Cumhurbaşkanı Erdoğan reina saldırısı ile ilgili olarak 'amaçları bizi birbirimize düşürmektir' dedi sözlerine şöyle devam etti, "Türkiye'de kimsenin hayat biçimi, sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik. Aksini iddia eden varsa, somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir."
Erdoğan'ın konuşmasındaki önemli bir diğer başlık ise ekonomiydi. Erdoğan konuşmasında hem halka hem de bankalara çağrıda bulundu ve "Hiç kimse önümü göremiyorum deme lüksüne sahip değildir. Herkes bir arkasındakinin önünü açarak, bu fedakarlığı yaparak bu riski alarak ilk adımı atmalıdır. Herkes yerinde sabit kaldığında varlık içinde yokluk çekmeye mahkum oluruz. Gelin ülkemiz için, vatanımız, milletimiz için hep birlikte harekete geçelim." dedi.
İşte o konuşmadan satır başları
Muhtarlar toplantımızın 33'üncüsünde, 2017 toplantısının ilkinde sizlerle birlikteyiz. Yeni yıla yeni umutlarla girmenin heyecanı içindeyken maalesef terör bir kez daha en kalleş, en alçak, en sinsi yöntemleriyle ülkemizi hedef aldı. 2017'nin ilk saatlerinde İstanbul Ortaköy'deki eğlence mekanını basan terörist 39 kişiyi katletti, 71 kişiyi yaraladı. Bu vesile ile bir kez daha saldırıda hayatını kaybedenleri teessür ve saygıyla yad ediyor, yaralılara Allah'tan acil şifa diliyorum.
BU OYUNA GELMEYECEĞİZ
Türkiye terör örgütleri üzerinden ateşle imtihan ediliyor. Her mücadele gibi bu asimetrik saldırılarda maalesef kayıplarımız oluyor. Toprağa düşen her can kor bir ateş gibi yüreğimizi yakıyor. Bu saldırıların asıl amacı bizim muvazenemizi bozmadır. Duygularımızın aklımızın önüne geçirmektir. Bizi birbirimize düşürmektir. Bu oyuna gelmeyeceğiz, gerekirse kan kusup, kızılcık şerbeti içtik deme pahasına dik duracağız, soğukkanlılığımızı her daim muhafaza edeceğiz.
TESLİMİYET GEREKÇESİ OLAMAZ
Esasen Türkiye'nin büyüklüğü, Türk milletinin gücü karşısında maruz kaldığımız terör saldırıları, yüreğimize düşürdükleri acı bir yana yel kayadan ne götürür mesabesinde hadiselerdir. 1800'lerin başında Osmanlı'nın nüfusu yaklaşık 20 milyondu. Biz sadece Balkanlar'dan çekilirken en az 2 milyon kayıp vermiş milletiz. 1. Dünya Savaşı'ndaki kayıplarımız yine milyonlarla ölçülüyor. Cumhuriyeti kurduktan sonra ilk nüfus sayımını yaptığımız 1920'de yaklaşık 13 milyon nüfusumuzun bulunduğunu görüyoruz. Bu millet için üç beş terör örgütünün saldırıları can yakıcı olsa da teslimiyet gerekçesi olamaz.
KAYBEDERSEK SERV TEZGÂHINA DÖNERİZ
Kaçmak namertlerin işidir, bizim milletimiz her zaman mert olmuştur, meydanları gümbür gümbür inletmiştir. Zaman zaman ifade ettiğim gibi bugün Türkiye yeni bir İstiklal mücadelesi içindedir. Bu mücadeleyi kazanırsak 2023 hedeflerimize ulaşacağız. Kaybedersek 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgâhı yeniden önümüze getirilir. Tüm vatandaşlarımızın, sorumluluk sahibi herkesin bu bilinçle meseleye yaklaşması, üslubunu, tavrını ona göre belirlemesi gerekiyor. Türkiye teröre teslim oldu demek, teröristle, terör örgütleriyle aynı safta yer almaktır. Terör örgütünün tüm amacı birilerine işte bu sözü söyletmektir. Bu sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyor, sadece şer ittifakının değirmenine su taşımış oluyor.
YANLIŞ YAPAN ADALETE HESAP VERİR
DEAŞ'a karşı en etkili mücadeleyi veren bir ülkeyi hala o alçak örgüte destek sağlıyor iması tam da Türkiye'ye saldıranların istedikleri türden bir söylemdir. Türkiye'de etnik kimlik ve inanç üzerinden siyaset yapılmasına benim kadar karşı çıkan başka birisi daha var mıdır bilemiyorum. Tüm siyasi hayatım bu mücadele ile geçmiştir. Yıllarca Kürt sorunu kavramını istismar edenlerinin dertlerinin Kürt kardeşlerim olmadığı çukur eylemleriyle ortaya çıkmıştır. Bunlar dürüst davranmadı, hep yalan söyledi. Şimdi gerçekler ortaya çıkıyor. Mezhepçilik üzerinden kendilerine alan açanların dertleri de aslında bu vatandaşlarımızın olmadığı her cinayette, ittifakta ortaya çıkıyor. Bu meselede yanlış yapan varsa hesabını güvenlik ve adalet kurumlarına verir, zaten veriyor.
GAZİANTEP'TE NİYE SUSTULAR?
FETÖ gibi hayat tarzı üzerinden milletimizi istiskal edenlere aynı muamele yapılacaktır, bu böyle bilinsin. Gaziantep'le Ortaköy saldırısı arasında ne fark var? Ortaköy'le ilgili feveran edenler, yazanlar, acaba Gaziantep'teki o 56 kişiyle ilgili ne yazdılar, ne söylediler, ne konuştular, soruyorum. Orada niye sustunuz. Orada niye konuşmadınız? Bizi Gaziantep'teki olay da canımızı yakar, Beşiktaş'ta da, Ortaköy'de de. Bunların hepsi terör eylemidir. Gaziantep'teki saldırıya gösterilmeyen tepkiler Ortaköy saldırısına yapılınca oraya soru işaretini koymamız gerekiyor. Hemen bunu yaşam biçimleri vesaire buraya kaydırmanın hiçbir anlamı yok. Bunlar tamamen ülkemizdeki siyasi iradeyi bir kenara ötelemek, ülkeyi bölme operasyondan başka bir şey değildir.
KİMSENİN HAYAT BİÇİMİ BİR TEHDİT ALTINDA DEĞİL
O saldırgan pazar yerinde aynı saldırıyı yapsa yine benzer tavırlar sergilenecek miydi acaba? Buradaki amaç orada ölenlerin yasını tutmak değil, bir çatlak oluşturup, toplumu kutuplaştırmak olduğu çok açıktır. Bu gerçeği görmek için aynı çevrelerin her iki olayla ilgili ifadelerini yanyana koyup bakmak kafidir. En iğrenç istismar Ortaköy saldırısında olduğu gibi ölü bedenler üzerinden yapılan istismardır. Türkiye kimsenin hayat biçimine sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. 14 yıllık iktidarımız döneminde fırsat vermedik. Aksini iddia eden varsa somut örnekleriyle bunu ortaya koymak mecburiyetindedir.
KİMİN YEDİĞİNE, İÇTİĞİNE, GİYDİĞİNE KARIŞILDI
79 milyon vatandaşımızın tamamının Cumhurbaşkanı olarak herkesin hakkını, hukukunu, özgürlük alanını korumak benim görevimdir. Bu kardeşiniz İstanbul'da 4,5 yıl büyükşehir belediye başkanlığı yaptı, 11 yılı aşkın kesintisiz Başbakanlık görevini yürüttü. 2,5 yıldır da Cumhurbaşkanı olarak ülkeme hizmet veriyorum. Görev verdiniz ben de görevimin gereğini yerine getiriyorum. Yaptığım her işin, attığım her adımın, her sözün kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği bu uzun sorumluluk döneminde hayat tarzı baskısı altında kalan acaba tek bir kişi var mıdır? Kim ben şu şekilde giyinmek istiyorum dedi de giyinemedi. Birileri sosyal medyada, gazetelerde hala utanmadan, sıkılmadan bunları yazabiliyorlar. Bu istismarı yapanların kendileri en başta olmak üzere kimin yediğine, içtiğine, gezdiğine, giydiğine, aldığına, sattığına karışılmıştır, soruyorum.
BENDEN BUNU BEKLEYENLER DAHA ÇOK BEKLERLER
Kimsenin hayat tarzına müdahale edebilecek bir uygulamaya asla tevessül etmedim. Kurucusu olduğum siyasi partinin de bu yönde bir girişimi adımı bu noktada olmamıştır. 14 yıl önce yola bu kararlılıkla, bu anlayışla çıktık. Bugün de Cumhurbaşkanı olarak böyle bir yola başvurduğuma dair en küçük bir örnek gösterilemez. Hayatı Türkiye'yi bir kesimin diğerleri üzerinde tahakküm kurmaya çalışanlara karşı mücadele etmiş bir kişi olarak benden böyle bir davranış bekleyenler daha çok beklerler. Dünyada ve ülkemizde herkesin aynı hayat biçiminde olma mecburiyeti yoktur. Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin, müezzinin üzerine yürümesi ne kadar yanlışsa, namaz kılmayanlara karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır.
HAYAT BİÇİMİ ÜZERİNDEN ÇOK SALDIRIYA BEN MARUZ KALDIM
Her birimiz kendi mahallemizi savunurken diğer tarafta olanlara oh olsun mantığıyla yaklaşırsak arzu ettiğimiz toplumsal huzur ve barışı tesis edemeyiz. Bu birikime saldıran herkes milletimizden hak ettiği dersi almıştır, almaya da devam edecektir. Bu saldırıların hesabını sormak da bizim en başta gelen görevimizdir. Hiçbir sıfat, konum bu hesabın sorulmasına mani değildir. Bu ülke ve bu devlet hem ekmeğini yiyip, hem de kendisine ihanet edenleri sırtında taşımak mecburiyetinde bırakılamaz. Biz İstiklal mücadelemizi bu tescilli Ali Kemallere rağmen zafere ulaştıracağız, hiç merak etmeyin.Türkiye bir hukuk devlettir. Tüm kesimleri hukuka riayet etmeye davet ediyorum. Türkiye'nin hayat biçimi üzerinden en çok saldırıya maruz kalmış siyasi kişisi herhalde bu kardeşinizdir. Eşime, çocuklarıma saldırdılar. Benim gibi Karadeniz kökenli, Kasımpaşa'da yetişme her türlü mücadelede aktif yer almış birisi bile yasal haklarını kullanma yolları dışında başka bir yola başvurmadım. Bazı şeyleri elle düzeltmek mümkün değilse kalbimizle buğz ederek mücadelemize devam edeceğiz. Şiddete başvurmak kesinlikle yoktur. Kimlerin şiddete başvurduğunu görüyoruz değil mi? İşte bölücü terör örgütü PKK, FETÖ, DHKPC'nin neler yaptığını görüyoruz. Bunların siyasi uzantıları şiddetle belli bir yere gelebildiler. Bu şiddet olmasaydı belki de oralara gelemeyeceklerdi.
TERÖR YUVALARINI TEMİZLEYECEĞİZ
İlk saatlerine üzüntüyle başlasak da 2017 ümitlerimizi beklentilerimizi muhafaza ediyoruz. Terörle tarihin en büyük mücadelesini veriyoruz. Suriye'de El Bab operasyonunu inşallah kısa sürede bitirecek şekilde yeni bir tertiplenmeye gidiyoruz. İnşallah bu çok yakın bir zamanda hallolacak. Ardından Münbiç başta olmak üzere terör örgütlerinin yuvalandığı diğer bölgeleri de temizlemeye kararlıyız. Suriye kardeşlerimizin mağduriyetlerinin bir an önce sona ermesi en büyük temennimizdir. Irak'ta mezhep çatışması çıkarmaya yönelik her adımı takip ediyoruz. İnşallah Cuma günü Başbakanımız ve bakanlarımızın Irak seyahati olacak.
VATANDAŞLARIMDAN BİR RİCAM DAHA OLACAK
Ekonominin can damarı istikrar ve güven ortamadır. Türkiye'ye saldırıların hedeflerinden biri ekonomomizin düzgün giden ritmini bozmak, çarkları kırmak ve durdurmaktır. Şu ana kadar bir yorgunluğun ötesinde kalıcı bir hasar hamdolsun almadık. İhracatımız yeniden toparlanmaya başladı. Gerilemenin durduğu ve yeniden yükseliş dönemine girdik. Turizm sektöründe önce Rusya sonra terör olaylarıyla kayıpların yakında sona ereceğini bu sezondan itibaren yeniden yükselişin başlayacağını düşünüyorum. Tabii olmayan yüksek kur birilerine kazandırırken birilerine kaybettiriyor. Vatandaşlarımdan ricam, daha önce bazı ricam oldu ve bu işi sahiplendiler. Yastıkların altında varsa dövizler bunu Türk Lirası'na çevirin dedik. Sağolsun yüklendiler ve TL'ye çevirdiler.
DÖVİZ ALINACAK DEĞİL, SATILACAK DÖNEMDEYİZ
İçinden geçtiğimiz günler döviz alınacak değil döviz satılacak dönemdir. Bunu özellikle söylüyorum. Hiçbir kriz sürdürülebilir değildir. Bu saldırılar ilanihaye devam edecek değildir. Bu saldırıları yönlendirenlere de artan maliyeti vardır. Bu maliyeti hiçbir gücün uzun süre göze alamayacağına inanıyorum. Bizim dayanma gücümüzü bir süredir sınadılar. Mücadele gücümüzün ve inancımızın çok yüksek olduğunu, birlik ve beraberliğimizin kolay kolay bozulamayacağını gördüler. Onlarda bu tür birlik beraberlik söz konusu değil. Özellikle Batı ülkelerinde.
BANKALARA ÇAĞRI: FAİZLERİ DÜŞÜRÜN
Başta kamu bankaları olmak üzere lütfen faiz oranlarını düşürün. Faiz oranlarını düşürün ki, yatırımcı, girişimci çok daha rahat bir şekilde yatırımını yapabilsin. Çünkü yatırım olursa üretim olur. Üretim olursa bu sıkıntılı süreç başarıyla atlatılacaktır. Çok kazanacaklarına biraz az kazansınlar. Zaten kendi paranla kazanmıyorsun ki, vatandaşın sana getirdiği parayla kazanıyorsun. 10 kazanma 5 kazan.
GELİN BU MİLLET İÇİN ÜLKE İÇİN BİRLİKTE HAREKETE GEÇELİM
Başta kamu bankalarımız olmak üzere tabii 1 numara Merkez Bankası olmak üzere bu çalışmayı süratle yaparak bunu aşağıya çekmemiz gerekiyor. Türkiye'nin şu andaki sorunu paranın yokluğu değildir, paranın stabil hale geçmiş olmasıdır. Herkes birden alacağını tahsil etme, borcunu öteleme gayretine girdiğinde işin içinden hiç kimse çıkamaz. Hiç kimse önümü göremiyorum deme lüksüne sahip değildir. Herkes bir arkasındakinin önünü açarak, bu fedakarlığı yaparak bu riski alarak ilk adımı atmalıdır. Herkes yerinde sabit kaldığında varlık içinde yokluk çekmeye mahkum oluruz. Gelin ülkemiz için, vatanımız, milletimiz için hep birlikte harekete geçelim.
HEMEN ÇALIŞMAYA BAŞLAYALIM
Makinaları ve tezgahları tam kapasite çalıştıralım. İçeride ve dışarıda yeni pazarlar bulmak için hemen çalışmaya başlayalım. Bunları yaptığımızda 2017'nin gerçekten çok parlak bir yıl haline dönüştüğünü göreceğiz. Buna hepimiz göreceğiz. Muhtarlarımız olarak sizlerden bu mesajlarımı milletimize ulaştırmanızı, herkesi bu yönde teşvik etmenizi özellikle rica ediyorum. Bu duygularla her birinize şahsım ve milletim adına ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Kaynak: Diyarbakır Söz