Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlediği Birinci Yaşlılık Şurası’na katıldı. Yaşlılığın kaçınılmaz bir gerçeklik olduğunu vurgulayan Erdoğan, 'Akıl yaşta değil baştadır' atasözünü anımsatarak, "Ama bunun bir de 'Aklı başa yaş getirir' şeklinde devamı var. Yaşlılığı bir dağa tırmanmaya benzeten bir yazar, çıktıkça nefesin daraldığını ama görüş açısının genişlediğini söyler. Herkesin uzun yaşamak istediği ama yaşlanmak istemediği bir dünyanın içindeyiz. Bugün bulunduğumuz yaşlara kadar gelmiş olmamız rabbimizin bizlere bir lütfudur. 70-80-90-100 ve hatta daha fazla olan nice büyüklerimizi biliyoruz. Öyleyse kaçınılmaz olan yaşlılık için üzülmek yerine bu dönemimizi en güzel şekilde değerlendirmenin gayreti içinde olmalıyız" diye konuştu.
'BİLHASSA BİZİM GİBİ ÜLKELER İÇİN NÜFUS GÜÇTÜR'
Türkiye’de 65 yaş ve üstü nüfus oranının yüzde 8,8’e ulaştığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaşlı nüfus oranımızın yıllar içinde artması ve 2040’ta şimdikinin yaklaşık iki katına ulaşması bekleniyor. İşte bunun için katıldığım tüm nikah törenlerinde gençlerimize en az 3 çocuk, mümkünse daha fazlasını tavsiye ediyorum. Onun için, ‘Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur gerisi Allah kerim’ diyorum. Mecburuz çünkü bu yapıyı, dinamik, genç nüfus yapısını sağlam tutmalıyız. Bilhassa bizim gibi ülkeler için nüfus güçtür. Nüfusumuzu en iyi şekilde beslemek, eğitmek, donatmak, istihdam alanları oluşturmak, altyapı hizmetleri vermek şartıyla bu gücü kullanabileceğimizi biliyoruz. Ama ortada yeterli nüfus yoksa, diğer imkanların bir süre sonra kendiliğinden yok olup gitmesi veya el değişmesi kaçınılmaz olur. Nüfus yapımızdaki bu değişimin bize diğer pek çok nüfusun veya birçok hususun yanı sıra Yaşlılarımıza götürülecek hizmetlerin artırılması gerektiğine de işaret ediyor" ifadelerini kullandı.
'ANALARINIZIN AYAKLARININ ALTINI ÖPÜN'
Annesi Tenzile Erdoğan’ın ayağının altını öptüğünü anlatan Erdoğan, “Anam ayağını çekerdi, ‘Anacığım bana cennet kokusunu çok mu görüyorsun’ derdim, ağlardı. Tavsiye ediyorum, analarınızın ayaklarının altını öpün. Onlar gibisi yok. Onlar olduğu için biz varız. Onlar olmasa biz yoktuk” dedi. Bazı araçların arkasında, “Anamın duası, babamın gölgesi yeter” yazdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gerçekten de bizim milletimiz için başka hiçbir beklentiye girmeden, sadece duası bile anaya babaya ömür boyu hizmet etmek için yeterli bir sebeptir. Şayet bir evde, büyükanne, büyükbaba, anne, baba ve torunlar bir arada yaşayabiliyorsa, o ev gerçekten günün 24 saati yaşayan, günün 24 saati içinde huzur bulunan bir yerdir. Olması gereken budur. Ama bu var mı şimdi? Maalesef yok. Şimdi kaçan kaçana. ‘Artık ben yetiştim’ diyor birisi gidiyor bir tarafa, öbürü gidiyor bir tarafa. Halbuki asıl olan bu değil. Özellikle büyükşehir hayatının böyle bir aile modelini giderek zorlaştırdığının farkındayız. Fakat bu durumun aile büyükleriyle ilişkilerin neredeyse bayram ziyaretlerinin bile ihmal edildiği bir periyoda dönüşmesini asla kabul edemeyiz. Ben kimsenin özel hayatına karışamam o ayrı mesele ama doğrusu ben kabul edemiyorum."
'KÖKLERİMİZİN HALA SAĞLAM OLDUĞUNU GÖSTERİYOR'
Aynı şehirde yaşayıp, hafta sonları dede ve nineleri torunlarla bir araya getirememenin vebal olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim en az yaşlı bakım hizmetleri kadar, en az aktif yaşlanma konusu kadar, bu meseleye de önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Hatta gerekiyorsa bunun için teşvik mekanizmaları kurmalıyız. Ülkemizde özellikle de sıkıntılı dönemlerde ana-baba ocağının sığınılacak güvenli bir liman olarak görülmesi, köklerimizin hala sağlam olduğunu gösteriyor" dedi.
'İNSAN GENÇLİĞİNDE ÖĞRENİRKEN YAŞLILIĞINDA ANLAR'
'Gençler ileriye, ihtiyarlar geriye bakarlar' sözünü anımsatan Erdoğan, bunun her zaman doğru olmadığını belirterek, "Son nefesine kadar hep ileriye bakan, nice bedeni yaşlı, ruhu genç insanımız vardır. İnsan gençliğinde öğrenirken yaşlılığında anlar. İşte o anlama kabiliyetinin değerine de paha biçilemez. ‘Yüzümüz değil, asıl aklımız buruşmaya başladığında yaşlanırız’ diyoruz. Bizi yaşlandıran nüfus kağıdındaki rakamlar değil, ülkemize, şehrimize, ailemize hala vereceklerimiz varken bunlardan imtina etmektir. Maddi ve manevi anlamda üretkenliğini devam ettiren yaşlılarımız kendileriyle birlikte topluma çok büyük katkıda bulunmuşlardır" şeklinde konuştu.
'YAŞLILIK MAAŞI BİZ GELDİĞİMİZDE 24 LİRAYDI'
Huzurevlerinde bakılan yaşlı sayısının 5 bini bulmazken, bugün 14 bine yaklaştığını aktaran Erdoğan, "Kimsesizlerin kimsesi bir sosyal devlet olduğumuz göstererek, hiçbir yaşlımızı sokakta veya çaresiz şekilde, dört duvar arasında bırakmıyor, hepsine de sahip çıkıyoruz. Devletin yaptığı öncülük, toplam huzurevi sayısı ve kapasitesinde de önemli artışa vesile oluyor. Bugün ülkemizdeki 396 huzurevinde 33 bin 146 kapasite var. 65 yaşını geçenlere ödenen yaşlılık maaşı biz geldiğimizde 24 liraydı. Şimdi 601 liraya çıkartarak hiçbir vatandaşımızın mağdur olmamasını temin ettik. Emeklilerimize ödemeye başladığımız 2 dini bayramda biner liralık bayram ikramiyeleri de yaşlılarımız için önemli bir destek olmuştur. Bunların yanında daha pek çok hizmetle yaşlılarımız için kimsesizlerin kimsesi olma sözümüzü yerine getirdik" ifadelerini kullandı.
'HUZUREVİ TABELALARININ ARTTIĞI BİR TÜRKİYE İSTEMİYORUZ'
Yaşlıların tek başlarına hayatlarını sürdürdüğü, çocukların da tek başlarına büyüdüğü bir dünyanın, 'Bizim dünyamız' olamayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz köklerimizle varız, sizlerle varız, sizlerle olacağız. Köklerimizin en güçlü göstergesi de yaşlılarımızla, ak saçlılarımızla kurduğumuz ilişki biçimidir. Huzurevi tabelalarının arttığı değil, kuşakların aynı çatı altında, birlikte yaşadığı veya ilişkilerin her gün kesintisiz sürdüğü bir Türkiye istiyoruz. Anneciğini, babacığını huzur evine bırakan evlatlar değil, onlarla beraber yaşayan evlatlar istiyoruz” dedi.
Kaynak: Diyarbakır Söz