetesi'nde köşe yazarlığı yaptıktan sonra, televizyona geçiş yapan ve 1993 yılında, Sevginin Gücü dizisinde oynamasının ardından, 1995’de Süper Yıldız, 1998’de Ah Bir Zengin Olsam, 2000’de de, Savunma dizisinde rol aldı. 2004 senesinde, Zümrüt ve Kadın İsterse dizilerinde oynayan Avşar, 2006 yapımı Kadın Severse’nin yanı sıra, Anadolu Kaplanı dizisinde de konuk oyuncu olarak rol aldı.
Yönetmenliğini, Birkan Uz ve Uğur Aksay’ın yaptığı ve Medyapım tarafından, talk show formatında yayınlanan Hülya Avşar Show, Türkiye'de ilk defa Uğur Aksay tarafından uygulanan, 16/9 mm sinematografik formatta, dijital reji ile çekilen show programı olma özelliğini taşımaktadır.
Müzik, sinema, televizyon çalışmalarının ardından Aralık 2000 de kendi adını taşıyan Hülya Dergisi'ni çıkarmaya başlayan ve ilk tiyatro deneyimini, 2002 yılında, Mazlum Kiper’in yönettiği, "Bugün Benim Doğum Günüm" adlı tek kişilik oyununda yaşayan Avşar, Nisan 2003’te, ilk kitabı "Mavi Yansıma"yı elektronik ortamda yayınladı.
Ağırlıklı olarak spor dallarından tenise zaman ayıran, vakıf ve derneklere büyük ilgisi olan Avşar, Ajans Press'in 953 ulusal, bölgesel ve yerel yayında, 2005 yılının ilk 5 ayını mercek altına aldığı araştırmasında, hakkında çıkan tam 1940 haber ile birinci sırada yer aldı.
AC Nielsen’in, "Marka olduğuna inandığınız sanatçı" sorusuna, ankete katılanların yüzde 40'ı 'Marka olmuş sanatçı yok' cevabını verdi. Halkın yarısı marka olmuş bir sanatçı olmadığına inanırken, diğer yarısı ise Hülya Avşar'ı 'en marka sanatçı' olarak seçti. Avşar, yüzde 15.8 ile ilk sırada yer alırken, İbrahim Tatlıses yüzde 9,5 ile ikinci ve Tarkan yüzde 8,5 ile üçüncü yer aldı.
Rol aldığı filmler, diziler ve şarkıcılığının yanı sıra, futbolcu Tanju Çolak, Coşkun Sabah, Osman Hattat, Mehmet Aşıcıoğlu gibi isimlerle yaşadığı ilişkilerle de adından söz ettiren Avşar, Mehmet Tecirli’nin ardından ikinci evliliğini, Ağustos 1997’de, üç aylık hamileyken, daha önce Ayşem Saraçoğlu'yla evlenen, işadamı Kaya Çilingiroğlu ile Paris'te gerçekleştirdi.
2005 yılında, Kadıköy 3. Aile Mahkemesi'nde yapılan ve yaklaşık bir saat süren duruşma sonunda, "şiddetli geçimsizlik nedeniyle aile birliğinin sarsıldığı" gerekçesiyle tek celsede boşanan, Hülya Avşar Kaya Çilingiroğlu çifitinin, ayrılığın ardından velayeti Avşar'a verilen, 15 Ocak 1998 doğumlu, Zehra adında bir kız çocukları vardır.
Kaya Çilingiroğlu'ndan boşandıktan sonra 2006 yılı ile 2010 arası iş adamı Sadettin Saran ile beraber olmuştur.
2009 – 2012 yıllarında Acun Ilıcalı tarafından hazırlanan “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasında Acun Ilıcalı ve Ali Taran ile birlikte jüri üyeliği yapmıştır. 2011 – 2012 yılında, 3. Sezon’da Ali Taran yerine eski futbolcu Sergen Yalçın jüri olmuştur. 2012 – 2013 yılında 4. Sezon “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasında Acun Ilıcalı ve Sergen Yalçın ile tekrar jürilik yapmıştır.
Hülya Avşar, 2013 yılında yeni kurulan banka olan OdeaBank'ın reklamlarında oynamıştır.
2015 yılında Rising Star Türkçe adıyla Yükselen Yıldız mart ayında Acun Ilıcalı'nın kanalı TV8'de başlayan yarışma programında Hülya Avşar, Sertab Erener ve Fuat Güner ile beraber jüri koltuğunda oturacak.
12 Kasım 2015 tarihinde Star TV’de başlayacak olan, yapımcı Timur Savcı’nın yapımcılığını üstlendiği,‘Kösem Sultan’ dizisinde Safiye Sultan’ı Hülya Avşar canlandıracak. Kösem Sultan’ı ise Beren Saat canlandıracak. Ekin Koç'un canlandırdığı I. Ahmet'in eşi olacak olan Kösem Sultan'ın çocukluğunu ve gençliğini Yunan oyuncu Anastasia Thsilimpou 9 bölüm canlandıracak.
Jürilik Yaptığı Proğramlar :
Rising Star
Yetenek Sizsiniz Türkiye
Çek Bakalım
O Ses Türkiye
Alaturka Solist
Albümleri :
1988 - Her şey Gönlünce Olsun
1990 - Hatırlar mısın?
1991 - Hülya Gibi
1993 - Dost Musun Düşman Mı?
1995 - Yarası Saklım
1998 - Hayat Böyle
2000 - Sevdim (single)
2002 - Aşıklar Delidir
2009 - Kişiye Özel-HauteCouture
2011 - Geçmiş Olsun (single)
2013 - 2013: Aşk Büyükse
Sunuculuk :
2009 – 2011 - Hülya Avşar Soruyor, Habertürk
Hülya Avşar Show, (TNT, SHOW TV, KANAL D, TGRT)
Hülya Avşar'la Sen Bilirsin, (ATV)
Pişti, (SHOW TV)
Hülya Avşar Stüdyosu, (TÜRKMAX)
Kadınlar ve Erkekler, (ATV)
2009-2012 - Yetenek Sizsiniz Türkiye, (STAR TV)
2011 - O Ses Türkiye, (STAR TV)
Filmleri :
1983 - Kahır
1983 - Haram
1983 - Çelik Mezar
1984 - Karanfilli Naciye
1984 - Tutku
1984 - Ömrümün Tek Gecesi
1984 - Yabancı
1984 - Kaptan
1984 - Güneş Doğarken
1984 - Ayşem
1984 - Nefret
1985 - Tele Kızlar
1985 - Ölüm Yolu
1985 - Mavi Mavi
1985 - Sekreter
1985 - Tapılacak Kadın
1985 - Suçlu Gençlik
1985 - Paranın Esiri
1986 - Uzun Bir Gece
1986 - Dağlı Güvercin
1986 - Üç Halka 25
1986 - Kısrak
1986 - Aşk Hikayemiz
1986 - Alın Yazım
1986 - Sevda Ateşi
1986 - Mavi Melek
1987 - Yarın Yarın
1987 - Bir Kırık Bebek
1987 - Çil Horoz
1987 - Geri Dön
1987 - Alamancının Karısı
1987 - Ziyaret
1988 - Aşıksın
1988 - Hülya
1988 - Melodram
1989 - Öğretmen Zeynep
1989 - Fotoğraflar
1989 - Fazilet
1990 - Benim Sinemalarım
1993 - Hasan Boğuldu
1993 - Berlin in Berlin
1995 - Bir Kadının Anatomisi
1999 - Salkım Hanımın Taneleri
2002 - Yeşil Işık
2004 - Kalbin Zamanı
2005 - İki Genç Kız
2005 - Hababam Sınıfı Askerde
2007 - Bir İhtimal Daha Var
2011 - 8 Ülke 8 Yönetmen ve Sinan
2011 - 72. Koğuş
Oynadığı Diziler :
1995 - Sevginin Gücü
1999 - Ah Bir Zengin Olsam
2001 - Savunma
2004 - Zümrüt
2004 - Kadın İsterse
2006 - Kadın Severse
2015 - Muhteşem Yüzyıl: Kösem Sultan (Safiye Sultan) (TV Dizisi)
Kızılay (Resmî adı: Türkiye Kızılay Derneği, Türk Kızılayı olarak da bilinir, eski adı Hilal-i Ahmer Cemiyeti), Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi'nin temel ilkeleri olan “insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik” çerçevesinde çalışan bir yardım kuruluşudur.
Personelinin bir kısmı gönüllü olarak, bir kısmı ise maaşlı olarak çalışır.
22 Ağustos 1864’te Cenevre’de 12 hükümetin katılımı ile düzenlenen uluslararası toplantıda I. Cenevre Konvansiyonunun imzalaması ile Uluslararası Kızılhaç Örgütü'nün kurulmasının önü açılmıştı. Osmanlı hükümeti bu anlaşmayı 5 Temmuz 1865'te onayladı. Ancak derneğin durumu ilk 40 yıl belirsiz kaldı.
Başlangıçta Osmanlı Devleti yöneticileri arasında bu cemiyetin fayda sağlamayacağı düşüncesi vardı.[1] Yine de 1867 yılında Mekteb-i Tıbbiye hocası Dr. Abdullah Bey, Paris'te toplanan ilk Kızılhaç kongresine delege olarak gönderildi. Kongrede Milletlerarası Sıhhi Yardım Komitesi’ne Türkiye delegesi seçilen Abdullah Bey, Osmanlı Devleti içinde yaralılara yardım derneği kurmak için Milletlerarası Yardım Komitesi Başkanlığı’ndan bir vekâletname aldı.
Mecruhin ve Marza-yı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyet
Hilal-i Ahmer Cemiyeti Gümüş Madalyası
Abdullah Bey’in Paris dönüşünde bu konuda yaptığı girişimler oldu fakat ortada teşkilatın sembolü olan haç işareti'nin Hristiyanların sembolü olması ve ordu çevrelerinden gelen güvensizlik gibi sorunlar vardı.[2]. Abdullah Bey, ısrarlı çabaları sonucu Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa'nın desteğini almayı başardı. Kırımlı Dr. Aziz Bey'in de katkılarıyla Mekteb-i Tıbbiye Nazırı Marko Paşa başkanlığında “Mecruhin ve Marza-yı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti” kuruldu. Kurulan bu dernek herhangi bir işaret ve sembol kullanmıyacakdı. Bu derneğin kurulduğu 11 Haziran 1868 tarihi Türkiye’de Kızılaycılığın resmen kuruluş tarihi kabul edilir.[2]
Geçici bir yönetim kurulu oluşturan cemiyet, tüzük hazırlamak üzere de bir komisyon kurdu. Cemiyetin başkanı Marko Paşa, Genel sekreteri Abdullah Bey idi. Hazırlanan tüzük incelenip onaylanmak üzere hükümete sunuldu. Ne var ki girişim askeri yetkililer tarafından “sivillerin askerlik işlerine karışması” olarak değerlendirilmişti.[2]. Yakınlarda bir savaş tehditi görülmediğinden cemiyet önemli görülmüyordu ve tüzük onaylanmadı. 1874 yılında Abdullah Bey’in ölümünden sonra cemiyet faaliyetlerini tatil etti.
1876’da Sırbistan ve Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında yaşanan çatışmalar, Türkiye’de Kızılhaç’a bağlı bir askerlere yardım cemiyeti kurulması gerekliliğini yeniden gündeme getirdi.
Çatışmalar sırasında Slav askerleri “Salib-i Ahmer (Kızılhaç) Cemiyetleri”nden yardım alırken Osmanlı askerleri çaresizlik içinde kalmışlardı. Kızılhaç ekipleri Osmanlılara yardım edemiyorlardı çünkü Cenevre Sözleşmesi’ni imzalamayan ya da imzalayıp da gereklerini yerine getirmeyen hükümetlerin askerlerine yardım edilmemesi kuralı vardı.
Avrupa genelinde faaliyet gösteren Salib-i Ahmer cemiyetlerinin yetkilileri, Osmanlı Devleti'nin de yardımlardan yararlanabileceğini, bunun için İstanbul'da bir merkez oluşturup bunu Cenevre’deki merkez yoluyla diğer devletlere duyurmaları gerektiğini ilgililere gönderdikleri mektuplarla hatırlattılar. Bu gelişmeler üzerine İstanbul’da “Mecrûhîn ve Zuafây-ı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti” nin resmen kurulması için çalışmalar başladı.
13 Ağustos 1876’da çeşitli hükümet ve cemiyet temsilcileri Mekteb- Tıbbiye Nazırı Marko Paşa başkanlığında toplandılar. Toplantıda cemiyetin, Cenevre Konvansiyonu'nda kabul edilen sembolü kullanmasının mümkün olmadığı için yeni bir sembol bulunması ve bir an önce cemiyetin tüzüğünün hazırlanması karara bağlandı. Kırımlı Aziz Bey’in konu üzerindeki çalışmaları sonucu Türkler'in sembol olarak Salib-i Ahmer (Kızılhaç) yerine Hilal-i Ahmer (Kızılay) kullanması kabul edildi.[1] Hilâl işaretinin tescili için Cenevre'deki hükümet aracılığıyla bütün devletlere başvuru yapıldı; devletlerin çoğu amblemi kabul ettiğini bildirdi. Derneğin tüzüğü hazırlanıp hükümete teslim edildi. Haç yerine hilal kullanılması kararı üzerine hükümet tüzüğü onayladı.
Cemiyet, 14 Nisan 1877’de resmen kuruldu. Meclis-i Umum-u Sıhhiye İkinci Reisi Hacı Arif Bey cemiyet başkanı olarak görevlendirildi. 19 Nisan 1877’de yapılan ikinci toplantıda cemiyetin adı “Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak belirlendi.
Kuruluşunu henüz yeni tamamlayan cemiyet, 93 Harbi sırasında, özellikle Plevne Savunması’nda kendini gösterdi. Savunma sırasında 4 bine yakın yaralıya baktı. Savaştan sonra Osmanlı Devleti’nde anayasa askıya alınmış birçok kurum ve kuruluşun çalışmalarına kısıtlama getirilmişti. Hilal-i Ahmet Cemiyeti de çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı.
1897’de 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’nın patlak vermesi üzerine Hilal-i Ahmer Cemiyeti yeniden gündeme geldi. 24 Mayıs 1897 tarihli bir sadrazamlık emri ile cemiyet yeniden göreve davet edildi.[1] Heyetin ikinci başkanı Nuriyan Efendi önderliğinde bağış toplandı. Toplanan para ile kiralanan iki vapur savaşta yaralanan askerleri İstanbul’a getiri, orduya ilaç alımı yapıldı. Savaştan sonra cemiyetin faaliyetlerine yine ara verildi.
Meşrutiyet’in ilanı ile ülkedeki birçok kurum gibi Hilal-i Ahmer Cemiyeti de bir yeniden yapılanma içine girdi, faaliyetlerine bir daha ara vermemek üzere yeniden kuruldu. Rejim değişikliğinden sonra devlet yönetiminde cemiyetin yararına inanan devlet adamları görev almıştı. 1911 yılında İstanbul’da çıkan büyük Aksaray yangını sırasındaki faaliyetleri devletten daha fazla yardım görmesinde etkili oldu.[1] Eski Hariciye nazırı ve Paris Sefiri Mehmed Rifat Paşa'nın eşi Madam Rıfat Paşa'nın kısa zamanda cemiyet için 5 bin altın toplaması, başkalarını da harekete geçirdi. Yeni bir tüzük hazırlanıp Devlet Şurası tarafından onaylandı.
Cemiyete üye kaydedilen yüz kişi 20 Nisan 1911’de yapılan toplantıda 30 kişilik idare heyetini seçti ve başkanlığa Hakkı Paşa’yı getirdi. Veliaht Yusuf İzzettin Efendi cemiyetin fahri başkanlığını üstlendi. Tophane’deki üç katlı bir bina veliaht tarafından döşendi ve cemiyetin ilk genel merkezi oldu. Genel merkez daha sonra II. Mahmut Türbesi etrafındaki dört katlı bir binaya taşındı.
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra devletin üst kademelerindeki devlet adamlarının çoğu cemiyete eşleriyle birlikte üye olmuşlardı. 20 Mart 1912’de Dr. Besim Ömer Paşa’nın girişimiyle Hilal-i Ahmer Cemiyeti Hanımlar Heyet-i Merkeziyesi adı ile bir birim oluştu. Başkanlığını Harbiye Nazırı Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın eşi Prenses Nimet Muhtar Hanım üstlendi. Hanımlar, devletin peşpeşe girdiği savaşlarda cephedeki askerler kadar cephe gerisindeki sivil halkın ihtiyaçlarının karşılanması için de faaliyetlerde bulundular. Hastabakıcı kursları düzenlediler. Balkan göçmeni kadınlar için Darüs-sınaa isimli sanat evleri kurdular.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan Milli Mücadele döneminde Hilal-i Ahmer, işgal kuvvetlerinin ve İstanbul hükümetinin baskılarına maruz kaldı. 16 Mart 1920’de dernek merkezi basıldı. Derneğin genel sekreteri Dr. Adnan Bey Ankara’ya geçerek kurulan milli hükümette görev aldı; eşi Halide Hanım Hilal-i Ahmer hemşiresi olarak savaşa katıldı.
Ekim 1920’de İsmail Besim Paşa, Adnan Bey, Ömer Lütfü Bey ve Esat Paşa’dan oluşan Ankara temsilciliği kuruldu ve Anadolu’daki Hilal-i Ahmer merkez ve şubeleri ile temsilcilikleri buraya bağlandı. İstanbul’daki genel merkez Ankara'daki temsilciliğin yetkilerini arttırdı. İstanbul'dan Anadolu'ya acil ihtiyaç malzemeleri gönderildi ve pek çok sağlık personelinin Anadolu’ya geçmesi, cephe gerisinde çalışması sağlandı.
Cemiyetin İcra Vekillier Heyeti (Bakanlar Kurulu)’na yaptığı başvuru üzerine ismi 29 Kasım 1922’de Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak değişti.
Cemiyet, Milli Mücadeleden sonra cemiyet Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi'ni yönetti. Türkiye’ye nakillerini bekleyen Yunanistan’daki Türkler için sağlık ekibi ve sağlık gereçleri sağlandı.
Cemiyetin merkezi 1925’te Ankara’ya alındı. Aynı yıl Türkiye'nin ilk Hastabakıcı Hemşire Okulu Hilal-i Ahmer tarafından açıldı.
Kaynak: Diyarbakır Söz