Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, psikiyatri alanında kullanılan stres doğuran hayat olayları ölçeğinde ilk sırada eşin aldatmasının, ikinci sırada ise eş ölümünün geldiğini belirterek, insanı en çok strese sokan ve hazmedemeyeceği şeyin eşinin aldatması olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Tarhan, yaptığı yazılı açıklamada, evlilikte sadakat konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Evlilik kurumunun daha önce "sevgi", son yıllarda ise "güven yuvası" olarak tanımlandığını anlatan Tarhan, evliliğin güven alanı olması gerektiğini ifade etti.
Tarhan, "Yani kişi eve gelirken sığınacak güvenli bir yere geldiğini hissetmelidir. Onun için şu anda evlilik son sığınak oldu. Aile hayatının güvenli olması gerekiyor. Orası güvenli olacak ki kişi eve geldiğinde sırtını dönerek güvenle uyuyacağı bir eşinin olduğunu bilecek. Hiç kimse arkasından planlar yapan, kuran bir kişiyle huzurlu bir evlilik hayatına sahip olamaz. Evde güven ortamı olması lazım. Evlilikte temel güven duygusu önemlidir." değerlendirmesini yaptı.
Evlilikte eşe güven duyma ve sadakat duygusunun önemine işaret eden Tarhan, aldatmanın güven duygusuna zarar verdiğini, güvenli ilişkiyi bozduğunu aktardı.
Tarhan, çocuğun gelişiminde de güven duygusunun çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Çocuğun gelişim basamaklarına baktığımız zaman anne kavramının temel kaynağının sevgi veren değil, çocuğun korkularını gideren yani güven veren olduğu görülür. Çocuk ağladığı zaman, sevgi verdiğin zaman, sevgi bir ateş gibidir yandığı zaman oradan güven çıkıyor. Sevgi olmayan yerde güven de oluşmuyor. Bu iki duygu birbiriyle bağlantılıdır. Korku azalıyor güven artıyor. Güvensizliğin zıttı ise korkudur." ifadelerini kullandı.
Anne ile çocuk arasında güvenli bağlanmanın sağlanması için kararlı, tutarlı ve devamlı ilişki olması gerektiğini belirten Tarhan, şunları kaydetti:
"Annelik tutarlı, devamlı ve kararlı olursa temel güven duygusu oluşuyor. Temel güven duygusu olduğu için çocuk hayat güvenli zannediyor. Kendini güvenli hissettiği için de hayatı keşfetmeye başlıyor. Yürümeye başlıyor. Dokunmaya başlıyor. İncelemeye başlıyor. Ancak tutarsız bir disiplin varsa çocuk ne yapıyor? Böyle durumlarda sık sık ağlayan bir çocuk oluyor. Çünkü annenin ne zaman ne yapacağını kestiremediği için hayatı güvenli görmüyor. Güvenli aile ortamı için tarafların birbirini aldatmayacağından emin olması gerekir. Ailede güvenin sağlanması, açık, şeffaf, dürüst ilişkilerle olur. Açık, şeffaf ve dürüst ilişki varsa orada aldatma olmuyor."
"SANAL ALDATMA, ALDATMANIN İLK BASAMAĞI"
Prof. Dr. Tarhan, sanal aldatmanın, aldatmanın ilk basamağı olduğunu ifade ederek, bunun masum görülmemesi gerektiğini vurguladı.
Ruh sağlığı alanında çalışan uzmanların kullandığı evlilik ilişki durumu ölçeklerinde üç ana konu bulunduğunu aktaran Tarhan, şu bilgileri verdi:
"Birincisi çiftlerin arasındaki beklenti düzeyidir. Beklenti düzeyi gerçekçi değil ise çatışma çıkar. İkincisi birbirlerine karşı fiziksel kaçınma var mı? Birbirleriyle beraber olmaktan kaçınıyorlar mı? Üçüncü ise zihin okumadır. Zihin okuma varsa karşı taraf bir şey söylediği zaman aslında karşı tarafın ne demek istediğine değil, kendi kafasındaki şeye inanır.
Yakın ilişkilerde eğer bir kimse niyet okuyorsa yani bir kehanette bulunuyorsa 'Bugün suratı asık demek ki benim aleyhimde bir işler çeviriyor' demeye başlarsa kendini gerçekleştiren kehanet olur. Hastalık derecesinde kuşkulu olan kişiler anlam bağlantıları kurarlar, buradan sonuç çıkarırlar ve buna inanırlar. İnandıkları için de yanlış tepki verirler. Ondan sonra da yalnız kalırlar."
"ALDATAN TARAF, BİR BEDEL ÖDEMELİDİR"
Tarhan, "Psikiyatri alanında kullanılan stres doğuran hayat olayları ölçeğinde ilk sırada eşin aldatması, ikinci sırada ise eş ölümü geliyor. İnsanı en çok strese sokan ve hazmedemeyeceği şey eşinin aldatmasıdır. İhanete uğramak çok büyük bir yaradır. Eve bomba koymaktır." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Tarhan, ihanete uğrayan tarafta genellikle duygusal tepkilerin ortaya çıktığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Aldatmada genellikle hissi tepkiler oluyor. 'O aldatıyorsa ben de aldatacağım' diyor yani intikam duygusu ortaya çıkıyor. Birinci yöntem bu oluyor. İkinci yöntem ise hemen evliliği bitirmek oluyor. Kişi 'Beni aldatanla beraber olmam' diyerek evliliği bitiriyor. Üçüncü yöntemde ise kişi şunu düşünüyor: Bu planlı ve tasarlı bir aldatma mı? Yoksa bir tuzağa mı düştü? Kişi bunlara bakar, eğer planlı ve tasarlayarak bir aldatmaysa ve bu devamlı olan bir ilişkiyse yani sevgi yatırımını başkasına yapmışsa mutlaka üzüldüğünü çok açık bir şekilde ifade etmelidir. Bu ilişkiyi kesinlikle onaylamayacak. Aldatan taraf, bir bedel ödemelidir. Tekrarlanması halinde kaybedeceğini bildirmek gerekiyor."
Aldatma gibi olumsuz durumların yaşandığı evliliklerde yapılabilecek bazı şeylerin olabileceğini belirten Tarhan, "Kişi eğer ciddi pişmanlık belirtisi görürse böyle durumlarda belki affedebilir ama kesinlikle bu olayı unutmamalıdır. Affedecek kadar bilge, güvenmeyecek kadar da zeki olmalı." uyarısında bulundu.
Kaynak: Diyarbakır Söz