AB Konseyi Başkanı Tusk’un Türkiye’yi çok yakından tanıyan ve Türkiye’ye dost bir devlet adamı olduğunu ifade eden Davutoğlu, kendisini Türkiye’de bir kez daha ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirtti.
Tusk ile Suriye’deki gelişmeler ve mülteciler sorununu, Türkiye-Avrupa Birliği üzerinde oluşturduğu baskı ve çözüm yollarını ortak bir mesele olarak ele aldıklarını ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Suriye krizinden ne Türkiye sorumludur ne AB sorumludur. Suriye krizinin sorumluları halkına zulmeden bir rejim ve bu şartlarda ortaya çıkan terör örgütleri ve bu rejime destek veren uluslararası bazı aktörler ve bu terör örgütlerine destek verenler. Fakat bunun bedelini Türkiye ve AB ödüyor. Türkiye’de 2,7 milyon Suriyeli kardeşimiz var. Avrupa’ya da yüz binlerce insan geçebilmek için büyük çaba içinde. Ayrıca Suriye’deki bu durumu istismar eden, başka ülkelerden gelerek aynı ortamdan istifade etmek suretiyle ekonomik niyetle gelen istismarcılar da var. Başka mülteci görünümlü istismarlar. Bu, sektör oluşturdu bütün dünyada. İnsan kaçakçılığı anlamında."
İnsan kaçakçılığının her türünün insanlık suçu olduğuna inandıklarını ve bu konuda da Avrupa Birliği ile aynı perspektifte çalıştıklarını belirten Davutoğlu, bu yönde birlikte ortak eylem planında attıkları adımların nasıl seyrettiğinin de görüşmelerde ele alındığını aktardı.
"Avrupa Birliği hedefinde sapma olmayacaktır"
Türkiye'nin, Suriye'de kalıcı istikrarın temin edilmesi ve bu yolla mülteci sorununun çözülmesi için Avrupa Birliği ile her türlü inisiyatifi gerçekleştirmeye hazır olduğunu vurgulayan Davutoğlu, uluslararası toplum temsilcilerine, Suriye'deki insani trajedinin durması yönünde açık tavır gösterme çağrısında bulundu.
AB'nin, Türkiye için her zaman stratejik bir hedef olduğuna işaret eden Davutoğlu, "Uluslararası şartlardan bağımsız olarak, şartlar ne yönde seyrederse seyretsin, Türkiye'nin Avrupa Birliği oryantasyonu ve Avrupa Birliği hedefinde herhangi bir sapma olmayacaktır" dedi.
"Teşekkürü bir borç biliyorum"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Sur'la ilgili çağrısına ilişkin bir soruya Davutoğlu, "Her şeyden önce dün bütün provokasyonlara, bütün şiddet, terör çağrısına rağmen, bu çağrılara kulak asmadan Diyarbakır'ın onuru ve huzuru için vakur bir tavır sergileyen Diyarbakırlı vatandaşlarımıza, hemşehrilerimize teşekkürü bir borç biliyorum" yanıtını verdi.
Dün de isyan ve silahlanma çağrıları yapıldığını aktaran Başbakan Davutoğlu, ama Diyarbakır halkının bunlara hiç yüz vermediğini belirtti.
Bingöl'de, Erzincan'da, Mardin'de ziyaretler yaptığını anımsatan Davutoğlu, "Bölge halkı Türkiye'nin huzurunun ve istikrarının ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Çevrede yanan ateşe Türkiye'yi sürüklemek isteyen bölücü terör örgütüne karşı da çok basiretli bir tavır sergiliyor. Bu anlamda Diyarbakır'ın bu provokatif çağrılara kulak asmaması ve bütün bu çağrıların cevapsız kalmış olması çok anlamlıdır. Diyarbakırlılara teşekkür ediyorum" dedi.
Demirtaş'ın bir tutumuna da dikkati çekmek istediğini belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle de Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt vatandaşlarımıza seslenerek ifade ediyorum. Bakınız Cizre'de haftalarca operasyonlar sürdü. Kararlı bir şekilde biz Cizre'nin, Silopi'nin, Sur'un bütün bu terör unsularından arındırılması için mücadele ettik. Ama ne zaman ki gerçek anlamda terör örgütlerinin ele başlarına yaklaşıldığı an söz konusu oldu, birden Demirtaş... Cizre'de işte bir bina hikayesi söz konusu oldu, arkasından başka şey. Peki aylarca niye bu konularda ses vermediniz. Çünkü onlar, o barikatların arkasında kandırılmış, o gencecik çocukları düşünmezler, düşünmüyorlar. İsterler ki daha çok genç ölsün, daha çok ailenin arasına nefret tohumu ekilsin, ne zaman ki o gençleri, o ölüme sürükleyen çetenin ele başlarına geldiği zaman sıra, kaça kaça onlar bir yerlere sığınıp da son anda onların ele başlarına geldiğinde birden hep beraber 'bunu nasıl engeller, bu ele başlarını nasıl kurtarırız' diye çaba içerisine giriyorlar. Cizre'de bunu yaptılar. Haftalarca yapamadıkları çağrıyı son birkaç gün içinde yaptılar, çünkü biliyorlardı ki bu son birkaç gün içinde kalanlar bütün bu terörü Kandil baskısıyla yapmış ve oradan eğitilmiş gelenler."
Terör olaylarının olduğu bölgelerde hayatını kaybeden aldatılmış gençler için de üzüldüklerini belirten Başbakan Davutoğlu, Diyarbakır, Şırnak, Silopi ve Cizre'deki vatandaşların, herkesin bu gerçeği görmesini istediklerini vurguladı. Başbakan Davutoğlu, "Gencecik o çocukları aldatıp, karanlık bir geleceğe gönderenler kendi ele başlarına sıra geldiğinde birden onları kurtarmak için çaba sarf ediyorlar" dedi.
"Kimse adalet önüne çıkarılmadan cezalandırılmaz"
Diyarbakır'daki gelişmeleri bizzat saat saat takip ettiğini anlatan Davutoğlu, "Çağrıda bulunduk, Valimize de söyledik. 'Çıkmak isteyenler, teslim olmak isteyenlere her türlü kolaylığı gösterin.' Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Hiç kimse adalet önüne çıkarılmadan cezalandırılmaz, ta ki elinde silah olup da bugün İstanbul'da olduğu gibi, bir terör saldırısında bulunmamış olsun. Yine Sur'da kim adalete teslim olmak isterse, hayatı teminat altındadır ama Demirtaş'ın meselesi bu değil. Demirtaş'ın meselesi halkı sokağa dökmek, aynen Suriye'de, Irak'ta yaşanan tablolar gibi, Türkiye'nin geleceğini karartmak. Biz buna izin vermeyiz" diye konuştu.
"Basiretli Diyarbakır halkının dikkatine sunuyorum"
Sur'u, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'tan daha iyi bildiğini vurgulayan Davutoğlu, "Sur'un her taşına Demirtaş'tan çok daha fazla vakıfım ve ona aşkla bağlıyız" ifadesini kullandı.
Diyarbakırlıların bunu çok iyi bildiğini, ildeki her konuşmasında bu aşkı ve sevgiyi gösterdiğini anlatan Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Yapmak istediği şey şu, bir psikolojik ortam oluşturup, gerginlikleri kışkırtarak, bir çatışma ortamını teşvik etmek. Şimdi cuma namazını hatırladılar. Demek ki ben yeni duydum ama böyle bir çağrı yaptıklarına göre... Geçtiğimiz aylarda Diyarbakır'da Fatihpaşa Camisi'ni yakanlar bunlar, ezanları susturup birtakım marşlar söyletenler minarelerden bunlar, Hazreti Peygambere açıkça hakaret eden HDP'li temsilcileri bünyesinde barındıranlar, milletvekillerini barındıranlar bunlar. Şimdi birden baktılar ki etnik milliyetçilikle, etnik ırkçılık ile Diyarbakır halkını ayaklandıramadılar, Diyarbakır halkı onlara itibar etmedi, şimdi de cuma namazı gibi dinimizin kutsal bir ibadetini kullanarak güya kendilerince halka yakın görünmek isterler.
Demirtaş bilsin, herkes onu da tanır, herkes bu toprakların kültürüne, düşüncesine, inancına onların ne kadar uzak olduğunu da bilir. Bizim Diyarbakır'da, Sur'da da Türkiye'nin her yerinde tek bir hedefimiz var, kamu düzenini ihdas etmek, demokratik hak ve özgürlükleri korumak, insan haklarını teminat altına almak, herkesin hayat hakkını, mal ve namus emniyetini sağlamak ve bunu kim tehdit ederse, hangi terör örgütü ve kim tehdit ederse buna karşı da gerekli tedbirleri almak. Başka zaman cuma namazını hatırlamayanların bir anda bunu hatırlamasını da o basiretli Diyarbakır halkının dikkatine sunuyorum."
Kaynak: Diyarbakır Söz