Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna seyahati dönüşünde izleme komitesi fikrine ve Dolmabahçe Sarayı'nda okunan bildiriye dair duyduğu rahatsızlıkları gazetecilerle paylaştı.
>İzleme komitesine olumlu bakmadığını ifade eden Erdoğan, Dolmabahçe'de birbirinden farklı iki ayrı metin okunduğunu ve HDP'nin metninde demokrasi çağrısı olmadığını ifade etti.
>'Toplantıyı da o resmi de doğru bulmuyorum'
>Cumhurbaşkanı Erdoğan gazatecilere Dolmabahçe'de açıklanan bildirilerin metinlerine ve açıklanış biçimlerine dair rahatsızlıklarını aktardı:
>"Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin Başbakan Yardımcısı ile şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri gerektiğinde bir arkadaşımız onlarla görüşmeler yapar ve açıklama yapılırdı. Ama o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle, iki ayrı metin deklare edilmiyordu. Böyle bir şey hiç yaşanmamıştır. Bunu doğru bulmuyorum."
>İki ayrı metin okunmasını eleştiren Cumhurbaşkanı, bildirilerin içeriğine dair de şu eleştiriyi getirdi:
>"Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok. Hala yeni yeni talepler ortaya çıkıyor.
>Daha sonra Başbakan Yardımcımızın yaptığı bir açıklama var. Onların tamamen aksine. Yani birbiriyle tamamen örtüşen bir şey yok. O zaman neyi görüştüler? Buna ortak bir deklarasyon diyebilir misiniz? Böyle bir şey var mı?"
>Erdoğan: 'Hayırlı olsun' demek düşer
>Gazeteciler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hükümetin çözüm süreci konusunda sürekli istişare halinde olduğunu söyleyince Erdoğan itiraz etti:
>"Hükümetle Cumhurbaşkanı her an her konuyu görüşüyor diye bir şey yok. Yani olaya böyle abartılı yaklaşım doğru değil. O dediğiniz başkanlık sistemine geçmeden olmuyor. Orada kendi tasarruflarını kullanmışlar. 'Hayırlı olsun' demek düşer bana. Ama ben de, bu durumdan rahatsız olduğumu söyleme hakkına sahibim."
>Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise, cumartesi günü, izleme heyeti kurulmasını hükümetin uygun gördüğünü belirtirken, Cumhurbaşkanı ile istişare edildiğinin altını çizmişti. Arınç şunları söylemişti:
>"Bugün yapılanlardan, yarın geleceğimiz noktadan Sayın Cumhurbaşkanımızın habersiz sayılması mümkün değildir, her şeyi çok iyi bilmektedir. Milli Güvenlik Kurulu ne zaman emretmişse kendisine bilgi sunulmaktadır. Çözüm sürecinde aktör olan bakan arkadaşlarımız tarafından kendilerine arz edilmektedir. 'Bundan hoşlanmadım, hoşuma gitmedi, soğuk veya sıcak karşıladım' beyanları kendi hissi beyanlarıdır. Sorumluluk hükümetin üstündedir, bunları kendi özgün düşünceleri olarak kabul edebiliriz."
>'Ada'nın meşruiyetini artırma adımıdır'
>Ukrayna dönüşünde Cumhurbaşkanı Erdoğan, izleme heyetine dair düşüncesini ise şöyle özetledi:
>"Akil insanları kuran benim. Ama Ada'ya bir de böyle bir ekibin gönderilmesini yanlış buluyorum. Bir ara şu çıktı: 15 kişi gitsin, 10 kişi gitsin. Bu ayrı bir felakettir. Bu Ada'nın meşruiyetini artırma adımıdır. Dolayısıyla bu tehlikeli bir adımdır."
>Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin Başbakanlığı döneminde de akil insanlardan böyle bir grubun gönderilmesinin gündeme geldiğini ancak o zaman da bunu doğru bulmadığını söylediğini belirtti.
>Bunun istismara açık bir yöntem olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, "Nitekim, yine aynı şekilde, buna katılmadığımı söylüyorum. Niye katılmıyorum? Çünkü birileri hep bundan geçmişte prim yapmışlardır" dedi. Erdoğan şöyle devam etti:
>"Mesele, İmralı'nın ne dediğini öğrenmek değil mi? Bunu öğrenmek için bunun siyasi temsilcisi olan parti üç temsilci seçiyor ve muntazaman kendisiyle konuşuyorlar. Başkalarının da gitmesine ne gerek var? Mesele, bilgi almak ve mesaj vermekse zaten bu yapılıyor."
>'Bir de zorunlu mu olsun?'
>Bayramoğlu ayrıca Erdoğan'ın, kendisine yöneltilen "Özerklik ve anadilde eğitim gibi talepleri aşırı mı buluyorsunuz" sorusuna da şu yanıtı verdiğini söyledi:
>"Eğitim sistemimizin içine anadil seçmeli ders olarak konuldu mu? Bitti. Daha ne olacak? Bir de zorunlu mu olsun diyorsunuz? Olabilir mi böyle bir şey? Bu ülkenin resmi bir dili var. Bu istemelerin ardı arkası kesilmez."
>'Konu mankeni değilim'
>Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazar günü Denizli'de sivil toplum kuruluşları temsilcilerine hitabında da şöyle konuştu:
>"Cumhurbaşkanı siyaset yapıyor' diyorlar. Ne demek o? Yani Cumhurbaşkanı siyasetin dışında olabilir mi? Siyasetle ilgili söyleyeceği hiç bir şey yok mu? Bunlar kendilerine göre konu mankeni arıyorlar. Ben Cumhurbaşkanı olarak konu mankeni değilim."
>Dolmabahçe açıklaması
>28 Şubat'ta Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ile İmralı-Kandil arasında görüşmeleri yürüten HDP heyeti İstanbul Dolmabahçe'deki Başbakanlık çalışma ofisinde bir araya gelmişti.
>Görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamada, ilk olarak HDP'li Sırrı Süreyya Önder konuştu. Önder, Abdullah Öcalan'ın, PKK'ya bahar aylarında olağanüstü kongre çağrısı yaptığını duyurdu, "Öcalan bu kongrede silahlı mücadele yerine demokratik siyasetin yer alması gerektiğini söylüyor" dedi.
>"Silahlı mücadele değil demokratik siyaset"
>Önder, silah bırakmanın görüşülmesi için Öcalan'ın PKK'ya yaptığı kongre çağrısını şu sözlerle iletmişti:
>"Süreçte gelinen aşamaya ilişkin Öcalan'ın temel belirlemesi de şudur: Bu 30 yıllık çatışma sürecini kalıcı barışa götürürken, demokratik bir çözüme ulaşmak temel hedefimizdir. Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK'yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum. Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır.
Kaynak: Diyarbakır Söz