Omurga Sağlığı Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay, bu nedenle ergenlik öncesinden itibaren yani 9-16 yaş arasında her 6 ayda bir çocukların skolyoz açısından aileler tarafından düzenli olarak kontrol edilmesi gerektiğini söylüyor.
Omurganın sağa ya da sola doğru olmak üzere eğriliği olarak tanımlanan skolyoz, genellikle ergenlik döneminin hemen öncesinde kendi gösteriyor. Bununla birlikte bazı kas, sinir ya da bağ dokusu hastalıklarına bağlı olarak sonradan gelişebildiği gibi omurgadaki gelişim hataları nedeniyle doğumla birlikte de ortaya çıkabiliyor. Kozmetik bir sorundan çok ilerlemesi durumunda hastalarda, günlük aktivitelerin kısıtlanmasından, depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlara hatta kalp ve akciğerde kalıcı hasara kadar daha ciddi sonuçlara neden olabiliyor.
Kesin nedeni bilinmiyor
Çocuk ve ergenleri etkileyen farklı türleri olmakla birlikte en yaygın görüleni “idiyopatik” yani nedeni bilinmeyen skolyoz. İstatistiklere göre ergenlik dönemindeki her yüz çocuktan 3’ünün bu sorunla karşı karşıya kaldığı görülüyor. Alanay, skolyozun önlenebilen bir hastalık olmasa da erken teşhis ve doğru tedavi sayesinde oluşabilecek sorunların büyük çoğunluğunun önüne geçilebildiğini belirtiyor. Dolayısıyla sorunu fark etmek için ebeveyn ve öğretmenler gibi çocukların yakınında olanların dikkat etmesi önem taşıyor.
Ergenlikte ortaya çıkan skolyozun nedeni tam ortaya konamamakla birlikte genetik faktörlerin etkisi üzerine de araştırmalar devam ediyor. Zira ergenlik idiyopatik skolyoz hastaların yaklaşık yüzde 30’unda ailede skolyoz öyküsü görülüyor. Ancak bilinen bir gerçek var ki, ağır çanta taşımak gibi bazı davranış hataları skolyoza neden olmadığı gibi skolyoz gelişimini önlemek de mümkün olamıyor. Bu noktada erken evrede fark edip erken evrede müdahale etmek önem taşıyor.
Kız çocuklarda risk 10 kat daha fazla!
Her 100 çocuktan 3’ünde gelişen idiyopatik (nedeni bilinmeyen) skolyozun gelişme riski kız çocuklarında 10 kat daha fazla görülüyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay, skolyozun ilerleme hızını belirleyen en önemli faktörün çocuğun büyüme potansiyeli olduğunu belirterek, “Dolayısıyla kızlar için büyümenin en hızlı yaşandığı adetin hemen öncesi riskli dönemi oluşturuyor. Bununla birlikte çocuk ne kadar büyüyecekse doğal olarak skolyoz da o kadar fazla ilerliyor. Ve bu da tedavi yaklaşımını etkiliyor” diyor.
Çocuğunuzda bu belirtiler varsa dikkat!
Çocuklarda skolyoza işaret eden gözle de görülebilen üç önemli belirti bulunuyor. İlki; çocuğunuza önden baktığınızda omuzlar arasındaki dengesizlik ve bir omuzun diğerinden daha yüksek olması. İkincisi; bel oyuğunun bir tarafının içe, diğer tarafının dışa doğru çıkık olması. Son olarak çocuğun sırtına arkadan bakarak yere paralel hale gelinceye kadar öne eğildiğinde sırtında ‘hörgüç’ olarak tanımlanan çıkıntının görülmesi. Bununla birlikte, gövdenin bacaklara göre orantısız kısa olması, denge bozuklukları, kalçanın birinin diğerine göre daha belirgin görünmesi, kürek kemiklerinden birinin diğerine göre daha çıkık olması gibi belirtiler de gözlenebiliyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay, ortaya çıkan belirtilerin omurgadaki eğriliğin şiddetine göre değiştiğini söyleyerek şunları söylüyor: “Skolyoz ebeveynler tarafından sık aralıklarla yapılacak gözlem ve muayene ile erken yakalanabilir. Eğrilik, 20-40 dereceye ulaşması durumunda daha kolay fark ediliyor. Ancak bu derecelerde ciddi bir şikayete neden olmadığı için iyi bir gözlem olmazsa kolaylıkla atlanabiliyor. Büyümesi devam eden çocuklarda 20-40 derece arası skolyozun egzersiz ve korse ile durdurulabilmesi en azından yüzde 50 hastada mümkün olabiliyor. Ancak büyüme döneminde eğrilik 40 dereceyi aşarsa cerrahi tedavi gerekebiliyor. Çünkü bu eğrilikler yetişkinlik döneminde de ilerlemeye devam ettiği için çok daha ciddi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla zamanında müdahale önem taşıyor.”
Tedavi şeklini hastanın durumu belirliyor
Skolyoz tedavisinde hastanın durumu belirleyici unsur oluyor. Eğriliğin nedeni, derecesi ve hastalığın nedenine göre, gözlem, korse-egzersiz ve cerrahi yöntemlerden biri kullanılıyor. Tedavide amaç hem ilerlemenin durdurulması, hem de ilerlemeye bağlı oluşabilecek sıkıntıların önüne geçmek oluyor. Bu nedenle düzenli takiplerle tedavinin etkinliğinin takibi ve eğriliğin devam etmesi durumunda da cerrahi kararının zamanında alınması gerekiyor.
Yeni yöntem: Bant ile Gerdirme
Ülkemizde son 4 yıldır uygulanan “bant ile gerdirme yöntemi” özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarda hem sırt hem de bel bölgesindeki eğriliklere uygulanabiliyor. Sırtı sabit tutmak yerine çocuk büyüdükçe omurgada düzelmeyi sağlayan bu yöntem hem büyümeye izin veriyor hem de omurganın esnekliğini koruyor. Dünyada bu yöntemin öncülüğünü yaptıklarını belirten Prof. Dr. Ahmet Alanay, torakoskopik yöntemle kapalı olarak yapılan bu yöntem sayesinde hem hareket ve büyümenin engellenmediğine, hem de sırtta uzun bir kesinin de açılmadığını belirterek yöntemi şöyle aktarıyor: “Bant ile gerdirme, gövdenin yan tarafından 1.5 cm’lik küçük kesilerle yapıldığı için sırtta uzun ameliyat izi de kalmıyor. Aynı zamanda omurga hareketleri engellenmediği için erken iyileşme sağlanabiliyor. Bu sayede çocuklar gündelik hayatlarına ve okullarına erken dönme şansına erişiyor.”
Kaynak: Diyarbakır Söz