Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Etik Eğitimi ve Etik Eğitici Yetiştirilmesi İşbirliği Protokolü İmza Töreni'ne katıldı. Programda, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Zerrin Güngör ile çok sayıda davetli kamu görevlisi yer aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye 2004 yılında kazandırılan Kamu Görevlileri Etik Kurulu'nun çalışmalarını taktirle takip ettiğini belirterek, Etik Kurulu'nun kurumlarla yaptığı iş birliği protokollerini, çalışmaların yaygınlığı ve etkinliği bakımından çok önemli gördüğünü aktardı. Erdoğan, Fransızca bir kelime olan 'etik' kavramını 'töre' veya 'ahlak' ifadeleriyle de karşılamanın mümkün olduğunu belirterek, "Ahlak en basit şekliyle iyi veya kötü olan şeyin arasında iyiyi tercih etmek, edep ve adap sahibi olmak demektir. Rabbimiz nefsine fücurunu da takvasını da vererek yarattığı insanın fıtratını, esasen güzel ahlaka meyyal olarak şekillendirmiştir. Bu ölçülerin, hayatın her alanı gibi kamuda da korunmasını sağlamak hepimizin ortak sorumluluğudur. Etik Kurulumuzun bu doğrultuda giderek artan çabalarını, Cumhurbaşkanı olarak daima destekledim, desteklemeyi sürdürüyorum" ifadelerini kullandı.
'ASIRLIK İHMAL VE EKSİKLERİ TELAFİ ETMEK KOLAY OLMADI'
Türkiye'nin köklü devlet geleneğine sahip olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' şiarını hayata geçirme sorumluluğunun, en başta kamu görevlilerine ait olduğunu kaydetti. Erdoğan, Türkiye'nin uzunca bir vakit vesayet, darbeler, istikrarsızlık ve terör ikliminin zehirlediği yapısal sorunlarla uğraşmak zorunda kaldığını belirterek, "Toplumun her kesimi gibi kamuda da kimi zaman ideolojik bağnazlık, kimi zaman ahlaki aşınma, kimi zaman vurdumduymazlık diyebileceğimiz zafiyetler yaşanmış olabilir; ama bu milletin mayası sağlam, bu devletin geleneği güçlü olduğu için hepsinin de zamanla üstesinden geldik. Tüm bu zorlu sınamaların ardından artık tüm dikkatimizi büyük ve güçlü Türkiye hedefine yöneltebileceğimiz kritik bir sürece girdik. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemiz her alanda olduğu gibi kamu hizmetlerinin kalitesi ve yaygınlığı hususunda da çok önemli mesafe kat etmiştir. Kurumlarımızın fiziki altyapılarının geliştirilmesinden mevzuatın hizmet alanlar lehine kolaylaştırılmasına, elektronik devlet uygulamalarından uzlaşma yollarının arttırılmasına kadar pek çok reformu hizmete geçirdik. Asırlık ihmalleri ve eksikleri bu kadar kısa bir sürede telafi etmek elbette kolay olmadı" dedi.
'İHRAÇ EDİLEN ÇOK SAYIDA PERSONEL OLDU'
Türkiye'nin yönetim sisteminde kamu personeli olmanın, uzunca bir süredir belirli kurallara, sınavlara ve süreçlere bağlı yürüdüğünü aktaran Erdoğan, her bir kamu personelinin Anayasa ve yasalar çerçevesinde kendisine verilen görevi hakkıyla yerine getirmek için çalıştığını vurguladı. Terör örgütlerinin güdümüne giren veya meşru olmayan yollara girenlerin de hukuk eliyle tasfiye edildiğini aktaran Erdoğan, "FETÖ'den PKK'ya kadar çeşitli terör örgütleriyle iltisakı yüzünden kamudan ihraç edilen çok sayıda personel oldu. Aynı şekilde hukuk dışı yollara tevessül ettikleri belirlenen her bir kamu personeli için de gereken işlemler kendi prosedürü içinde yapılmaktadır" diye konuştu.
'KAMU KURUMLARININ KAPISINA DAYANMAK NE DEMEK'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kamu görevlilerine yönelik söylem ve eylemlerine eleştiride bulunan Erdoğan, "Son dönemde giderek sıklaşan bir şekilde, ana muhalefet partisinin başındaki zatın kamu görevlilerine hakaret ettiğini, bürokratları hedef aldığını, hatta açıkça tehdit ettiğini görmeye başladık. Elbette herkes, kamu görevlileri de yaptıkları işlerden eleştirilebilir. Biz de geçmişte valisinden hakimine, müsteşarından müfettişine pek çok kamu görevlisini hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını düşündüğümüz iş ve işlemleri sebebiyle tenkit ettik. Evet, yapılan iş ve işlemleri eleştirdik. Gerektiğinde hukuk yoluna da başvurduk; ama 'şeriatın kestiği parmak acımaz' diyerek ortaya çıkan iş ve işleme de riayet ettik. Çünkü demokratik hukuk devletinde olması gereken budur. Yani eleştirerek demokratik hakkımızı kullandık. İş ve işleme uyarak da hukuka saygımızı gösterdik. Ana muhalefetin başındaki kişinin kullandığı yöntem, kesinlikle demokratik hukuk devletine uygun bir yöntem değildir. Bu kişi, kendisine oy vermedi diye kimi zaman işçiye, kimi zaman çiftçiye, kimi zaman esnafa hakaret ettiği gibi kimi zaman da kamu görevlilerini alenen hedef göstermektedir. Hadi siyasi hırsına verip bu tavrı da anlayışla karşılayalım. Peki verdiği karar için hakimi, yaptığı işlem için polisi, yürüttüğü operasyon için askeri, attığı imza için genel müdürü tehdit etmek ne demek? Devletteki teamüllere zıt bir şekilde baskın yapar gibi kamu kurumlarının kapısına dayanmak ne demek? Demokraside böyle bir usul olabilir mi, hukuk devletinde böyle bir tarz olabilir mi, devletin teamüllerinde böyle bir yöntem olabilir mi, asla" ifadelerini kullandı.
'BÖYLE BİR KEPAZELİĞE İZİN VEREMEYİZ'
Erdoğan, kamu görevlilerinin hakkını, hukukunu, onurunu savunmanın görevleri olduğunu ifade ederek, "Buradan açıkça ilan ediyorum; kamu görevlilerimize demokratik hukuk kuralları dışında söz söyleyen herkes bu devletin de bu milletin de düşmanıdır. Bu çirkefliğin amacı devleti işleyemez hale getirmek, dolayısıyla milleti hak ettiği hizmetlerden mahrum etmektir. Böyle bir rezilliğe, kepazeliğe, ahlaksızlığa asla izin veremeyiz. Kaldı ki bir cumhurbaşkanının ailesini hedef alarak böyle bir süreci yönetmek akıl karı değildir. Kamu görevlilerimizin vazifelerini yürütürken tek bakacağı yer Anayasa ve yasalardır. Hariçten gazel okuyanların naralarıyla bu devlet iş yapmaz. Bu devletin memuru da pozisyon almaz. İşini yapan her bir kamu görevlisinin teminatı hukukun ta kendisidir. Biz de memurundan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı'na kadar mesai arkadaşımız olarak gördüğümüz her bir kamu görevlisinin yanındayız. Tüm kamu görevlilerimiz müsterih olsun, Türkiye'nin bu tür arkası karanlık operasyonlarla kaybedecek tek bir anı dahi yoktur. Türkiye'nin kendi insanını tehdit eden değil, kendi insanına hizmet eden anlayışla yapılan ahlaklı, ilkeli, üretken siyasete ihtiyacı vardır. Aksi yönde konuşanların ve davranış sergileyenlerin hesabı da hiç şüpheniz olmasın ki kendi mecrasında görülecektir."
Kaynak: Diyarbakır Söz