"İNANILMAZ BİR BASKI ORTAMI VAR"
Demirtaş ile HDP'li Milletvekilleri Pervin Buldan, Sezai Temelli ve Garo Paylan, bir süre Olcayto ve Güneş ile başbaşa görüştü. Görüşmenin ardından kameraların karşısına geçen Demirtaş, sözlerine, "Baskı altında olan, zor koşullara rağmen emekle mücadele veren bütün basın emekçilerine teşekkür etmek istiyorum" diyerek başladı.
Selahattin Demirtaş, "Ülkemizde son dönemde inanılmaz bir baskı ortamı var. Türkiye bunu ilk defa yaşamıyor ama böylesini ilk defa yaşıyor. Aynı şekilde, kaba kuvveti, fiziki kuvveti kullanan bir iktidar anlayışını ilk defa görüyoruz" dedi.
"GAZETECİLER AYAKTA"
Basın özgürlüğünü bütün özgürlüklerin anası olarak gördüklerini söyleyen Demirtaş, "Sizler bu mesleğe ömür adamış insanlarsınız. Eminim ki çok daha zorlu dönemler gördünüz. Hepsi geride kaldı, geçti gitti. Darbeciler gördünüz, sıkıyönetimler gördünüz, gazetecileri asıp kesenleri gördünüz. Sizler ayaktasınız, cemiyet ayakta. Gazeteciler ayakta. Fakat onların esamesi yok bu ülkede. Dolayısıyla, bugünler de geçecek. Özgürlüklerin, demokrasinin yanında olanlar, ezilenlerin yanında olanlar, bir bütün olarak toplumumuz, halkımız dimdik ayakta kalacak" diye konuştu.
"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KENDİ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ"
Gazetecilere, medya gruplarına ve gazete binalarına dönük son dönemde saldırılar olduğuna dikkat çeken HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, şöyle devam etti:
"Maalesef ki çok üzücü saldırılar yaşanıyor, Gazeteciler evinin önünde dövdürülüyor. Gazetecinin başına silah dayanıyor. Gazete binaları polis eşliğinde saldırıya uğruyor, taşlanıyor. Tutuklanıyor gazeteciler, yargılanıyor. İşten atılıyor, patron baskısı oluşturmak için. Hükümet tarafından isim verdirilerek işten attırılıyorlar. Çalışanların sosyal güvencesi, özlük haklarıyla ilgili sıkıntılar var. Her medya grubunda çalışan basın emekçisinin özellikle bire bir yaşadığı sorunlar, sıkıntılar var. Sizler Gazeteciler Cemiyeti ve aynı zamanda Gazeteciler Sendikası olarak elbette ki üyelerinizin haklarını korumak için üstün bir çaba yürütüyorsunuz ama, bütün toplumun medya mensuplarıyla dayanışma içerisinde olması lazım. Kendi özgürlüğümüz için, ilk önce medya özgürlüğüne sahip çıkmamız gerekiyor. Biz buna yürekten inanıyoruz. Sizin gösterdiğiniz saygın mücadeleyi de destekliyoruz. Medyadan bize doğru, partimize doğru her türlü eleştiriyi biz saygıyla karşılarız. Medyanın özgür çalışabilmesi budur. Sadece bir lideri, siyasi partiyi övmek değildir işi. Bizi eleştirebildiği kadar, hükümeti de korkmadan, özgürce eleştirebilmeleri lazım. 'Başıma ne gelir?' diye bir kaygı içerisinde olmaması lazım medya mensuplarının... Herkesten bu duyarlılığı bekliyoruz. Cumhurbaşkanı'ndan Başbakan'a, bakanlara kadar. Herkes bu hassasiyeti göstermeli."
"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜDÜR"
TGC Başkanı Turgay Olcayto da, bu tür ziyaretlere ihtiyaç duyduklarını vurgulayarak, "Türkiye'de insanların temel hak ve özgürlükleri, hukuk, ne yazık ki tam anlamıyla işlemiyor. Demokrasinin bütün kurumlarıyla işlediğini söyleyebilmek mümkün değil. Böyle bir ortamda basın özgürlüğü de olmuyor. Basın özgürlüğü bizim hukukta ilk öğretilen şeydir. Basın özgürlüğü gazetecinin özgürlüğü değildir. Basın özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğüdür. Halkın doğru bilgilenme özgürlüğüdür. Türkiye'de bu gerçekleşmiyor" dedi.
"GAZETECİ OLARAK BİLEMİYORUZ"
Türkiye'de haber karartmalar, yasaklamalar olduğunu söyleyen Olcayto, şöyle devam etti:
"Çok fazla yasaklama var. Ben bazen yabancı gazetecilerle konuşurken onu söylüyorum. Ben gazeteci olduğum halde, bugün Reyhanlı'da ne olduğunu bilemiyorum. Ben gazeteci olarak bilemiyorsam, halk bunu nereden bilecek? Aynı şekilde, pek çok olayı işte en azından MİT TIR'ları olayını, Roboski'de ne olduğunu, kimin emir verdiğini, kimin o insanların ölümüne neden olduğunu hâlâ öğrenebilmiş değiliz. Yıllar geçiyor. Ve hep toplumumuzun bellek zayıflığına yüklenip, unutulur diye bir kenara atılıyor. Faili meçhul dosyalar tozlanmış raflarda bekliyor..."
"O MADDE MUTLAKA DEĞİŞMELİ"
Bu sıkıntılar içinde, basına dönük sorunları siyasetten ayırmanın zorluğunu yaşadıklarını belirten Turgay Olcayto, "Bunları topluma anlatmakta güçlük çekiyoruz. Çünkü arkadaşlarımız sansür altındalar. Asıl önemlisi, daha tehlikelisi, oto-sansür. Yani, 'Bunu yazarsak ne olur, bize dava açılır mı?' Bugün bir arkadaşımız, Sedef Kabaş'ın duruşması vardı. Bir twetten ötürü. Beraat etti. Tek mutlu haber o. Davalara baktığımız zaman, hemen hemen hepsi sayın Erdoğan'ın ve ailesinin açtığı basına yönelik hakaret davaları. Bu hakaret konusunun da halledilmesi lazım. Biz ceza yasası çıkarken bunu söylemiştik. 'Bu çıkarılmalı, çok büyük dert açacak' diye. Hakikaten de çok büyük dert açıyor. O madde mutlaka değişmeli. Bilemiyoruz 1 Kasım ne getirecek. Ama umudumuzu da hiç kaybetmiyoruz. Umuyoruz ki, Türkiye'de özgür basının yeşereceği, çağdaş demokrasinin yeşereceği yeni bir dönemin ilk adımı olur 1 Kasım sonrası."
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI'NIN SÖZLERİ
Bu arada, Selahattin Demirtaş, önceki gün sosyal medyada 'Unutmayacağız' yazısıyla birlikte paylaştığı fotoğrafla ilgili Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in 'İslam'da işkence haramdır' değerlendirmesinde bulunduğunu hatırlatan bir gazeteciye şu yanıtı verdi:
"Özellikle toplumda kamuoyunun, halkın vicdanını yaralayan olaylarla ilgili savcılardan hukuki konuda res'en açılan soruşturma beklemek nasıl ki hakkımızsa, toplumun dini önderlerinden ve inanç önderlerinden, temsil ettikleri inancın esasına uygun yaklaşımlar beklemek yine bizim hakkımızdır. Bunu sadece İslam toplumunun dini temsilcileri açısından söylemiyoruz. Türkiye toplumu Müslümanlardan ibaret değil. Ülkemizde Hıristiyanlar da yaşıyor. Yezidiler de yaşıyor. Yahudiler de yaşıyor. Bütün bu inanç toplumlarının önderleri, liderleri, temsilcileri, dinlerin özü ve esası olan, inançların özü ve inancı olan hakkaniyet, kardeşlik mesajlarını çok sık vermeliler. İşleri budur. Şimdi tabii ki bir cenazeye bir yerde işkence yapılırken, dini liderlerin veya dini temsil eden insanların, inanç temsilcilerinin sessiz kalması düşünülemez. Bu konuda çok daha ciddi, uyarıcı refleksler vermeleri lazım. Mesajlar vermeleri lazım. Bizim sayın Diyanet İşleri Başkanı'nın şahsına dair bir problemimiz, teklifimiz, önerimiz yoktur. Kurumun işleyişiyle ilgili bizim partimizin önerileri vardır. Diyanet işleri Başkanlığı, 'İnanç İşleri Koordinasyon Merkezi' olarak düzenlenmeli. Bütün inançlara, bütün dinlere eşit hizmet sunmalı, politik merkez olmaktan çıkmalı şeklinde eleştirilerimiz vardı. Bu da çok anlaşılır. Diyanet İşleri Başkanı'nın şahsıyla ilgili bir problemimiz yok. Bu konularda kendilerinden daha net duruş bekliyoruz."
Kaynak: DHA
Kaynak: Diyarbakır Söz